Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

HARBİYE’DEKİ YEMİN TÖRENİ TİYATROSU VE İHRAÇLAR!

Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu 2023-2024 Eğitim-Öğretim Yılı Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde, kılıç çatarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye yemin edilmesinden sorumlu tutulan, yeni mezun beş teğmen ve üç komutan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden(TSK) ihraç edildi! Geçen 31 Ocak günü, Milli Savunma Bakanlığı’ndan (MSB) yapılan açıklamaya göre, MSB Yüksek Disiplin Kurulu tarafından sıralı disiplin amirleri olan üç subaya ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Yüksek Disiplin Kurulu tarafından da, yeni mezun beş teğmene, “Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezası” verildi(*). Söz konusu törenden hemen sonra, sosyal medya mecralarında, sistemli  ve yoğun bir şekilde paylaşılmaya başlanan, soruşturma iddiaları, Millî Savunma Bakanlığı tarafından, 02 Eylül 2024 günü, “Harp Okullarının mezuniyet törenleri 30-31 Ağustos tarihlerinde yapılmış olup, mezun olan teğmenlerin Harp Okulları ile idari bağı kalmamıştır. Teğmenlerin okula çağrılarak haklarında sosyal medya paylaşımları nedeniyle tahkikat açıldığı iddiaları doğru değildir.” şeklinde bir açıklamayla yalanlanmıştı. Harp Okulları Mezuniyet Törenlerinin, bu geleneksel yemininden rahatsız olduğu anlaşılan Erdoğan, kendisinin de katıldığı o törenden bir hafta sonra (07-08 Eylül 2024), Kocaeli’de düzenlenen “21. İmam Hatipliler Kurultayı”nda yaptığı konuşmada, “Siz bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Gereken yapılacak.” şeklinde tepkisini dile getirince, MSB ve KKK Disiplin Kurullarının soruşturma açmaları kaçınılmaz olmuştu…   HAİNANE BİR SORU: “GENÇ TEĞMENLER, KILIÇLARINI KİME ÇEKTİLER?” Sosyal medya paylaşımları ile yandaş gazetelerde ve televizyon kanallarında yapılan yayınlarla, olay öylesine çığırından çıkarıldı ki, sanki yeni mezun teğmenler “Cumhurbaşkanına karşı kılıç çekmişler” gibi, ağır bir şekilde linçe tabi tutuldular. Konunun asıl ilgilisi olan Harp Okulları Komutanlığı, bu meseleyle ilgili olarak, kamuoyunu aydınlatıcı, açık ve net bir açıklama yapmadığı (ya da yapamadığı) için, bu yemin şeklinin, Harp Okulu Mezuniyet Törenlerinin bir geleneği olduğunu bilmeyen halk, ciddi bir şekilde yanıltıldı. Neticede, trol paylaşımları ve yandaş yayınlarıyla aylarca sürdürülen linç operasyonu ile “askerî disipline uymadıkları” iddia edilerek, halkın gözünde itibarsızlaştırılan yeni mezun teğmenlerin beşi ve bu olayla ilgili görülen üç komutan, ordudan ihraç edildiler. Konuyla ilgili bir başka açıklamada, “Disipline konu olan yeminin, ilk kez 29 Ocak 1999’da Milli Savunma Üniversitesi Tören Yönergesi'ne eklendiği ve 29 Mart 2023’te yönergeden çıkartıldığı” belirtildi. Bu arada, Milli Savunma Üniversitesi’nin, 31 Temmuz 2016 tarihinde kurulduğunu hatırlamakta yarar var. Osmanlı Devleti’nde, modern anlamda askerî eğitimin yapıldığı bugünkü Harp Okulları, Sultan II. Mahmud tarafından, 1834 tarihinde, Mekteb-i Harbiye-i Şahane adıyla kurulmuştur. Geçen yıl, 190’ıncı Kuruluş Yıldönümü kutlanan Harbiye’nin, geleneksel Mezuniyet Töreni’nde, 1999 yılından bu yana, içinde “… kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır.” ifadesinin yer aldığı ve geleneksel olarak kılıçlar çekilerek yapılmakta olan ve “Ne mutlu Türküm diyene.” ifadesiyle son bulan yeminin, iktidarı ve yandaşlarını son derece rahatsız ettiği açıktır (**).   ACABA, EN BAŞINDAN BU YANA, BİR PROVOKASYONLA MI KARŞI KARŞIYAYIZ? Maalesef, soruşturma sonucunun kamuoyuna, “Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreninde, mezunların kılıç çatarak ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz.’ diye yemin etmelerinden sorumlu görülen üç komutan ve beş teğmen ordudan ihraç edildi” şeklinde açıklanması, bu olayın en başından bu yana, özel bir “provokasyon” olması ihtimalini akla getiriyor! Bu talihsiz kararla, Cumhuriyetimizin kuruluş ilkeleri ve değerleri ile Atatürk İlkeleri ve İnkılapları’nın en güçlü savunucusu olan ve kendilerini, daima Mustafa Kemal’in askerleri olarak gören Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, artık bundan sonra bu ifade serbestçe kullanılamayacak ve hatta suç olarak algılanacaktır. Bu cezaların, Mete Han’dan (MÖ 235-175) bu yana, Türk ordusunun en önemli komutanlarından biri olan Mustafa Kemal Atatürk adının, ordu mensuplarının kafalarından ve gönüllerinden çıkarılması teşebbüsünden başka hiçbir manası olamaz! Eğer bu teğmenler, “defalarca talep ettikleri halde, izin verilmemiş olmasına rağmen”, bir yıl önce kaldırılan eski yemin metni ile (ve o zamanki şekliyle, kılıçlarını çekerek) yemin etmişler ise, bunun cezası, asla “Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç” olamaz ve olmamalıydı!.. O törenin yapıldığı tarihten bugüne kadar, konuyla ilgili olarak gerek sosyal medya paylaşımlarında ve gerekse tüm gazete ve televizyon kanallarında yapılan yayınlarda sürekli olarak (özellikle ve ısrarla), “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” sloganına vurgu yapılması, siyasi iktidar nezdindeki asıl rahatsızlığın, o eski metinle yemin edilmesi değil, bu sloganla ilgili olduğunu düşündürüyor.   TÜRK MİLLETİ TÜMÜYLE MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİDİR Mustafa Kemal’in askeri olmak, Cumhuriyet dönemi Türk ordusunun askerî ruhunun bir ifadesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, Mustafa Kemal’in askeri olmayan bir subayın görev yapması düşünülemez! Harbiye’deki bu Yemin Töreni tiyatrosu, çok büyük bir ihtimalle, doğrudan siyasi iktidarın kontrolü altında bulunan devlet kurumları ile yargı sistemi başta olmak üzere, devlet yapısında ve toplum nezdinde, 22 yıldır bir hayli yıpratılmış olan, demokratik, laik Cumhuriyet’imizin Anayasa’mızda ifadesini bulan temel niteliklerini ve Atatürk’ün, çok değerli manevi şahsiyetini hedef alan hainane bir provokasyondur. Bu teğmenler meselesi, her bakımdan, geçmişteki “28 Şubat” senaryolarından bu yana, halkımızın, gündeme düşen hemen her konuda başlıca iki gruba bölünerek, sürekli birbirleri ile kavga ettirildiği provokasyonlara çok benziyor. İktidarın da içinde yer aldığı taraf, törende “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan adan genç teğmenlere veryansın ederken, diğer taraf da güya bu teğmenleri savunarak, kavgaya taraf oluyor… Böylece, ülke genelinde gürültü-patırtıyı çoğaltarak, 1920 yılında ve müteakip yıllarda, Mustafa Kemal Paşa tarafından yeni baştan teşkil edilen Türk ordusunda “Mustafa Kemal’in askeri olmanın suç sayılacağı” bir anlayışı yerleştirmeye çalışıyorlar.   KUVA-YI MİLLİYECİLERLE SARAY YANDAŞLARININ SAVAŞI DEVAM EDİYOR! Netice olarak, şunu söylemek, hiç de yanlış olmayacak: Cumhuriyet’in kurulması ile, başta medreseler ile tarikat ve cemaatler olmak üzere, Osmanlı Devleti zamanında, kamu imkanları kullanılarak kendilerine bahşedilen şahsi çıkarları yok olan ve/veya zedelenenler, sürekli olarak, yüce dinimizi kullanarak, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saldırmaktadırlar. Atatürk tarafından, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması ve İmam-Hatip Mektepleri’ni açılmasıyla başlatılan ve başta Türkçe Kur’an-ı Kerîm Mealleri ve Tefsirleriyle pek çok din kitabının yayınlanması ve Yunanlılar tarafından yakılıp-yıkılan camilerin onarılması olmak üzere, Cumhuriyet dönemi din hizmetlerini yok farz edenlerin önleri, 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti (DP) iktidarı tarafından açılmıştır. Cumhuriyet Halk Partisi’ndeyken (CHP) İsmet İnönü ile girdiği siyasi çekişmeler sebebiyle partiden ayrılarak DP’yi kuranlara katılan Celal Bayar, DP’nin iktidara gelmesiyle adeta gemi azıya alan bu kesimlere karşı tedbir almak lüzumunu hissetmiş ve henüz iktidara gelişlerinin ilk yılında Adnan Menderes’ten, halk arasında “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen, 25.08.1951 tarih ve 5816 sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun”un çıkarılmasını istemek zorunda kalmıştır. Bugün bu kanun ve bu kanunu destekleyen Anayasa hükümleri hâlen yürürlüktedir; ancak, Atatürk’ün manevi şahsiyetine yönelik suçlarla ilgili olarak iktidarın yargı sistemi herhangi bir işlem yapmıyor! Böylece, iktidar, “Laik Cumhuriyet’in kanunlarının rahatlıkla çiğnenebileceği” algısını yaratmaya devam ediyor.   TOPLUMSAL VE ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜMÜZ TEHLİKE ALTINDA Yürürlükteki Anayasa’mıza, kanunlara ve tüm hukuk mevzuatımıza rağmen, hem toplumda hem de devlet kurumlarında, Atatürk’ün manevi şahsiyetine, Atatürk İlke ve İnkılapları’na, Cumhuriyet’in temel niteliklerine karşı faaliyetler, iktidar korumasında (ve hatta resmî uygulamalar) artarak devam ediyor. Diğer taraftan da, başta Suriye’den olmak üzere, Türkiye’ye kıyasla çok daha geri toplumların yaşadıkları ülkelerden, 11-12 yıldır yapılmakta olan “planlı nüfus transferleri” ile ülkemizin demografik yapısı deforme edilirken, bir de, AK Parti iktidarı döneminde bölücü örgütle bilmem kaçıncı defa girişilen pazarlıklarla, toprak bütünlüğümüz tehlikeye atılıyor. İktidar ve ortakları tarafından, sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değil, topyekün Türk milletinin bekâsını tehlikeye atacak böylesine cüretkâr adımlar atılırken, halkın böylesine tepkisiz kalması, akılla izah edilebilecek bir durum değildir. Ne diyelim, Allah sonumuzu hayreylesin… ____________________  (*) İhraç edilen subaylar: Alay Komutanı Vekili Alb. Alper Topsakal, Tabur Komutanı Yb. Halit Türkoğlu ve Bölük Komutanı Bnb. Murat Öztürk.      İhraç edilen yeni mezun teğmenler: Ebru Eroğlu, İzzet Talip Akarsu, Serhat Gündar, Deniz Demirtaş ve Batuhan Gazi Kılıç.      Milli Savunma Bakanlığı'ndan, 31 Ocak Cuma günü yapılan açıklama: ''Kara Harp Okulu Sancak Devir Teslim ve Mezuniyet Töreni sonrasında kamuoyuna yansıyan görüntülerin ardından başlatılan idari ve disiplin soruşturmaları kapsamında; Millî Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından sıralı 3 disiplin amirine, Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu tarafından 5 teğmene Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği amir hükümleri ile diğer mezkûr mevzuat gereğince 'Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezası' verilmiştir. Önceliği müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizde; disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."   (**) "Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!"
Ekleme Tarihi: 03 Şubat 2025 - Pazartesi

HARBİYE’DEKİ YEMİN TÖRENİ TİYATROSU VE İHRAÇLAR!

Milli Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu 2023-2024 Eğitim-Öğretim Yılı Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde, kılıç çatarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye yemin edilmesinden sorumlu tutulan, yeni mezun beş teğmen ve üç komutan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nden(TSK) ihraç edildi! Geçen 31 Ocak günü, Milli Savunma Bakanlığı’ndan (MSB) yapılan açıklamaya göre, MSB Yüksek Disiplin Kurulu tarafından sıralı disiplin amirleri olan üç subaya ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) Yüksek Disiplin Kurulu tarafından da, yeni mezun beş teğmene, “Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezası” verildi(*).

Söz konusu törenden hemen sonra, sosyal medya mecralarında, sistemli  ve yoğun bir şekilde paylaşılmaya başlanan, soruşturma iddiaları, Millî Savunma Bakanlığı tarafından, 02 Eylül 2024 günü, “Harp Okullarının mezuniyet törenleri 30-31 Ağustos tarihlerinde yapılmış olup, mezun olan teğmenlerin Harp Okulları ile idari bağı kalmamıştır. Teğmenlerin okula çağrılarak haklarında sosyal medya paylaşımları nedeniyle tahkikat açıldığı iddiaları doğru değildir.” şeklinde bir açıklamayla yalanlanmıştı. Harp Okulları Mezuniyet Törenlerinin, bu geleneksel yemininden rahatsız olduğu anlaşılan Erdoğan, kendisinin de katıldığı o törenden bir hafta sonra (07-08 Eylül 2024), Kocaeli’de düzenlenen “21. İmam Hatipliler Kurultayı”nda yaptığı konuşmada, “Siz bu kılıçları kime çekiyorsunuz? Gereken yapılacak.” şeklinde tepkisini dile getirince, MSB ve KKK Disiplin Kurullarının soruşturma açmaları kaçınılmaz olmuştu…

 

HAİNANE BİR SORU: “GENÇ TEĞMENLER, KILIÇLARINI KİME ÇEKTİLER?”

Sosyal medya paylaşımları ile yandaş gazetelerde ve televizyon kanallarında yapılan yayınlarla, olay öylesine çığırından çıkarıldı ki, sanki yeni mezun teğmenler “Cumhurbaşkanına karşı kılıç çekmişler” gibi, ağır bir şekilde linçe tabi tutuldular. Konunun asıl ilgilisi olan Harp Okulları Komutanlığı, bu meseleyle ilgili olarak, kamuoyunu aydınlatıcı, açık ve net bir açıklama yapmadığı (ya da yapamadığı) için, bu yemin şeklinin, Harp Okulu Mezuniyet Törenlerinin bir geleneği olduğunu bilmeyen halk, ciddi bir şekilde yanıltıldı.

Neticede, trol paylaşımları ve yandaş yayınlarıyla aylarca sürdürülen linç operasyonu ile “askerî disipline uymadıkları” iddia edilerek, halkın gözünde itibarsızlaştırılan yeni mezun teğmenlerin beşi ve bu olayla ilgili görülen üç komutan, ordudan ihraç edildiler. Konuyla ilgili bir başka açıklamada, “Disipline konu olan yeminin, ilk kez 29 Ocak 1999’da Milli Savunma Üniversitesi Tören Yönergesi'ne eklendiği ve 29 Mart 2023’te yönergeden çıkartıldığı” belirtildi. Bu arada, Milli Savunma Üniversitesi’nin, 31 Temmuz 2016 tarihinde kurulduğunu hatırlamakta yarar var.

Osmanlı Devleti’nde, modern anlamda askerî eğitimin yapıldığı bugünkü Harp Okulları, Sultan II. Mahmud tarafından, 1834 tarihinde, Mekteb-i Harbiye-i Şahane adıyla kurulmuştur. Geçen yıl, 190’ıncı Kuruluş Yıldönümü kutlanan Harbiye’nin, geleneksel Mezuniyet Töreni’nde, 1999 yılından bu yana, içinde “… kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır.” ifadesinin yer aldığı ve geleneksel olarak kılıçlar çekilerek yapılmakta olan ve “Ne mutlu Türküm diyene.” ifadesiyle son bulan yeminin, iktidarı ve yandaşlarını son derece rahatsız ettiği açıktır (**).

 

ACABA, EN BAŞINDAN BU YANA, BİR PROVOKASYONLA MI KARŞI KARŞIYAYIZ?

Maalesef, soruşturma sonucunun kamuoyuna, “Kara Harp Okulu Mezuniyet Töreninde, mezunların kılıç çatarak ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz.’ diye yemin etmelerinden sorumlu görülen üç komutan ve beş teğmen ordudan ihraç edildi” şeklinde açıklanması, bu olayın en başından bu yana, özel bir “provokasyon” olması ihtimalini akla getiriyor! Bu talihsiz kararla, Cumhuriyetimizin kuruluş ilkeleri ve değerleri ile Atatürk İlkeleri ve İnkılapları’nın en güçlü savunucusu olan ve kendilerini, daima Mustafa Kemal’in askerleri olarak gören Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, artık bundan sonra bu ifade serbestçe kullanılamayacak ve hatta suç olarak algılanacaktır.

Bu cezaların, Mete Han’dan (MÖ 235-175) bu yana, Türk ordusunun en önemli komutanlarından biri olan Mustafa Kemal Atatürk adının, ordu mensuplarının kafalarından ve gönüllerinden çıkarılması teşebbüsünden başka hiçbir manası olamaz! Eğer bu teğmenler, “defalarca talep ettikleri halde, izin verilmemiş olmasına rağmen”, bir yıl önce kaldırılan eski yemin metni ile (ve o zamanki şekliyle, kılıçlarını çekerek) yemin etmişler ise, bunun cezası, asla “Türk Silahlı Kuvvetleri’nden ihraç” olamaz ve olmamalıydı!.. O törenin yapıldığı tarihten bugüne kadar, konuyla ilgili olarak gerek sosyal medya paylaşımlarında ve gerekse tüm gazete ve televizyon kanallarında yapılan yayınlarda sürekli olarak (özellikle ve ısrarla), “Mustafa Kemal’in askerleriyiz.” sloganına vurgu yapılması, siyasi iktidar nezdindeki asıl rahatsızlığın, o eski metinle yemin edilmesi değil, bu sloganla ilgili olduğunu düşündürüyor.

 

TÜRK MİLLETİ TÜMÜYLE MUSTAFA KEMAL’İN ASKERİDİR

Mustafa Kemal’in askeri olmak, Cumhuriyet dönemi Türk ordusunun askerî ruhunun bir ifadesidir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nde, Mustafa Kemal’in askeri olmayan bir subayın görev yapması düşünülemez! Harbiye’deki bu Yemin Töreni tiyatrosu, çok büyük bir ihtimalle, doğrudan siyasi iktidarın kontrolü altında bulunan devlet kurumları ile yargı sistemi başta olmak üzere, devlet yapısında ve toplum nezdinde, 22 yıldır bir hayli yıpratılmış olan, demokratik, laik Cumhuriyet’imizin Anayasa’mızda ifadesini bulan temel niteliklerini ve Atatürk’ün, çok değerli manevi şahsiyetini hedef alan hainane bir provokasyondur.

Bu teğmenler meselesi, her bakımdan, geçmişteki “28 Şubat” senaryolarından bu yana, halkımızın, gündeme düşen hemen her konuda başlıca iki gruba bölünerek, sürekli birbirleri ile kavga ettirildiği provokasyonlara çok benziyor. İktidarın da içinde yer aldığı taraf, törende “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye slogan adan genç teğmenlere veryansın ederken, diğer taraf da güya bu teğmenleri savunarak, kavgaya taraf oluyor… Böylece, ülke genelinde gürültü-patırtıyı çoğaltarak, 1920 yılında ve müteakip yıllarda, Mustafa Kemal Paşa tarafından yeni baştan teşkil edilen Türk ordusunda “Mustafa Kemal’in askeri olmanın suç sayılacağı” bir anlayışı yerleştirmeye çalışıyorlar.

 

KUVA-YI MİLLİYECİLERLE SARAY YANDAŞLARININ SAVAŞI DEVAM EDİYOR!

Netice olarak, şunu söylemek, hiç de yanlış olmayacak:

Cumhuriyet’in kurulması ile, başta medreseler ile tarikat ve cemaatler olmak üzere, Osmanlı Devleti zamanında, kamu imkanları kullanılarak kendilerine bahşedilen şahsi çıkarları yok olan ve/veya zedelenenler, sürekli olarak, yüce dinimizi kullanarak, Atatürk’e ve Cumhuriyet’e saldırmaktadırlar. Atatürk tarafından, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın kurulması ve İmam-Hatip Mektepleri’ni açılmasıyla başlatılan ve başta Türkçe Kur’an-ı Kerîm Mealleri ve Tefsirleriyle pek çok din kitabının yayınlanması ve Yunanlılar tarafından yakılıp-yıkılan camilerin onarılması olmak üzere, Cumhuriyet dönemi din hizmetlerini yok farz edenlerin önleri, 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti (DP) iktidarı tarafından açılmıştır.

Cumhuriyet Halk Partisi’ndeyken (CHP) İsmet İnönü ile girdiği siyasi çekişmeler sebebiyle partiden ayrılarak DP’yi kuranlara katılan Celal Bayar, DP’nin iktidara gelmesiyle adeta gemi azıya alan bu kesimlere karşı tedbir almak lüzumunu hissetmiş ve henüz iktidara gelişlerinin ilk yılında Adnan Menderes’ten, halk arasında “Atatürk’ü Koruma Kanunu” olarak bilinen, 25.08.1951 tarih ve 5816 sayılı “Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun”un çıkarılmasını istemek zorunda kalmıştır. Bugün bu kanun ve bu kanunu destekleyen Anayasa hükümleri hâlen yürürlüktedir; ancak, Atatürk’ün manevi şahsiyetine yönelik suçlarla ilgili olarak iktidarın yargı sistemi herhangi bir işlem yapmıyor! Böylece, iktidar, “Laik Cumhuriyet’in kanunlarının rahatlıkla çiğnenebileceği” algısını yaratmaya devam ediyor.

 

TOPLUMSAL VE ÜLKE BÜTÜNLÜĞÜMÜZ TEHLİKE ALTINDA

Yürürlükteki Anayasa’mıza, kanunlara ve tüm hukuk mevzuatımıza rağmen, hem toplumda hem de devlet kurumlarında, Atatürk’ün manevi şahsiyetine, Atatürk İlke ve İnkılapları’na, Cumhuriyet’in temel niteliklerine karşı faaliyetler, iktidar korumasında (ve hatta resmî uygulamalar) artarak devam ediyor. Diğer taraftan da, başta Suriye’den olmak üzere, Türkiye’ye kıyasla çok daha geri toplumların yaşadıkları ülkelerden, 11-12 yıldır yapılmakta olan “planlı nüfus transferleri” ile ülkemizin demografik yapısı deforme edilirken, bir de, AK Parti iktidarı döneminde bölücü örgütle bilmem kaçıncı defa girişilen pazarlıklarla, toprak bütünlüğümüz tehlikeye atılıyor.

İktidar ve ortakları tarafından, sadece Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değil, topyekün Türk milletinin bekâsını tehlikeye atacak böylesine cüretkâr adımlar atılırken, halkın böylesine tepkisiz kalması, akılla izah edilebilecek bir durum değildir.

Ne diyelim, Allah sonumuzu hayreylesin…

____________________

 (*) İhraç edilen subaylar: Alay Komutanı Vekili Alb. Alper Topsakal, Tabur Komutanı Yb. Halit Türkoğlu ve Bölük Komutanı Bnb. Murat Öztürk.

     İhraç edilen yeni mezun teğmenler: Ebru Eroğlu, İzzet Talip Akarsu, Serhat Gündar, Deniz Demirtaş ve Batuhan Gazi Kılıç.

     Milli Savunma Bakanlığı'ndan, 31 Ocak Cuma günü yapılan açıklama:

''Kara Harp Okulu Sancak Devir Teslim ve Mezuniyet Töreni sonrasında kamuoyuna yansıyan görüntülerin ardından başlatılan idari ve disiplin soruşturmaları kapsamında; Millî Savunma Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulu tarafından sıralı 3 disiplin amirine, Kara Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulu tarafından 5 teğmene Türk Silahlı Kuvvetleri Disiplin Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri Yüksek Disiplin Kurulları Yönetmeliği amir hükümleri ile diğer mezkûr mevzuat gereğince 'Silahlı Kuvvetlerden Ayırma Cezası' verilmiştir. Önceliği müesses disiplinin muhafazası ve idamesi olan Türk Silahlı Kuvvetlerimizde; disipline aykırı hiçbir eylem, olay ve duruma müsamaha gösterilmeyeceğinden en ufak bir şüphe duyulmamalıdır. Kamuoyuna saygıyla duyurulur."

  (**) "Ant içeriz ki laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığına, ülkenin bölünmez bütünlüğüne, yüce Türk ulusunun namus ve şerefine, aziz vatanın bir karış toprağına uzanacak eller karşısında bizi bulacak ve kılıçlarımız daima keskin ve hazır olacaktır. Bizler Türk istikbalinin evlatlarıyız. Şerefimizle doğduk, şerefimizle yaşayacağız. Ne mutlu Türküm diyene!"

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.