Seçimlerde oy kullanmak için sandıklara giden seçmenler, oy verdikleri partilerin ve insanların, doğal olarak, seçildiklerinde “kendilerine hizmet etmelerini” bekliyorlar. Ancak Türkiye’de, oy vererek seçtikleri insanların, “kendilerine ne derece hizmet edip-etmediklerini sorgulamaları” gerekirken, seçmenler, çoğu zaman bunu yapmıyorlar. Halbuki, seçilen kişilerin işgal ettikleri makamlardaki icraatlarının, halk tarafından sorgulanması, demokrasinin olmazsa olmaz bir gereğidir.
Balıkesir’e gelince:
Hem seçmenlerin ve hem de seçilenlerin, daha önceki yazılarımızda defalarca üzerinde durduğumuz, yerelde siyaset yapan kişilerin, Ankara’daki “Siyaset Baronları”nın, ilimizdeki “Kâhyaları” olduklarına dair iddiamızı ve bu iddiamıza dayanarak yaptığımız açıklamalarımızı doğrulama gayretinde olmaları, ilginç bir ironidir. Hatırlanacağı üzere, 14 Mayıs 2023 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’nde, Balıkesir’den (AK Parti’den 4, CHP’den 3, İYİ Parti ve MHP’den de 1’er) 9 milletvekili seçildi. Bu milletvekilleri, gerek partilerinin Genel Merkez organlarında ve gerekse Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM’de) partilerine tahsis edilmiş bulunan bazı görevleri deruhte ediyorlar muhakkak. Ancak, iktidar ve devlet birimleri tarafından, kendi seçim bölgeleri olan Balıkesir iline yönelik icraatları konusunda, bu milletvekillerinin ve partilerin yönetim kademelerinde yer alan sözde siyasilerin, ne derece fonksiyonel olduklarına dair, halk tarafından bilinen hiçbir bilgi yok!
ARMUTALAN DERELERİ NEDEN MAHVEDİLDİ?
Gerçekte hiçbir şekilde haberdar olmadıkları halde, devletin icracı birimleri tarafından hasbelkader yapılan işlerden haberdar olduklarında, sanki o işleri kendileri yaptırıyorlarmış gibi, çalışmaların yapıldığı yerlere gidiyorlar, oralarda birkaç fotoğraf çektirip, palavradan ahkâm kesiyorlar ve bir de, partilerinin taraftarları olan kişiler tarafından alkışlanıyorlar.
Bunun en son örneklerinden biri, geçtiğimiz haftalarda, Armutalan’da yaşandı. Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından, adeta “kaş yapma iddiası ile başlanıp, her iki gözün de çıkarılması” gibi, etrafındaki tüm ağaçlar kesilip, yan tarafları, hayli yüksek taş duvarlarla örüldükten sonra, tüm tabanına beton atılarak mahvedilen dere yatağında fotoğraf çektiren bir milletvekili, iktidar tarafından bu köyümüze yapılan sözde devasa(!?) hizmeti övünerek anlatıyordu… Yapılan işe dair en küçük bir bilgisi ve fikri olmadığı, sözlerinden anlaşılan, akıl ve vicdan fakiri o adam, güzelim köy deresinin, sözde “ıslah” adı altında mahvedilmiş olmasını, sağa sola gerdan kırarak, sanki çok iyi bir iş yapılmış gibi anlatıyor.
Köyün ortasından geçen derelerin, köy içindeki kısımlarında, onlarca farklı türden kuşların yuva yaptığı binlerce ağacın (tek bir tane bile bırakmaksızın) kesilerek, hayvanların yaşama alanları ve aynı şekilde, dere yatağında bulunan irili-ufaklı tüm diğer bitkiler ve onlar arasında yaşayan hayvanların da yaşama alanları yok edildi.
SANKİ ORADA, FIRAT VE DİCLE NEHİRLERİ AKIYOR!
O derelerde, yazın neredeyse hiç su akmadığı gibi, kışın da, o beton ve taşla tamamen mahvedilen geniş akarsu yatağının, dörtte birini bile dolduracak kadar suyun akmadığını, herkes gayet iyi bilir. Yani, mevcut iklim şartlarında yağabilecek en büyük yağmurlarda bile o derelerde, tabanı 12m genişliğinde betonlanan ve kenarlarına 3,5m yüksekliğinde taş duvarla oluşturulan kanalı doldurabilecek, kısa süreli bir sel dahi oluşmaz! Çünkü, üst çığırları neredeyse tümüyle ormanlık olan o derelerde, en yoğun ve uzun süreli yağışlarda bile, o büyüklükte sellerin oluşabileceği bir topoğrafya yok! Kaldı ki, derelerin iki taraflarında, yüzyıllardır oradaki doğal su akış düzeylerini gösteren azami hatlar da, zaten bunu gösteriyor…
ÇÖMEZ, BALIKESİR’DEN ÇOK, ÜLKE VE DÜNYA MESELELERİ İLE İLGİLENİYOR!
İl genelinde, gerek belediyeler ve gerekse merkezi yönetim birimleri tarafından daha önce yapılan ve hâlen yapılmakta olan işlerle ilgili olarak, bu tür örnekleri çoğaltmak mümkün. Zaman zaman, çeşitli vesilelerle gittiğimiz diğer bazı illerde gördüğümüz devlet hizmetlerinin, başta milletvekilleri olmak üzere, o illerin yereldeki siyasilerinin gayretleri ile yapılmış ve yapılmakta olduklarını gördükçe, aklımıza ister istemez, “Acaba Balıkesir’in milletvekilleri ve yerel siyasileri gerçekte ne işlerle meşguller?” diye sorular geliyor.
Bu noktada, İYİ Parti milletvekili Turan Çömez’i, diğerlerinden biraz ayrı tutabiliriz. Ancak, zaman zaman, az da olsa Balıkesir’le ilgili bazı mevzuları da ülke gündemine taşıyan Çömez’in, daha çok, genel olarak Türkiye’yi ve dünyayı ilgilendiren konular üzerinde yoğunlaşmakta olduğu görülüyor. Uzun sözün kısası, Balıkesir milletvekilleri ve yerel siyasetçilerin, Balıkesir’in ve Balıkesirlilerin sorunları ile hayli mesafeli oldukları gayet açıktır. Bu insanların, taşımakta oldukları milletvekili ve siyasetçi sıfatları ile, gerçekte ne gibi işlerle meşgul oldukları ise, halk açısından meçhuldür.
Aslen Balıkesirli (Armutalanlı) ve son 20 yıldır aralıksız Balıkesir’de yaşayan biri olarak, Balıkesirlilerin, seçtikleri insanların icraatlarını (varsa tabii) ve faaliyetlerini sorguladıklarına, bir kez olsun tanık olmuş değilim! İnsanlar, ilimizde yapılan ve (yapılması gerektiği halde) yapılmayan işlerle ilgili olarak, ortak sağlıklı görüşler ortaya koyamadıkları gibi, oy verdikleri siyasilerin, devlet imkanlarının kullanıldığı işlerle ne derecede alakaları olduğu (ya da olmadığı) konusunda da, hiçbir neredeyse hiçbir bilgiye sahip değiller. Kamu hizmetleri bakımından, Türkiye ortalamasının hayli altında bir durumun yaşandığı Balıkesir’de, halk, siyasileri sorgulama konusunda da hiçbir kabiliyete sahip görünmüyor.
BİLİM, “İMARA AÇILAMAZ” DİYOR; AMA KİMİN UMURUNDA?
Yukarıdan itibaren anlatmaya çalıştığımız durumun, sanırım tek istisnası, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) ile, yine TOKİ’nin katılımı ile Büyükşehir Belediyesi tarafından yapılan toplu konut projeleridir. Hem, depremsellik bakımından doğru yer seçimi, hem de binaların uygun teknik özelliklerde inşa ediliyor olması hususunda, şimdilik söylenebilecek olumsuz hiçbir söz yok gibi görünüyor. Bu konuda, tren garının arkasında EmlakKonut tarafından yapılmakta olan bloklarla ilgili bazı şüphelerim var; çünkü, o bölgede yumuşak zeminin, 35-40m gibi bir derinliği ve ayrıca, yüzey sularının da, ortalama 1,5-2m gibi, zemine yakın olduğu biliniyor!
Tabii bu arada, şehrin doğu tarafında, güneyde Çayırhisar’dan başlayıp, kuzeye doğru Plevne, Bahçelievler, Gündoğan, Gümüşçeme mahallelerinden geçerek, Ayşebacı ve Paşaalanı’na kadar olan bölgenin, tümüyle “imara açılamayacak” düzeyde(*) deprem riski taşıdığı da, hemen herkes tarafından bilindiği halde, son 15 yılı aşkın bir süredir, Balıkesir’in en pahalı konutları bu bölgede inşa ediliyor! Teknik bakımdan imara açılması bile imkânsız olan bu bölgedeki binaların, akıl almayacak düzeyde yüksek fiyatlarla satılabiliyor olmasını da anlamak mümkün değil! Bu konutları inşa eden bazı firmaların sahipleri de, bu durumu bildiklerini bizzat bana da ifade etmiş olmalarına rağmen, devasa bloklar dikmeye ve satmaya devam ediyorlar. Tabii, tamamı belediyelerden “ruhsatlı” inşaatlar bunlar! Yazık!
Bilmiyorum, diğer geri kalmış ülkelerdeki demokrasi uygulamaları nasıl; ama, Türkiye’de insanlar, sandıkta oy vererek seçtikleri siyasilere (bir sonraki seçime kadar), boyunlarını uzatarak, adeta koyun gibi kendilerini teslim ediyorlar. Belediyelerin ve devlet birimlerinin işlerini beğenmediklerinde ya da siyasilerin ilgisizliklerinden şikayetçi olduklarında, kendi aralarında söylenmekten başka, işlerin asıl sorumlularına yönelik, neredeyse hiçbir hareket yapmıyorlar. Yani, seçerek işbaşına getirdikleri insanları, bir sonraki seçimlere kadar “başıboş bırakmamaları” gerektiğini de, “nasıl sorgulayacaklarını” da bilmiyorlar!
TÜRKİYE, İSRAİL’E KARŞI NEDEN HİÇBİR ŞEY YAPMIYOR?
Örneğin, İsrail, 07 Ekim 2003 tarihinde HAMAS’ın (“El Aksa Tufanı” adıyla) Gazze’de 6.000 kişilik bir silahlı güçle gerçekleştirdiği ve 1.200’den fazla masum sivilin katledildiği, 300 kadarının da rehin alındığı baskın şeklindeki silahlı saldırı üzerine, anında başlattığı misilleme harekâtlarında, bugüne kadar (büyük bir kısmı çocuk olmak üzere), 45 bine yakın insanı katletti ve hâlâ da saldırılarını sürdürüyor. Tabii, bu arada, “İsrail’in, böyle bir saldırıya karşı, ne gibi bir misillemede bulunacağı, acaba önceden bilinmiyor ya da tahmin edilmiyor muydu?” diye de sormak gerekiyor!
Bu vahim durum karşısında, Türkiye’deki iktidar koalisyonu, devletlerarası diplomatik ölçülere sığmayacak ve devlet adamlarının ağızlarına yakışmayacak derecede, toplumun en alt düzeyindeki insanların galiz ifadeleri ile, İsrail’i güya en sert biçimde eleştiriyorlar! Bunları dinleyen halk da, iktidarın İsrail’e karşı yapılabilecek her türlü müeyyideyi uygulamakta olduğunu zannediyor! Halbuki, Türkiye’nin devlet olarak bugüne kadar, İsrail engelleme amaçlı (uluslararası kuruluşlarda konuşmaktan başka), doğrudan ya da dolaylı, en küçük bir teşebbüsü bile olmamıştır. Dahası, petrol ihtiyacının neredeyse tamamına yakınını Türkiye üzerinden (Kerkük-Yumurtalık ve Bakü-Ceyhan Petrol Boru Hatlarından) temin etmekte olan İsrail’e karşı, bugüne kadar bu konuda da en küçük bir kısıtlamaya gidilmemiştir.
BORU HATLARIYLA TÜRKİYE’YE GELEN PETROL NEREYE GİDİYOR?
Hatırlanacağı üzere, Gazze’ye karşı saldırılarını başlattığı o ilk günlerde, İsrail’i “terör devleti” olarak ilan eden Erdoğan, aradan 14 ay gibi uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen, Türkiye’nin, bu ülke ile olan diplomatik ilişkilerini kesmemiş, İsrail’in Ankara Büyükelçisini ülkesine göndermemiş ve Türkiye’nin Tel Aviv Büyükelçisini geri çağırmamıştır. Buna rağmen, hiç kimse Erdoğan’a, “Türkiye’nin, bir terör devleti olan İsrail’le, normal diplomatik ilişkilerini sürdürmesinin ne derece doğru olup-olmayacağını” da sormamıştır! Bu konuda, halktan da kendi kendilerine bağırıp-çağırmaktan öteye, oy verdikleri siyasilere yönelik hiçbir hareket yapılmamıştır. Hiç kimse, seçtikleri siyasilere, “Bu İsrail’e karşı Türkiye’nin elinde bulunan imkanları (ve eğer varsa kozları) neden kullanmıyorsunuz ve katliamı neden durdurmuyorsunuz?” diye sormuyor!
Bu konuda, Türkiye ile İsrail arasındaki petrol taşımacılığında ve ticari mal taşımacılığında, Erdoğan ve Yıldırım ailelerine ait tankerlerin ve gemilerin kullanılmakta olduğuna dair (bazı somut bilgilere dayanan) söylentilerin de, incelenmesi ve açıklığa kavuşturulması lazım!(**)
Vatandaş, kendisinin bölgesinde oy vererek seçtiği siyasileri sorgula(ya)madığı ve hatta sigaya çek(e)mediği ülkelerde, o siyasilerin hiçbiri, ülke ve millet yararına iş yapmazlar; hele hele, Türkiye gibi geri kalmış bir ülkede…
_____________
(*) Balıkesir Belediyesi tarafından, İstanbul Teknik Üniversitesi’ne (İTÜ)hazırlatılan, 2006 tarihli “Deprem Zemin Etüt Raporu”nda, sınırları kırmızı renkte kalın bir çizgiyle işaretlenerek, “İMARA AÇILAMAZ” denen bölge…
(**) https://www.marinetraffic.com/en/ais/home/centerx:-12.0/centery:25.0/zoom:4