Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

NARİN OLAYI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Gelişmiş ülkelerin gazetecileri, kendi devletlerinin, ülkelerinin ve milletlerinin aleyhine olabilecek hiçbir haber/yorum yapmazlar. Onları bu şekilde çalışmaya yasalardan önce, sahip oldukları “meslek ahlakı (etik)” mecbur eder. Bu hususa (ve tabii daha pek çok meslekî ilkeye ve ölçüye) uymayan gazetecilere, hiçbir medya kuruluşu (yani medya patronu) asla iş vermez! Çünkü, gelişmiş batılı ülkelerde, neyin devletlerinin, ülkelerinin ve milletlerinin lehinde ya da aleyhinde olduğu hususu tartışmalı değildir; sadece gazeteciler değil, toplumun kahır ekseriyeti de, devletleri, ülkeleri ve milletleri açısından, neyin iyi/yararlı ve neyin kötü/zararlı olduğu konusunda büyük ölçüde aynı görüştedir. Ne var ki, bizim gibi geri kalmış ülkelerde, sürekli olarak birbirleri ile kavga halinde olan toplum kesimlerinin, tamamen kendilerine göre kabul edip, adeta ölümüne savunmakta oldukları, doğruları ve yanlışları vardır. Toplumsal vasat böyle olunca da, devlet, ülke ve millet için neyin doğru (ve yararlı) neyin yanlış (ve zararlı) olduğu hususunda, patronundan en alt düzeydeki çalışanına kadar, kendilerine mahsus (ve diğer kesimlerle çatışma sebebi olan) kabulleri vardır.   TÜM ÜLKE NARİN’LE YATIYOR, NARİN’LE KALKIYOR! Geçen Ağustos ayı sonlarında, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyünde, “Narin” adlı 8 yaşında bir çocuk, hiçbir insanî değerle izah edilemeyecek derecede, vahşi bir şekilde katledildi. Olaya (toplum tarafından pek de anlaşılamayan bir sebeple), Diyarbakır’ın önemli siyasi figürlerinden Galip Ensarioğlu da, “Aile bizim yakından tanıdığımız değerli insanlardır.” diyerek müdahil oldu. Hadise, gerek konvansiyonel medya organlarında ve gerekse internetteki sosyal medya mecralarında, oldukça geniş yer buldu ve akla gelebilecek her açıdan tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Türkiye, haftalardır, âdeta Narin ile yatıyor, Narin ile kalkıyor. Zannedersiniz ki, Türkiye’de Narin dışında hiçbir çocuk kaybolmuyor ve/veya öldürülmüyor, ya da hiç öldürülmemiş! Ülkemizin önde gelen tanınmış gazetecilerinden Fatih Altaylı, katıldığı bir TV programında ve yazılarında bu meseleyi dile getiriyor ve Türkiye’de son 8 yılda, 104 bin 532 çocuğun kaybolduğunu ya da öldürüldüğünü kaydediyor (*). Bu demektir ki, Türkiye’de her yıl ortalama 13 bin (her ay yaklaşık 1.100) çocuk kayboluyor ya da öldürülüyor. İşin kötüsü, böylesine dudak uçuklatacak derecedeki bu durum, halk tarafından neredeyse hiç bilinmiyor!.. Dahası, sanki ülkede böylesine korkunç bir durum yokmuş gibi, bu rakamları dile getirenler suçlanıyor ve âdeta linç ediliyorlar.   MESELELER, NEDEN DOĞRU BİR ŞEKİLDE KONUŞULMUYOR! Narin olayıyla ilgili kamuoyunda ve medya mecralarındaki yayınların, paylaşımların, açıklamaların ve tartışmaların şekli ise ayrı bir garabettir! Sanki ülkemizin ve milletimizin Narin’den başka hiçbir derdi yokmuş gibi, tüm toplum bu olaya kilitlendi; o günlerde, dünyada meydana gelen ve bir şekilde ülkemizi ilgilendirebilecek gelişmelerle ve Türkiye’de olan-bitenle kamuoyu neredeyse hiç ilgilenmedi! 2012-2015 yılları arasında, Karaman’da Ensar Vakfı’na ait bir yurtta tecavüze ve istismara maruz kalan 9-10 yaşlarındaki 45 erkek çocuğunu nasıl bugün hiç kimse hatırlamıyorsa, Narin de bir süre sonra unutulacak; ama, çocuk istismarları, kaybolmaları ve tecavüzleri aynen devam edecek… Dünyanın tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları tarafından kabul edilen en önemli toplumsal ilkelerden biri, “halkın, zamanında ve doğru haber alma özgürlüğü”dür. İnsanların, zamanında ve doğru haber alma özgürlüğü hakkını kullanabilmeleri için ise, sağlıklı bir medya sektörünün varlığı şarttır. Ne yazık ki, geri kalmış ülkelerde, sağlıklı bir medya sektörünün oluşturulması, imkansız denecek derecede zordur. Çünkü, toplumda genel insan kalitesi fevkalade yetersizdir. Geri kalmış toplumlarda, küçük ve anlık (örn. bir paket çay ya da makarna gibi) kişisel çıkarların haricinde insanlar, toplumsal değerlere, kurallara ve daha da önemlisi hukuka sahip çıkma bilinci ve becerisinden yoksundurlar. O nedenle, başta siyasetçiler ve dinci sosyal yapılar olmak üzere, çok küçük de olsa, kendilerine anında çıkar sağlama (ve bir de ebedî cennet) vaadinde bulunan istismarcıların oluşturdukları, sevk ve idare ettikleri kuruluşların peşlerine takılırlar. Toplumsal değerlere, kurallara ve hukuka sahip çıkma bilinci ve becerisi gelişmiş olan toplumlarda ise insanlar, “toplumsal ve ülke çıkarları”nı, “kişisel çıkarlarının kaynağı ve garantisi” olarak görürler. Bu nedenle, hiç kimsenin toplumsal çıkarları zedeleyecek davranışta bulunmasına izin vermezler; böyle bir duruma tanık olduklarında, anında ilgili yasal mercilere haber verirler ve başlatılan işlemleri de sonuna kadar takip ederler. Geri kalmış toplumlarda ise bu tür davranışlar, “ispiyonculuk” olarak görülür ve bu davranışı gösterenler aşağılanır ve dışlanır.   TOPLUMSAL VE EVLRENSEL DEĞERLER İLE HUKUKUN SAHİBİ KİM? İnsanların, bireysel olarak, toplumsal ve evrensel ortak değerlere, kurallara ve hukuka sahip çıkma bilincinde olmadıkları geri kalmış toplumlarda, medya sektörü, toplum kesimlerini sevk ve idare etmekte olan istismarcılara hizmet eder ve topluma zararlı bir alan olmaktan kurtulamaz! Narin olayıyla ilgili yayınları ve tartışılma biçimini analiz edecek olursak, bu tartışmalar ve yayınlarla belki, bu olayın aydınlatılması ve faillerinin cezalandırılmasına bir katkı sağlanmış olabilir. Ne var ki, toplumun ve medyanın bu tutumu, Fatih Altaylı’nın sözünü ettiği, Narin olayına benzer on binlerce olayın, “toplumun gözünden kaçırılmasına” sebep olur ve böylece, bu tür fiillerden çıkar elde etmekte olanların ekmeklerine yağ sürülmüş olur. Devlet, ülke ve millet için sağlıklı medya sektörünün nasıl bir yapıda olması gerektiği hususu, bilinemeyecek bir şey değildir. Ne var ki, gelişmemiş toplumlarda bu yapının tesisi, imkansız denecek derecede zordur; çünkü, bu gibi ülkelerde devlet yönetimine (güya bir demokrasi uygulaması olan seçimlerde) liyakatli insanlar değil, tek amaçları “ülke kaynaklarını istismar etmek” olan demagoglar seçilirler. Devlete, ülkeye ve millete hizmet edecek yapıdaki bir medya sektörü ise, bu demagogların işlerine gelmez! Böyle ülkelerde medya, tıpkı farklı toplum kesimleri gibi, farklı gruplara bölünür ve her biri, başta iktidar olmak üzere, belli bir toplum kesiminin “yandaş medya”sı olarak icra-i faaliyet eyler. Böylece, insanlar, gündemle ilgili olarak doğru ve zamanında bilgi alma haklarını yitirmiş olurlar. Bu ise, sadece siyaset ve din baronlarının işlerine yarar, millet, devlet ve ülke sürekli kaybetmeye devam eder. Gelişmiş ülkelerde, toplumsal ve evrensel insanî ortak değerlerin, örf-adet ve geleneklerin ve nihayet hukukun gerçek sahibi o ülkelerin tüm vatandaşlarıdır. Geri kalmış ülkelerde ise, toplumsal ve evrensel insanî ortak değerlerin, örf-adet ve geleneklerin sahibi yoktur; hukuk ise, insanların değil, devletin ilgili birimlerinin işi ve meselesidir ki, en önemli gelişmişlik ve gelişmemişlik farkı da budur. Bir insan yere bir çöp attığında ya da tükürdüğünde bile, gelişmiş ülkelerde buna tanık olan insanlar, bireysel olarak kıyameti koparırlar; geri kalmış toplumlarda ise, bu tür davranışlar çoğunlukla görmezden gelinir ve hiç kimse, o yere çöp atan ya da tüküren insana bulaşmak istemez! Toplumlar arasındaki gelişmişlik farkının en çok test edildiği alan trafiktir. Trafik kuralları (İngiltere gibi bazı ülkelerde, trafik akışı soldan olsa da), hemen hemen tüm dünyada aynıdır. Ama, yollarda görülen ve yaşanan farklılık, çok önemli bir gelişmişlik ya da gelişmemişlik göstergesidir. Aynı durum, toplumsal iş ve ilişkilerde de aynen geçerlidir.   ASIL DEZENFORMASYONU YAPAN DEVLET GÖREVLİLERİ İSE!.. O nedenle, Narin olayı eğer gelişmiş bir ülkede meydana gelmiş olsaydı, o ülkenin İçişleri Bakanı anında sorumluluğu üstlenir ve istifa ederdi; bizde ise, geçmişteki pek çok olayda olduğu gibi, adamlar pişkin pişkin oturuyorlar ve halk bu aşağılık pişkinliklere ses çıkarmıyor! Devlet adına konuyla ilgilenen kurumların en üst makamlarını işgal etmekte olan çakalların asıl sorunları ise, meydana gelen akıl almaz hadiselerin üzerlerini örtmek oluyor. Devletin resmî kayıtlarına dayanılarak yapılan açıklamalar ve yorumlar işlerine gelmediğinde, bu çakallar, güya “dezenformasyonu önleme” adı altında, insanî bakımdan asla kabul edilemeyecek gerçeklerin üzerlerini örtme telaşına düşüyorlar. Eğer bugün Türkiye’de her yıl 13 bin gibi büyük bir sayıda çocuk kayboluyor ya da öldürülüyorsa ve halk bu durumdan hiç haberdar değilse, ülkemizin geleceği bakımından, bu çok büyük bir sorundur. Devletimizin, ülkemizin ve milletimizin geleceği bakımından olumsuz sonuçları olabilecek hadiselerden ve gelişmelerden eğer halk zamanında ve doğru bir şekilde haberdar edilemezse, hiç kimse geleceğe güvenle bakamaz! Ne yazıktır ki, geri kalmış toplumlarda, ülkede güçlü bir iktidar olduğunda, bunun karşısında ona yakın güçte bir muhalefetin de olması gerektiği düşünülemiyor. İktidar ve muhalefet, toplum için, bir kuşun iki kanadı gibidir; nasıl ki, kanatlarından biri olmadığında kuş uçamıyorsa, toplum da, sağlıklı bir şekilde geleceğe doğru yoluna devam edemez! __________ (*) https://www.gunluk.tv/fatih-altayli-acikladigi-kayip-cocuk-rakamlarinin-kaynagini-acikladi/#google_vignette
Ekleme Tarihi: 23 Eylül 2024 - Pazartesi

NARİN OLAYI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Gelişmiş ülkelerin gazetecileri, kendi devletlerinin, ülkelerinin ve milletlerinin aleyhine olabilecek hiçbir haber/yorum yapmazlar. Onları bu şekilde çalışmaya yasalardan önce, sahip oldukları “meslek ahlakı (etik)” mecbur eder. Bu hususa (ve tabii daha pek çok meslekî ilkeye ve ölçüye) uymayan gazetecilere, hiçbir medya kuruluşu (yani medya patronu) asla iş vermez! Çünkü, gelişmiş batılı ülkelerde, neyin devletlerinin, ülkelerinin ve milletlerinin lehinde ya da aleyhinde olduğu hususu tartışmalı değildir; sadece gazeteciler değil, toplumun kahır ekseriyeti de, devletleri, ülkeleri ve milletleri açısından, neyin iyi/yararlı ve neyin kötü/zararlı olduğu konusunda büyük ölçüde aynı görüştedir.

Ne var ki, bizim gibi geri kalmış ülkelerde, sürekli olarak birbirleri ile kavga halinde olan toplum kesimlerinin, tamamen kendilerine göre kabul edip, adeta ölümüne savunmakta oldukları, doğruları ve yanlışları vardır. Toplumsal vasat böyle olunca da, devlet, ülke ve millet için neyin doğru (ve yararlı) neyin yanlış (ve zararlı) olduğu hususunda, patronundan en alt düzeydeki çalışanına kadar, kendilerine mahsus (ve diğer kesimlerle çatışma sebebi olan) kabulleri vardır.

 

TÜM ÜLKE NARİN’LE YATIYOR, NARİN’LE KALKIYOR!

Geçen Ağustos ayı sonlarında, Diyarbakır’ın Bağlar ilçesine bağlı Tavşantepe köyünde, “Narin” adlı 8 yaşında bir çocuk, hiçbir insanî değerle izah edilemeyecek derecede, vahşi bir şekilde katledildi. Olaya (toplum tarafından pek de anlaşılamayan bir sebeple), Diyarbakır’ın önemli siyasi figürlerinden Galip Ensarioğlu da, “Aile bizim yakından tanıdığımız değerli insanlardır.” diyerek müdahil oldu. Hadise, gerek konvansiyonel medya organlarında ve gerekse internetteki sosyal medya mecralarında, oldukça geniş yer buldu ve akla gelebilecek her açıdan tartışıldı, hâlâ da tartışılıyor. Türkiye, haftalardır, âdeta Narin ile yatıyor, Narin ile kalkıyor.

Zannedersiniz ki, Türkiye’de Narin dışında hiçbir çocuk kaybolmuyor ve/veya öldürülmüyor, ya da hiç öldürülmemiş! Ülkemizin önde gelen tanınmış gazetecilerinden Fatih Altaylı, katıldığı bir TV programında ve yazılarında bu meseleyi dile getiriyor ve Türkiye’de son 8 yılda, 104 bin 532 çocuğun kaybolduğunu ya da öldürüldüğünü kaydediyor (*). Bu demektir ki, Türkiye’de her yıl ortalama 13 bin (her ay yaklaşık 1.100) çocuk kayboluyor ya da öldürülüyor. İşin kötüsü, böylesine dudak uçuklatacak derecedeki bu durum, halk tarafından neredeyse hiç bilinmiyor!.. Dahası, sanki ülkede böylesine korkunç bir durum yokmuş gibi, bu rakamları dile getirenler suçlanıyor ve âdeta linç ediliyorlar.

 

MESELELER, NEDEN DOĞRU BİR ŞEKİLDE KONUŞULMUYOR!

Narin olayıyla ilgili kamuoyunda ve medya mecralarındaki yayınların, paylaşımların, açıklamaların ve tartışmaların şekli ise ayrı bir garabettir! Sanki ülkemizin ve milletimizin Narin’den başka hiçbir derdi yokmuş gibi, tüm toplum bu olaya kilitlendi; o günlerde, dünyada meydana gelen ve bir şekilde ülkemizi ilgilendirebilecek gelişmelerle ve Türkiye’de olan-bitenle kamuoyu neredeyse hiç ilgilenmedi! 2012-2015 yılları arasında, Karaman’da Ensar Vakfı’na ait bir yurtta tecavüze ve istismara maruz kalan 9-10 yaşlarındaki 45 erkek çocuğunu nasıl bugün hiç kimse hatırlamıyorsa, Narin de bir süre sonra unutulacak; ama, çocuk istismarları, kaybolmaları ve tecavüzleri aynen devam edecek…

Dünyanın tüm ülkeleri ve uluslararası kuruluşları tarafından kabul edilen en önemli toplumsal ilkelerden biri, “halkın, zamanında ve doğru haber alma özgürlüğü”dür. İnsanların, zamanında ve doğru haber alma özgürlüğü hakkını kullanabilmeleri için ise, sağlıklı bir medya sektörünün varlığı şarttır. Ne yazık ki, geri kalmış ülkelerde, sağlıklı bir medya sektörünün oluşturulması, imkansız denecek derecede zordur. Çünkü, toplumda genel insan kalitesi fevkalade yetersizdir.

Geri kalmış toplumlarda, küçük ve anlık (örn. bir paket çay ya da makarna gibi) kişisel çıkarların haricinde insanlar, toplumsal değerlere, kurallara ve daha da önemlisi hukuka sahip çıkma bilinci ve becerisinden yoksundurlar. O nedenle, başta siyasetçiler ve dinci sosyal yapılar olmak üzere, çok küçük de olsa, kendilerine anında çıkar sağlama (ve bir de ebedî cennet) vaadinde bulunan istismarcıların oluşturdukları, sevk ve idare ettikleri kuruluşların peşlerine takılırlar.

Toplumsal değerlere, kurallara ve hukuka sahip çıkma bilinci ve becerisi gelişmiş olan toplumlarda ise insanlar, “toplumsal ve ülke çıkarları”nı, “kişisel çıkarlarının kaynağı ve garantisi” olarak görürler. Bu nedenle, hiç kimsenin toplumsal çıkarları zedeleyecek davranışta bulunmasına izin vermezler; böyle bir duruma tanık olduklarında, anında ilgili yasal mercilere haber verirler ve başlatılan işlemleri de sonuna kadar takip ederler. Geri kalmış toplumlarda ise bu tür davranışlar, “ispiyonculuk” olarak görülür ve bu davranışı gösterenler aşağılanır ve dışlanır.

 

TOPLUMSAL VE EVLRENSEL DEĞERLER İLE HUKUKUN SAHİBİ KİM?

İnsanların, bireysel olarak, toplumsal ve evrensel ortak değerlere, kurallara ve hukuka sahip çıkma bilincinde olmadıkları geri kalmış toplumlarda, medya sektörü, toplum kesimlerini sevk ve idare etmekte olan istismarcılara hizmet eder ve topluma zararlı bir alan olmaktan kurtulamaz! Narin olayıyla ilgili yayınları ve tartışılma biçimini analiz edecek olursak, bu tartışmalar ve yayınlarla belki, bu olayın aydınlatılması ve faillerinin cezalandırılmasına bir katkı sağlanmış olabilir. Ne var ki, toplumun ve medyanın bu tutumu, Fatih Altaylı’nın sözünü ettiği, Narin olayına benzer on binlerce olayın, “toplumun gözünden kaçırılmasına” sebep olur ve böylece, bu tür fiillerden çıkar elde etmekte olanların ekmeklerine yağ sürülmüş olur.

Devlet, ülke ve millet için sağlıklı medya sektörünün nasıl bir yapıda olması gerektiği hususu, bilinemeyecek bir şey değildir. Ne var ki, gelişmemiş toplumlarda bu yapının tesisi, imkansız denecek derecede zordur; çünkü, bu gibi ülkelerde devlet yönetimine (güya bir demokrasi uygulaması olan seçimlerde) liyakatli insanlar değil, tek amaçları “ülke kaynaklarını istismar etmek” olan demagoglar seçilirler. Devlete, ülkeye ve millete hizmet edecek yapıdaki bir medya sektörü ise, bu demagogların işlerine gelmez! Böyle ülkelerde medya, tıpkı farklı toplum kesimleri gibi, farklı gruplara bölünür ve her biri, başta iktidar olmak üzere, belli bir toplum kesiminin “yandaş medya”sı olarak icra-i faaliyet eyler. Böylece, insanlar, gündemle ilgili olarak doğru ve zamanında bilgi alma haklarını yitirmiş olurlar. Bu ise, sadece siyaset ve din baronlarının işlerine yarar, millet, devlet ve ülke sürekli kaybetmeye devam eder.

Gelişmiş ülkelerde, toplumsal ve evrensel insanî ortak değerlerin, örf-adet ve geleneklerin ve nihayet hukukun gerçek sahibi o ülkelerin tüm vatandaşlarıdır. Geri kalmış ülkelerde ise, toplumsal ve evrensel insanî ortak değerlerin, örf-adet ve geleneklerin sahibi yoktur; hukuk ise, insanların değil, devletin ilgili birimlerinin işi ve meselesidir ki, en önemli gelişmişlik ve gelişmemişlik farkı da budur. Bir insan yere bir çöp attığında ya da tükürdüğünde bile, gelişmiş ülkelerde buna tanık olan insanlar, bireysel olarak kıyameti koparırlar; geri kalmış toplumlarda ise, bu tür davranışlar çoğunlukla görmezden gelinir ve hiç kimse, o yere çöp atan ya da tüküren insana bulaşmak istemez! Toplumlar arasındaki gelişmişlik farkının en çok test edildiği alan trafiktir. Trafik kuralları (İngiltere gibi bazı ülkelerde, trafik akışı soldan olsa da), hemen hemen tüm dünyada aynıdır. Ama, yollarda görülen ve yaşanan farklılık, çok önemli bir gelişmişlik ya da gelişmemişlik göstergesidir. Aynı durum, toplumsal iş ve ilişkilerde de aynen geçerlidir.

 

ASIL DEZENFORMASYONU YAPAN DEVLET GÖREVLİLERİ İSE!..

O nedenle, Narin olayı eğer gelişmiş bir ülkede meydana gelmiş olsaydı, o ülkenin İçişleri Bakanı anında sorumluluğu üstlenir ve istifa ederdi; bizde ise, geçmişteki pek çok olayda olduğu gibi, adamlar pişkin pişkin oturuyorlar ve halk bu aşağılık pişkinliklere ses çıkarmıyor! Devlet adına konuyla ilgilenen kurumların en üst makamlarını işgal etmekte olan çakalların asıl sorunları ise, meydana gelen akıl almaz hadiselerin üzerlerini örtmek oluyor. Devletin resmî kayıtlarına dayanılarak yapılan açıklamalar ve yorumlar işlerine gelmediğinde, bu çakallar, güya “dezenformasyonu önleme” adı altında, insanî bakımdan asla kabul edilemeyecek gerçeklerin üzerlerini örtme telaşına düşüyorlar.

Eğer bugün Türkiye’de her yıl 13 bin gibi büyük bir sayıda çocuk kayboluyor ya da öldürülüyorsa ve halk bu durumdan hiç haberdar değilse, ülkemizin geleceği bakımından, bu çok büyük bir sorundur. Devletimizin, ülkemizin ve milletimizin geleceği bakımından olumsuz sonuçları olabilecek hadiselerden ve gelişmelerden eğer halk zamanında ve doğru bir şekilde haberdar edilemezse, hiç kimse geleceğe güvenle bakamaz! Ne yazıktır ki, geri kalmış toplumlarda, ülkede güçlü bir iktidar olduğunda, bunun karşısında ona yakın güçte bir muhalefetin de olması gerektiği düşünülemiyor. İktidar ve muhalefet, toplum için, bir kuşun iki kanadı gibidir; nasıl ki, kanatlarından biri olmadığında kuş uçamıyorsa, toplum da, sağlıklı bir şekilde geleceğe doğru yoluna devam edemez!

__________

(*) https://www.gunluk.tv/fatih-altayli-acikladigi-kayip-cocuk-rakamlarinin-kaynagini-acikladi/#google_vignette

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.