Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

BU NE ALLAH AŞKINA, “LOGO” MU YANİ?

Evet, sayın Ahmet Akın ve yakın çalışma arkadaşlarına soruyorum: “Bu ne Allah aşkına? Bebe giyim markalarından birinin logosu mu, yoksa Balıkesir ilinin kimlik ifadesi bu mu?” Lütfen biri söylesin; bu görselde, Balıkesir’e dair ne var? Bu soruları sorarken, sakın, önceki logoyu beğendiğim ya da savunduğum düşünülmesin! O logo, birkaç unsurla Balıkesir’den izler taşıyor olsa da, ifade bakımından son derece alelade bir çizimdi, yetersizdi… Balıkesir Belediyesi tarafından 1974 yılında açılan yarışmaya gönderdiği tasarımları 1. ve 2. olan, rahmetli Pertev Çetinyalçın’ın eseri, 2004’de, grafik sanatçısı Ayşe Kalyoncu tarafından yeni baştan yorumlanarak, modern bir ifadeye kavuşturulmuştu (“Büyükşehir” olmadan evvelki); o eski logo, her bakımdan Balıkesir’i ifade eden, hiç de küçümsenemeyecek güçlü bir sanat eseriydi ve pek âlâ Büyükşehir Belediyesi için de kullanılabilirdi… Ne var ki, Balıkesir’in ilk “Büyükşehir Belediye Başkanı” olan Edip Uğur (hiç kimseye sormadan ve danışmadan, kimsenin fikrini almadan), alelade bir çizimi logo yapmaya kalkarak, A’dan Z’ye her açıdan Balıkesir’i ilzam eden, çok büyük bir yanlışa imza atmıştı. Görünen o ki, Ahmet Akın, “iş yapma yöntemi” ve “yanlışta”, Edip beyden geri kalmak istemiyor! Ne diyelim? Kolay gelsin arkadaş!   “LOGO” DEMEK, “KİMLİK” DEMEKTİR! “Logo”, kurumlar ve markalar için son derece önemli, başlıca “kimlik” ifadesidir. O nedenle, logonun, kurumunu ve markasını anlatmadaki gücü önemlidir. Nitekim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (1969’da açılan yarışmaya sunduğu tasarımlarıyla ilk üç dereceyi alan), grafik sanatçısı Metin Edremit’in “İstanbul Belediyesi” için tasarladığı logoyu değiştirmeden (1984’de sadece “Büyükşehir” kelimesini ekleyerek) kullanmaya devam ediyor. 55 yıldır, ANAP’tan RP ve FP’ye, CHP’den AK Parti’ye kadar, çok farklı kişiliklerde ve siyasi görüşlerde Büyükşehir Belediye Başkanları gelmiş olmasına rağmen, o logo hâlâ kullanılıyor… Balıkesir’le hiçbir şekilde ilişkilendirilemeyecek basit bir çizimi, akşamdan sabaha, alel-acele “logo” diye meclisten geçirdiğinizde, siz iyi bir iş yapmış olmuyorsunuz? Meclisten güya oybirliği ile geçirdiğiniz bu çizim, Balıkesir iline dair hiçbir şey ifade etmiyor! Ama, yaptığınız yanlışın büyüklüğünü ve anlamsızlığını size kim ve nasıl anlatacak? Balıkesir, öyle ayaküstü kararlarla yönetilecek bir il değildir; sadece “Balıkesir ailem” demekle olmuyor bu işler!.. Balıkesir insanının, tarihinin, kültürel özelliklerinin ve coğrafyasının ruhunu da taşımanız, ifade etmeniz ve yaptığınız işlere yansıtmanız gerekiyor. Yoksa söyledikleriniz, hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan, “temelsiz” içi boş lakırdılardan öeye gitmez!   LOGONUN HEDEF KİTLESİ, KÜÇÜK BEBEĞİ OLAN ANNELER Mİ? Tekrar etmekten kendimi alamıyorum: Bebe çamaşırı üreten herhangi bir firmanın marka ifadelerini taşıyan böyle bir çizim, tarihiyle, coğrafyasıyla, kültürüyle, ekonomisiyle vb. özellikleriyle Balıkesir’i ifade etmez, edemez! Bunun için, ilkokul müsamere düzeyinin çok çok üzerine çıkmak lazım! Bu çizimle, sanırım sadece, küçük bebekleri olan anneler hedef kitle olarak seçilmiş, halkın tüm diğer kesimleri göz ardı edilmiş gibi. Burada, Ahmet Akın ve arkadaşlarının dillerinden düşürmedikleri, “şehri birlikte yöneteceğiz, katılımcılık” vs. gibi ifadelerine de bir atıf yapmak gerekiyor. Büyükşehir Belediye Meclisi’nde görüşülmeden önce, bu çizimi kim gördü, hangi katılımcılık uygulaması ile beğenildi de meclise sevk edildi acaba? Örneğin, neden bir logo yarışması açılması düşünülmedi? Çok mu zordu, yoksa vakit mi yoktu? Bu çizimi, mecliste birkaç dakikalık gündem maddesinin okunmasından sonra (muhtemelen), on saniye bile sürmeyen “kabul edenler-etmeyenler” şeklinde bir işârî (işaret ederek, açık) oylamada, güya “oybirliği ile (!)” ile “Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin resmî logosu” olarak kabul eden tüm meclis üyelerine sormak lazım: Bu çizimi ne zaman gördünüz ve değerlendirdiniz de, Genel Kurul’da önünüze getirilince, hiçbir itiraz olmadan şak diye kabul ettiniz? Yoksa, siz bundan böyle, Balıkesir’in meseleleri ile ilgili, bu şekilde yüzeysel bakışlarla ve ayaküstü değerlendirmelerle mi karar vereceksiniz? Bu ciddiyet(sizliğ)e şapka çıkarmak lazım!   BALIKESİR, FİKRİ SORULACAK İNSANLAR BAKIMINDAN, O KADAR ZENGİN BİR YER Kİ! Başta, Balıkesir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Güzel Sanatlar Lisesi olmak üzere, Körfezi’nden Bandırma’sına, Dursunbey’inden Sındırgı’sına ve merkezinden köylerine kadar, tüm Balıkesir’i ilgilendiren böyle bir konuda görüşünü ortaya koyacak, değerlendirmeler yapabilecek sayısız kurum, kuruluş, sanatçı ve kültür insanları, aydınlar var bu memlekette. Hepsini, bir kalemde sil-at, ondan sonra da eline her mikrofonu aldığında, “Katılımcılık ve Balıkesir’i birlikte yöneteceğiz” palavraları at… 31 Mart’ta gerçekleştirilen Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nden bu yana geçen, yaklaşık üç ayı bulan süre gösteriyor ki, Balıkesirliler olarak biz, Ahmet Akın ve ekibinden beklenti çıtasını hayli yükseklere koymuşuz! Oy verip seçtiğimiz bu kadronun, maalesef bu çıtayı aşması, hiç de kolay görünmüyor! Ama ne gam, onlar o çıtanın üstünden atlayamasalar da, altından geçerek yollarına devam eder, süreleri dolunca da, gittikleri yere kadar giderler… Ne var ki, kaybeden, Balıkesirliler olarak biz oluruz! Umarız ki, halkın büyük ümitlerle oy verdiği, başta Büyükşehir olmak üzere tüm CHP Belediyeleri, il genelinde, insan sermayesi bakımından sahip olduğumuz zenginliklerden yararlanmanın sistemli uygulamalarını hayat geçirirler. Böylece (ilk üç aylık manzara, bu yönde pek ümit vermese de), gerçek bir katılımcı birlikte yönetim dönemini başlatırlar.   EKİBİN PERFORMANSI, BEKLENTİLERİN ÇOK ALTINDA! Üzüntümüz ve bizi asıl düşündüren odur ki, belediye hizmetlerini halkın katılımı ile yürütmesi beklenen ve öyle zannedilen Ahmet Akın’ın, gerçekte, “yönetim ve iş yapma tarzı” bakımından, böyle bir kültüre sahip olmadığının ortaya çıkıyor olmasıdır. Yapılacak işlere/hizmetlere girişmeden önce, o işlerin/hizmetlerin asıl muhatabı olacak, halkın ilgili kesimlerini dinlemek, onları iyice anlamak ve bilgilendirmek son derece önemlidir. Halkın, o işle ya da hizmetle ilgili kesimlerinin görüş ve talepleri alındıktan sonra, konunun yetkin kişileri ve uzmanlarıyla derinlemesine değerlendirmeler yapmak, ondan sonra da, deneyimli kişi ve/veya kuruluşlara işi vermek ve nihayet, işlerin bitiminde, etkili denetim mekanizmalarını işletmektir esas olan. Halbuki, halka yönelik tüm işlerde ve hizmetlerde, süreçleri bu şekilde yürütmek kadar kolay ne olabilir? Yoksa, kısır siyasi mülahazalarla, meclislerdeki oylamalarda, çoğu zaman adeta “parmak kaldırma-indirme” robotları gibi davranan o “parti grubu” denen kişilerle oybirliğinin sağlanmış olması, gerçekte hiçbir anlam ifade etmez! Aksine, bu tür yönetsel davranışlar, yapılan işlerle ilgili olarak, aslı-astarı olan ya da olmayan ölçüsüz söylentilerin doğmasına yol açar.   SABRİ UĞUR DÖNEMİNİN EN BÜYÜK HATASI Burada, ibretamiz bir örnek olması bakımından (benim de, şahsen içinde yer aldığım),  Sabri Uğur döneminde yapılan, akıl almaz bir hatayı hatırlatmakta isterim. Aradan, yaklaşık 15 yıl geçmiş olmasına rağmen, Sabri Uğur döneminde yapılan işleri ve hizmetleri kötüleyen pek kimseye rastlanmıyor; aksine, her kesimden insanlar, o dönemden sitayişle bahsediyorlar. Böylesine takdir ediliyor olmasına rağmen, 2009’deki seçimi (hem de, İsmail Ok gibi birine karşı) neden kaybetti? Şehirdeki yaygın söylem, “Sabri Uğur’un agresif olması” ve meşhur “asfalt parası” şeklindedir. Evet, Sabri Uğur’un seçimi kaybetmesinde, belki bunların da belli bir etkisi olmuştur… Ama, içeriden biri olarak benim kanaatime göre en büyük etken, “yapılacak işlerde ve hizmetlerde halkın bilgisine başvurulmaması ve insanlara önceden bilgi verilmemesi”dir. Her ne kadar, Belediye tarafından yapılan ve tamamlanan her iş beğeniliyor ve takdir ediliyor olsa da, halka yönelik işlerden ve hizmetlerden yararlanacak olan insanlara, önceden bilgi verilmez, halkın görüşleri ve talepleri alınmazdı! Başkan, bir iletişim uzmanı olarak, bu konuda bizim kendisine yaptığımız uyarıları maalesef dikkate almak istemez, halka önceden bilgi verilmesini “gereksiz” ve çoğu zaman da “sakıncalı” olduğunu düşünürdü. Neticede, zamanla efsaneleşen tüm icraatlarına rağmen, küçük bir oy farkıyla, kendisi ile hiçbir açıdan kıyaslanamayacak alelade bir aday karşısında seçimi kaybetti! Ne yazık ki, Türkiye’de herhangi bir makama oturduktan sonra, insanların duyu organları ile birlikte zihinsel performansları da ciddi ölçülerde zayıflıyor! O nedenle, geçmişten ders çıkarma konusunda yeterince yetenekli olmuyorlar ve tarih tekerrür etmeye devam ediyor…
Ekleme Tarihi: 24 Haziran 2024 - Pazartesi

BU NE ALLAH AŞKINA, “LOGO” MU YANİ?

Evet, sayın Ahmet Akın ve yakın çalışma arkadaşlarına soruyorum: “Bu ne Allah aşkına? Bebe giyim markalarından birinin logosu mu, yoksa Balıkesir ilinin kimlik ifadesi bu mu?” Lütfen biri söylesin; bu görselde, Balıkesir’e dair ne var? Bu soruları sorarken, sakın, önceki logoyu beğendiğim ya da savunduğum düşünülmesin! O logo, birkaç unsurla Balıkesir’den izler taşıyor olsa da, ifade bakımından son derece alelade bir çizimdi, yetersizdi…

Balıkesir Belediyesi tarafından 1974 yılında açılan yarışmaya gönderdiği tasarımları 1. ve 2. olan, rahmetli Pertev Çetinyalçın’ın eseri, 2004’de, grafik sanatçısı Ayşe Kalyoncu tarafından yeni baştan yorumlanarak, modern bir ifadeye kavuşturulmuştu (“Büyükşehir” olmadan evvelki); o eski logo, her bakımdan Balıkesir’i ifade eden, hiç de küçümsenemeyecek güçlü bir sanat eseriydi ve pek âlâ Büyükşehir Belediyesi için de kullanılabilirdi… Ne var ki, Balıkesir’in ilk “Büyükşehir Belediye Başkanı” olan Edip Uğur (hiç kimseye sormadan ve danışmadan, kimsenin fikrini almadan), alelade bir çizimi logo yapmaya kalkarak, A’dan Z’ye her açıdan Balıkesir’i ilzam eden, çok büyük bir yanlışa imza atmıştı. Görünen o ki, Ahmet Akın, “iş yapma yöntemi” ve “yanlışta”, Edip beyden geri kalmak istemiyor! Ne diyelim? Kolay gelsin arkadaş!

 

“LOGO” DEMEK, “KİMLİK” DEMEKTİR!

Logo”, kurumlar ve markalar için son derece önemli, başlıca “kimlik” ifadesidir. O nedenle, logonun, kurumunu ve markasını anlatmadaki gücü önemlidir. Nitekim, İstanbul Büyükşehir Belediyesi (1969’da açılan yarışmaya sunduğu tasarımlarıyla ilk üç dereceyi alan), grafik sanatçısı Metin Edremit’in “İstanbul Belediyesi” için tasarladığı logoyu değiştirmeden (1984’de sadece “Büyükşehir” kelimesini ekleyerek) kullanmaya devam ediyor. 55 yıldır, ANAP’tan RP ve FP’ye, CHP’den AK Parti’ye kadar, çok farklı kişiliklerde ve siyasi görüşlerde Büyükşehir Belediye Başkanları gelmiş olmasına rağmen, o logo hâlâ kullanılıyor…

Balıkesir’le hiçbir şekilde ilişkilendirilemeyecek basit bir çizimi, akşamdan sabaha, alel-acele “logo” diye meclisten geçirdiğinizde, siz iyi bir iş yapmış olmuyorsunuz? Meclisten güya oybirliği ile geçirdiğiniz bu çizim, Balıkesir iline dair hiçbir şey ifade etmiyor! Ama, yaptığınız yanlışın büyüklüğünü ve anlamsızlığını size kim ve nasıl anlatacak? Balıkesir, öyle ayaküstü kararlarla yönetilecek bir il değildir; sadece “Balıkesir ailem” demekle olmuyor bu işler!.. Balıkesir insanının, tarihinin, kültürel özelliklerinin ve coğrafyasının ruhunu da taşımanız, ifade etmeniz ve yaptığınız işlere yansıtmanız gerekiyor. Yoksa söyledikleriniz, hiçbir kıymet-i harbiyesi olmayan, “temelsiz” içi boş lakırdılardan öeye gitmez!

 

LOGONUN HEDEF KİTLESİ, KÜÇÜK BEBEĞİ OLAN ANNELER Mİ?

Tekrar etmekten kendimi alamıyorum: Bebe çamaşırı üreten herhangi bir firmanın marka ifadelerini taşıyan böyle bir çizim, tarihiyle, coğrafyasıyla, kültürüyle, ekonomisiyle vb. özellikleriyle Balıkesir’i ifade etmez, edemez! Bunun için, ilkokul müsamere düzeyinin çok çok üzerine çıkmak lazım! Bu çizimle, sanırım sadece, küçük bebekleri olan anneler hedef kitle olarak seçilmiş, halkın tüm diğer kesimleri göz ardı edilmiş gibi. Burada, Ahmet Akın ve arkadaşlarının dillerinden düşürmedikleri, “şehri birlikte yöneteceğiz, katılımcılık” vs. gibi ifadelerine de bir atıf yapmak gerekiyor. Büyükşehir Belediye Meclisi’nde görüşülmeden önce, bu çizimi kim gördü, hangi katılımcılık uygulaması ile beğenildi de meclise sevk edildi acaba? Örneğin, neden bir logo yarışması açılması düşünülmedi? Çok mu zordu, yoksa vakit mi yoktu?

Bu çizimi, mecliste birkaç dakikalık gündem maddesinin okunmasından sonra (muhtemelen), on saniye bile sürmeyen “kabul edenler-etmeyenler” şeklinde bir işârî (işaret ederek, açık) oylamada, güya “oybirliği ile (!)” ile “Balıkesir Büyükşehir Belediyesi’nin resmî logosu” olarak kabul eden tüm meclis üyelerine sormak lazım: Bu çizimi ne zaman gördünüz ve değerlendirdiniz de, Genel Kurul’da önünüze getirilince, hiçbir itiraz olmadan şak diye kabul ettiniz? Yoksa, siz bundan böyle, Balıkesir’in meseleleri ile ilgili, bu şekilde yüzeysel bakışlarla ve ayaküstü değerlendirmelerle mi karar vereceksiniz? Bu ciddiyet(sizliğ)e şapka çıkarmak lazım!

 

BALIKESİR, FİKRİ SORULACAK İNSANLAR

BAKIMINDAN, O KADAR ZENGİN BİR YER Kİ!

Başta, Balıkesir Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi ve Güzel Sanatlar Lisesi olmak üzere, Körfezi’nden Bandırma’sına, Dursunbey’inden Sındırgı’sına ve merkezinden köylerine kadar, tüm Balıkesir’i ilgilendiren böyle bir konuda görüşünü ortaya koyacak, değerlendirmeler yapabilecek sayısız kurum, kuruluş, sanatçı ve kültür insanları, aydınlar var bu memlekette. Hepsini, bir kalemde sil-at, ondan sonra da eline her mikrofonu aldığında, “Katılımcılık ve Balıkesir’i birlikte yöneteceğiz” palavraları at…

31 Mart’ta gerçekleştirilen Mahalli İdareler Genel Seçimleri’nden bu yana geçen, yaklaşık üç ayı bulan süre gösteriyor ki, Balıkesirliler olarak biz, Ahmet Akın ve ekibinden beklenti çıtasını hayli yükseklere koymuşuz! Oy verip seçtiğimiz bu kadronun, maalesef bu çıtayı aşması, hiç de kolay görünmüyor! Ama ne gam, onlar o çıtanın üstünden atlayamasalar da, altından geçerek yollarına devam eder, süreleri dolunca da, gittikleri yere kadar giderler… Ne var ki, kaybeden, Balıkesirliler olarak biz oluruz! Umarız ki, halkın büyük ümitlerle oy verdiği, başta Büyükşehir olmak üzere tüm CHP Belediyeleri, il genelinde, insan sermayesi bakımından sahip olduğumuz zenginliklerden yararlanmanın sistemli uygulamalarını hayat geçirirler. Böylece (ilk üç aylık manzara, bu yönde pek ümit vermese de), gerçek bir katılımcı birlikte yönetim dönemini başlatırlar.

 

EKİBİN PERFORMANSI, BEKLENTİLERİN ÇOK ALTINDA!

Üzüntümüz ve bizi asıl düşündüren odur ki, belediye hizmetlerini halkın katılımı ile yürütmesi beklenen ve öyle zannedilen Ahmet Akın’ın, gerçekte, “yönetim ve iş yapma tarzı” bakımından, böyle bir kültüre sahip olmadığının ortaya çıkıyor olmasıdır. Yapılacak işlere/hizmetlere girişmeden önce, o işlerin/hizmetlerin asıl muhatabı olacak, halkın ilgili kesimlerini dinlemek, onları iyice anlamak ve bilgilendirmek son derece önemlidir. Halkın, o işle ya da hizmetle ilgili kesimlerinin görüş ve talepleri alındıktan sonra, konunun yetkin kişileri ve uzmanlarıyla derinlemesine değerlendirmeler yapmak, ondan sonra da, deneyimli kişi ve/veya kuruluşlara işi vermek ve nihayet, işlerin bitiminde, etkili denetim mekanizmalarını işletmektir esas olan.

Halbuki, halka yönelik tüm işlerde ve hizmetlerde, süreçleri bu şekilde yürütmek kadar kolay ne olabilir? Yoksa, kısır siyasi mülahazalarla, meclislerdeki oylamalarda, çoğu zaman adeta “parmak kaldırma-indirme” robotları gibi davranan o “parti grubu” denen kişilerle oybirliğinin sağlanmış olması, gerçekte hiçbir anlam ifade etmez! Aksine, bu tür yönetsel davranışlar, yapılan işlerle ilgili olarak, aslı-astarı olan ya da olmayan ölçüsüz söylentilerin doğmasına yol açar.

 

SABRİ UĞUR DÖNEMİNİN EN BÜYÜK HATASI

Burada, ibretamiz bir örnek olması bakımından (benim de, şahsen içinde yer aldığım),  Sabri Uğur döneminde yapılan, akıl almaz bir hatayı hatırlatmakta isterim. Aradan, yaklaşık 15 yıl geçmiş olmasına rağmen, Sabri Uğur döneminde yapılan işleri ve hizmetleri kötüleyen pek kimseye rastlanmıyor; aksine, her kesimden insanlar, o dönemden sitayişle bahsediyorlar.

Böylesine takdir ediliyor olmasına rağmen, 2009’deki seçimi (hem de, İsmail Ok gibi birine karşı) neden kaybetti? Şehirdeki yaygın söylem, “Sabri Uğur’un agresif olması” ve meşhur “asfalt parası” şeklindedir. Evet, Sabri Uğur’un seçimi kaybetmesinde, belki bunların da belli bir etkisi olmuştur… Ama, içeriden biri olarak benim kanaatime göre en büyük etken, “yapılacak işlerde ve hizmetlerde halkın bilgisine başvurulmaması ve insanlara önceden bilgi verilmemesi”dir.

Her ne kadar, Belediye tarafından yapılan ve tamamlanan her iş beğeniliyor ve takdir ediliyor olsa da, halka yönelik işlerden ve hizmetlerden yararlanacak olan insanlara, önceden bilgi verilmez, halkın görüşleri ve talepleri alınmazdı! Başkan, bir iletişim uzmanı olarak, bu konuda bizim kendisine yaptığımız uyarıları maalesef dikkate almak istemez, halka önceden bilgi verilmesini “gereksiz” ve çoğu zaman da “sakıncalı” olduğunu düşünürdü. Neticede, zamanla efsaneleşen tüm icraatlarına rağmen, küçük bir oy farkıyla, kendisi ile hiçbir açıdan kıyaslanamayacak alelade bir aday karşısında seçimi kaybetti!

Ne yazık ki, Türkiye’de herhangi bir makama oturduktan sonra, insanların duyu organları ile birlikte zihinsel performansları da ciddi ölçülerde zayıflıyor! O nedenle, geçmişten ders çıkarma konusunda yeterince yetenekli olmuyorlar ve tarih tekerrür etmeye devam ediyor…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.