Geçtiğimiz 30-31 Mayıs günlerinde, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi tarafından “Dönüşüm Kongresi” adı altında on oturum halinde düzenlenen toplantıları ve bu toplantılarda, Balıkesir’e dair dile getirilen meseleleri önemsemek gerekiyor. Balıkesir, kendi sorunlarını kendisi çözmeli; dışarıdan gelecek çözümler, mutlaka yeni ve kaynağı dışarıda sorunları doğuracaktır. Bunun için de, kurumsal ve toplumsal potansiyelimizi, yeni ve çok daha verimli bir sistem içinde kullanmayı öğrenmemiz gerekiyor.
Yaklaşık son 20 yıldır kesintisiz olarak Balıkesir’de (ilimizi ve şehrimizi yönetmekte olan mevki ve statü sahipleriyle, yakın temas ve diyalog halinde) yaşıyorum. Bu süre içerisinde katıldığım sayısız toplantıda dile getirilen “sorunlar” ve “çözüm önerileri” (tamamı aynı şekilde), bu toplantıda bir kez daha tekrar edildi… Balıkesir il genelinde, gerek coğrafi konumu ve gerekse yer altı ve yerüstü zenginlikleri ile hiç de uyumlu olmayan (hem bireysel hem de toplumsal olarak), son derece düşük profilli bir hayatın yaşanıyor olması, anlaşılabilir ve kabul edilebilir bir durum değildir!
BALIKESİR, NEDEN HAK ETTİĞİNİ ALAMIYOR?
Hiç kimse, Balıkesir’in (gerçekleştirdiği üretim ve ihracat ile ödediği vergilerle), ülke ekonomisine yaptığı katkı oranında, devlet ve özel sektör yatırımlarından pay aldığını söyleyemez! Bu durum, maalesef yeni değil, en az 60-70 yıldır böyledir. Değişim Kongresi’nde yapılan konuşmaların birkaçında, Balıkesir’deki yetişkin nüfusun yarıya yakınının “emekli”lerden oluştuğu ifade edildi! Bu ise, il nüfusunun üretime katılma oranının ne derece düşük düzeyde kaldığını gösteriyor.
Örneğin, Balıkesir’deki işsizlik oranı, neden Türkiye ortalamasının üzerinde olsun ki? Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, 2023 yılı sonu itibarı ile Türkiye genelinde işsizlik oranı %8,8 iken, Balıkesir ilinde bu oran %12… İnsanların genel eğitim düzeyleri oldukça yüksek olmasına ve son derece zengin bir coğrafyada yaşamamıza rağmen, bizdeki işsizlik, neden Türkiye genelindeki işsizliğin %3,2 puan üzerinde olsun?
Balıkesir için, on yıllardır kronikleşmiş olan sorunlar da, bu sorunların çözüm yolları da herkes tarafından bilindiği halde, neden çözüm yönünde mesafe alınamıyor? Bizim, asıl cevap aramamız gereken soru budur? Bahse konu Kongre’de, bilmem kaçıncı defa, halkın gündeminde öncelikli ve gelecek açısından da önemli olan sorunlar ve bu sorunlara yönelik çözüm önerileri de dile getirildi! Peki, bundan sonra ne olacak?
NEYİ NASIL YAPMAMIZ GEREKTİĞİNİ NEDEN BİLMİYORUZ?
Benim, bizzat katıldığım (ya da takip ettiğim) toplantıların hiçbirinde, çözüm önerilerinin nasıl realize edileceğine dair tek kelime olsun söylenmemiştir. Ancak, sorunları çözme mevkiinde olan seçilmiş ve atanmış yetkili zevat, sürekli olarak, herkesin yıllardır artık ezbere bildiği sorunların çözümüne dair, her fırsatta ahkam kesmekten ve ucuz şovlardan başka, neredeyse hiçbir şey yapmamıştır.
Bu zevat tarafından, sözde “hizmet” adı altında (ve akıl almaz derecede kabarık maliyetlerle) yapılanlar ise, halkın talep ve öncelikleri arasında bulunmadığı gibi (Örneğin, Çamlık ve Avlu projeleriyle, son yapılan Çevreyolları gibi), çoğu şehrin gelişmesi açısından engelleyici niteliklere sahip bulunuyor. 80’li ve 90’lı yıllarda da, benzer şekilde, Küçük Sanayi Sitesi’nin Ayşebacı’daki en verimli sebze bahçeleri talan edilerek, KYK Öğrenci Yurdu’nun şehrin 6 km kuzeyine, üniversitemizin Çağış Kampüsü’nün ise 17 km güneye yapılması gibi… Eminim, sizler bu örnekleri daha da çoğaltabilirsiniz.
Balıkesir yerel yönetimlerinde, 74 yıl aradan sonra, çok ilginç bir siyasi değişim gerçekleşti. Bu değişimin, bilinen sorunların çözümleri konusunda ne gibi bir anlamının olacağını, önümüzdeki aylarda ve yıllarda göreceğiz. Ancak, Perşembe’nin gelişinin Çarşamba’dan belli olduğu göz önüne alınacak olursa; 30-31 Mayıs günlerindeki o kongrede, zaten bilinen sorunların ve çözüm yollarının bir kez daha dile getirilmesinden öteye, öngörülen ve öneri olarak ortaya atılan çözüm yollarının nasıl realize edileceğine dair metodolojik görüşlerin de ortaya konması beklenirdi.
KUVA-YI MİLLİYE RUHU VE KATILIMCILIK!.. AMA NASIL?
Adaylık sürecinden bu yana, Ahmet Akın’ın dilinden eksik etmediği “Kuva-yı Milliye ruhu” ve “katılımcılık” söylemlerini önemsemek gerekiyor. Balıkesir’in problemlerini çözmek amacıyla yapılacak çalışmalarda, “Kuva-yı Milliye ruhu” ve “katılımcılık” anlayışı kapsamında izlenecek yollar ve kullanılacak metodolojiler konusunda, halka şu ana kadar en küçük bir bilgi verilmiş değildir.
Katılımcılığın, başlıca iki alanı vardır: Bunlardan birincisi, ildeki kurum ve kuruluşlar arasında ortak faaliyetlerin yapılmasının ve her bir kurum ve kuruluşun yapacağı işlerde, ilgili diğer kurum ve kuruluşlarla işbirliğinin sağlanması; ikincisi ise, kurum ve kuruluşlar tarafından yapılacak çalışmalara vatandaşların bireysel ve örgütsel (STK’lar, dernekler vb. gibi) olarak katılımlarının, sistemli işleyişler haline getirilmesidir. Bu her iki alanla ilgili iletişim ve diyalog yöntemlerinin bir sistem dahilinde öngörülmesi ve bu sistemin herkes tarafından bilinmesi ve kabul ediliyor olması gerekiyor. Aksi taktirde, “katılımcılık”, içi boş bir söylemden öteye, hiçbir anlam ifade etmez! Neticede de, herkes (yani, her kurum ve kuruluş) kendi çalıp kendi oynamaya, bilinen sorunlar da, var olmaya ve çoğalmaya devam eder.
TOPLUMSAL İLETİŞİM STRATEJİLERİ
Eğer, yapılan bu Dönüşüm Kongresi’nin, havanda su dövmekten öteye bir anlamı ve muhtevası olacaksa, gerek sorunlar ve gerekse çözüm yolları ile ilgili “toplumsal iletişim stratejileri”nin ortaya konması gerekiyor; bu olmadan, “katılımcılık” da, değişim ve gelişme beklentileri de havada kalır. Düşünülen ve beklenen katılım sağlandıktan sonra ise, sorunların çözüm yöntemleri ve kullanılacak metodolojilerle ilgili sistemli uygulama strüktürleri ortaya konmalı ki, her katılımcı, icraatların neresine ne gibi katkılar yapabileceğini görebilsin.
Balıkesir’in, yıllardır bilinen, önem ve öncelikleri belirlenmiş olan sorunlarının, katılımcı politikalarla çözümü ile ilgili atılacak ilk adımın, “toplumsal iletişim stratejileri” konusunda, kapsamlı toplantıların yapılması olduğunu, neden bugüne kadar hiç kimse düşünmemiş (ya da dile getirmemiş) olur, bilemiyorum! Örneğin, ülkemizin önde gelen gazetecilerinden ve ilk “kitle iletişimi doktoralı” bilim adamı olan Prof.Dr. Haluk Şahin’den (ya da bu düzeyde bir başka isimden), bu konuda destek alınamaz mı acaba? Haluk hocanın, kendisine bu yönde yapılacak bir teklifi geri çevirebileceğini düşünmüyorum. Keşke, slogandan ileri gitmeyen parlak söylemlerin ötesinde; en kısa zaman içerisinde, “kamu hizmetlerinde katılımcılığın nasıl sağlanacağına dair”, toplumsal iletişim konulu, ileri düzey teknik toplantılar düzenlense…
ANKARA VE İSTANBUL’DAKİ BAŞARILAR, NEDEN BALIKESİR’DE DE TEKRAR EDİLMESİN?
Eminim Balıkesir’de de, böyle bir toplantıya, Balıkesir Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Abdullah Soykan gibi, oldukça önemli katkılar yapabilecek pek çok isim vardır. Ahmet Akın’ın çalışma ekibinin, böyle bir vizyonunun ve bu düzeyde bir performansının olduğunu düşünüyorum. Daha doğrusu, böyle olduğuna inanmak istiyorum. Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul’da ve Mansur Yavaş’ın Ankara’da gösterdikleri başarıların, Balıkesir’de de Ahmet Akın tarafından ortaya konmasının pek âlâ mümkün olduğu ve bu yolda aşılamayacak herhangi bir engelin de olmadığı kanaatindeyim.
Dönüşüm Kongresi’nde teşkil edilen Çalışma Grupları tarafından hazırlanan raporlarda yer alan konularda, ileri düzeyde çalışmalar yapabilecek pek çok insanımız var. Bütün mesele (esasen, katılımcılığın da bir gereği olarak), bunların, belli bir sistem üzere çalışmalara dahil edilmeleriyle Balıkesir, gelecekte her yerde örnek gösterilecek bir başarıyı ortaya koyabilmesi ve (Ahmet Akın’ın kongrede Mansur Yavaş’a hitaben söylediği gibi), Balıkesir’in gerçekten, “geleceğin parlayan yıldızı” olabilmesidir.
İlimizde yetişmiş, pek çok konuda hizmetlere katılabilecek yüksek nitelikli insanlarımızı, siyasi parti yobazlıklarının etkilerinden arındırıp, Balıkesir’e hizmet yolunda topyekun olarak değerlendirmenin yollarını bulmadan, pek âlâ kolaylıkla yapılabilecek ve toplum olarak da ihtiyacımız olan işler yapılamaz ve yıllardır yaşanan problemler çözülemez!
Zaman, Ahmet Akın ve ekibinin, gerçekten Balıkesir’i Türkiye’nin parlayan yıldızı yapmak istediklerini mi, yoksa, parlak söylemler ve göz alıcı şovlarla, ucuz siyasi rant peşinde mi olduklarını bize gösterecek. Biz, nasıl ki Çanakkale Savaşları, Türk milletine Mustafa Kemal Paşa gibi bir yıldız kazandırdıysa, Balıkesir’de ortaya konacak başarının da, Türkiye’ye çok önemli bir “siyasi lider ve yüksek nitelikli kadro” kazandıracağını düşünmek ve buna inanmak istiyoruz.