Geçen haftaki yazımızı, “12 Eylül Dönemi’nden sonra Türk siyasi hayatındaki yeni ve çok farklı yapılaşmayı ve dış kaynaklı siyasi projeleri” ele almak umuduyla noktalamıştık. Şimdi, konumuza kaldığımız yerden devam edelim:
12 Eylül Askerî Cuntası’nın lideri Org. Kenan Evren, sabaha karşı saat 05:00’te TRT radyo ve televizyonundan yayınlanan, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin devletin yönetimine el koyduğunu ifade ettiği açıklamasından sonra, öğleyin saat 13:00’te ikinci bir açıklama yaptı. Bu açıklamada, tüm siyasi partilerin kapatıldığı ve ülke genelinde “sıkıyönetim” ilan edildiği ifade ediliyordu. Tüm siyasi patiler kapatılmış, lider ve yöneticileri gözaltına alınmışlardı. Dönemin belli başlı siyasi liderleri Adalet Partisi (AP) Genel Başkanı Süleyman Demirel, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Bülent Ecevit, Milli Selamet Partisi (MSP) Genel Başkanı Necmettin Erbakan ve Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Alparslan Türkeş gözaltına alınarak, Hamzakoy ve Uzunada’daki Askerî tesislerde misafir(!) edilmişlerdi. Daha sonra da, bu liderlerle birlikte, onların çalışma arkadaşları olan pek çok kişi hakkında, “siyaset yapma yasağı” getirilmişti. Demirel ve 15 arkadaşı daha sonra eşleri ile birlikte, Lapseki’deki Zincirbozan Askerî Tesislerinde zorunlu ikamete tabi tutulacaklardı. 12 Eylül öncesi siyasetçilerinin siyaset yapma yasakları yedi yıl devam etti ve 06.09.1987 tarihinde yapılan referandumla (%50,6 oy oranıyla) kaldırıldı.
DARBE HÜKÜMETİ: BÜLENT ULUSU BAŞBAKAN
“Milli Güvenlik Konseyi” adı altında ülkenin yönetimine el koyan askerler, dokuz gün sonra 21.09.1980 tarihinde, emekli oramiral Bülent Ulusu’nun Başbakanlığında bir Hükümet kurdular. Başbakan dışında 17 bakandan oluşan bu hükümette, Turgut Özal (Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı) ve Kaya Erdem (Maliye Bakanı) de yer alıyorlardı.
Ulusu Hükûmeti’nde, devletin tüm ekonomisini ve maliyesini ellerinde bulunduran bu ikili, 22 ay sonra (14.07.1982) bakanlık görevlerinden istifa ettiler ve birlikte Amerika’ya (Dünya Bankası’na “memur” olarak) gittiler. O gün hiç kimse, bunların, “kendi ülkelerinde bakanlık görevlerini bırakıp (hem de, üyesi bulundukları Hükûmet görevine devam ediyorken), ABD’ye memur olarak gitmelerinin” sebepleri üzerinde kimse kafa yormadı! Ulusu Hükûmeti, 1983 seçimlerine kadar görevde kaldı.
DARBE SONRASI SİYASİ PARTİLER
Askerî Cunta, 24.04.1983’te Milli Güvenlik Konseyi kararı ile siyasi partilerin kurulmasına izin verdi. İlk olarak (16.05.1983’te), emekli orgeneral Turgut Sunalp tarafından Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP) ve dört gün sonra da (20.05.1983’te) İzmir eski valilerinden Necdet Calp tarafından Halkçı Parti (HP) ve 12 Eylül 1980 tarihindeki Başbakan Süleyman Demirel’in Müsteşarı ve B.Ulusu Hükümetinde 10 ay “Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı” olan Turgut Özal tarafından Anavatan Partisi (ANAP) kuruldu.
Aynı dönemde, 12 Eylül öncesi AP’nin devamı durumundaki Büyük Türkiye Partisi (BTP), MSP’nin devamı durumundaki Refah Partisi (RP), MHP’nin devamı durumundaki Türkiye Huzur Partisi (THP) ve CHP’nin devamı durumundaki Sosyaldemokrat Halkçı Parti (SODEP) de kurulmuş olmalarına rağmen, “gerekli koşulları yerine getiremedikleri” gerekçesiyle, Milli Güvenlik Konseyi tarafından veto edilerek, seçimlere girmelerine izin verilmemiştir.
TURGUT ÖZAL VE ANAP’LA İLGİLİ ÖZEL BİR HATIRA
Ben, 12 Eylül öncesinde, köyümüzdeki bir düğünde gençler arasında meydana gelen bir silahlı çatışma olayı ile ilgili olarak bir yıl kadar tutuklu kalmıştım ve ben cezaevindeyken de 12 Eylül darbesi olmuştu. Yargılamam sona erdiğinde beraat etmiş ve cezaevinden çıkmıştım. Yargılama süreci ile ilgili işlemler tamamladıktan sonra, 1982 yılı Ağustos ayı sonlarında, avukatlarıma (Av. Feyyaz Şenyurt ve Av. Necat Tunçsiper) birer “helalleşme ziyareti” yapmıştım.
O zaman, Örücüler caddesi İmanoğlu İş Hanı’nın, sanırım ikinci katında yer alan avukatlık bürosunda, N.Tunçsiper’le aramızda şöyle bir diyalog geçmişti:
N.T.- Ramazan, bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsun?”
Ben- Ağabey, biliyorsun ben ilkokul öğretmeniyim, yargılama sebebiyle açığa alınmıştım. Şimdi beraat ettiğime göre, görevime döneceğim.
N.T.- Boşver şimdi öğretmenliği. Balıkesir’de kal, burada birlikte siyaset yapalım.
Ben- Ağabey, sizde para yok, bende para yok neyle siyaset yapacağız?
N.T.- Para problemimiz olmayacak!
Ben- Nasıl?
N.T.- Para gelecek.
Ben- İyi de elin parası ile siyaset yaparsak, sonra onu nasıl öderiz?
N.T.- Yok, öyle değil. Turgut Özal’ı biliyor musun?
Ben- Evet. 1979’da Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar vekiliyken, üniversitedeki arkadaşlarımdan biri onun Özel Kaleminde çalışıyordu, arada onun yanına gittiğimde görüyordum. Bir de, 1977-78 Demirel Hükûmetinde İçişleri Bakanı olan Korkut Özal’ın ağabeyi olduğunu biliyorum. Sonra da Bülent Ulusu Hükûmetinde Başbakan Yardımcısıydı, geçenlerde istifa etti Amerika’ya gitti.
N.T.- Hah işte… O, yakında Türkiye’ye dönecek ve parti kuracak. İl ve İlçe teşkilatları için gerekli olan para da verilecek. Kuracağı parti, gelecek yıl yapılacak seçimlerde tek başına iktidar olacak. Gel, Balıkesir’de o partiyi biz kuralım, Balıkesir’i biz yönetelim.
Tabii, ben o gün Necat ağabeyin bu teklifini pek mantıklı bulmamış ve onun adına biraz da üzülmüştüm!
“DÜNYA BANKASI MEMURİYETİ”NDE ABD’DE GEÇEN 10 AY
O tarihte, T.Özal ve K.Erdem’in, “Dünya Bankası’nda çalıştıkları”ndan başka, kimsenin hiçbir bilgisi yoktu; basında da adları geçmiyordu. Bu nedenle, Necat beyin bu konuda bir “tahmin” yapması mümkün olamazdı! Gayet açık ki, kendisine bu konuda “çok özel bir bilgi” iletilmişti. Ve çok ilginçtir ki, Turgut Özal’ın, Ulusu Hükümeti’ndeki bakanlık görevinden ayrıldığı 14.07.1982 ile ABD’den dönerek ANAP’ı kurduğu 20.05.1983 tarihleri arasında geçen 10 ay süresince “nerede olduğuna ve ne yaptığına” dair, internet mecralarında en küçük bir bilgi yok! T.Özal’la ilgili tüm kaynaklarda, “bakanlıktan istifa ettikten sonra, sanki Türkiye’de kalmış ve sonra da ANAP’ı kurmuş” gibi, eksik ve yanıltıcı bir bilgi tekrarlanıyor.
1983 MİLLETVEKİLİ SEÇİMLERİ: ANAP TEK BAŞINA İKTİDAR
Neticede, ben öğretmenlik görevime dönmüş, Ankara’nın Delice (şimdi Kırıkkale iline bağlı) ilçesinin bir köyünde çalışmaya başlamıştım. 1982-83 Eğitim-Öğretim Yılı’nı orada tamamladım ve 1983 yılı Haziran ayında, ilginç bir şekilde, Müsteşar B.Necati Sorguç imzalı tek kişilik bir kararname ile “Gözetim altında görev yapmak üzere”, Adıyaman’a tayin edildim. O yıl 06 Kasım’da yapılan seçimlerde, herkes T.Sunalp’in Milliyetçi Demokrasi Partisi (MDP)’nin seçimleri kazanmasını beklerken, gerçekten de Anavatan Partisi-ANAP %45,1 oy alarak, tek başına iktidara geldi ve Turgut Özal Başbakan oldu. Bilindiği üzere, ANAP’ı Balıkesir’de kuran kişi de Av.Necat Tunçsiper’di ve Tunçsiper, ilki o seçimlerde olmak üzere, arka arkaya iki dönem Balıkesir Milletvekili seçilmişti (Yazının sonunda, 17. ve 18. Dönem Balıkesir Milletvekillerinin listeleri verilmiştir.).
Ben Adıyaman’da iki yıl daha çalıştım ve 1985 yılında, öğretmenlikten istifa ederek, gazetecilik yapmak üzere İstanbul’a gittim. İstanbul’da, 12 Eylül öncesinin “Ortadoğu” gazetesinin sahibi, eski AP milletvekillerinden, rahmetli Ömer Öztürkmen’le birlikte, o dönem “Türkiye Gazetesi Topluluğu” adı ile faaliyette olan İhlas Yayın Grubu’nda, “İnsan ve Kâinat” adlı aylık popüler bilim ve teknoloji dergisini çıkardık. Ömer ağabey eski bir siyasetçi ve duayen gazeteci olması sebebiyle, gerek siyaset, gerek basın, gerek sanat ve gerekse bürokrasi çevrelerinden pek çok tanınmış insan, kendisini ziyarete gelirlerdi. O ziyaretlerde kulak misafiri olduğum konular arasında, Turgut Özal’la ilgili olarak, taa Elektrik İşleri Etüt İdaresi’nde çalıştığı yıllardan itibaren, çok özel ve çok ilginç bilgiler edinmiştim.
TUNÇSİPER’İN “GELECEK” DEDİĞİ PARANIN KAYNAĞI
Edindiğim bilgiler arasında, konumuzla ilgili olan en önemli nokta, Av. Necat Tunçsiper’in bana 1982 yılı Ağustos ayında bürosundaki görüşmede bana “gelecek” dediği o paranın kaynağı ile alakalıydı. Bilindiği üzere, Turgut Özal, 12 Eylül askerî darbesi sırasında Başbakan olan Süleyman Demirel’in “Başbakanlık Müsteşarı ve DPT Müsteşar Vekili”ydi.
Özal, o tarihte, oldukça kötü durumda olan Türk ekonomisinin rayına oturtulması için hazırlanan, meşhur “24 Ocak 1980 Ekonomi Kararları”nın mimarı olarak tanınıyordu. Darbe olunca, 24 Ocak Kararlarını uygulayacak siyasi kadro da görevden alınmıştı. Ancak, askerler, baktılar ki, Hazine’de para yok ve ekonomik problemlerin üstesinden gelemeyecekler, Özal’ı Ulusu Hükûmetine, “ekonomiden sorumlu bakan” olarak aldılar ve 24 Ocak Kararları’nı uygulamaya koydular. İşte, 1983’te tek başına iktidara geldikten sonra da Özal’ın uyguladığı ekonomi politikası, esasen, bu 24 Ocak Kararları ile oluşturulan modeldi.
24 Ocak Kararlarını uygulamak için gerekli olan finansmanın, İslam Ülkeleri kaynaklarından temin edilmesi öngörülmüştü. Çünkü, daha önce Uluslararası Para Fonu-IMF’den alınan borçların ödemelerinde sıkıntılar söz konusuydu, bu nedenle, IMF’den yeni kaynak temin edilmesi mümkün görünmüyordu. İslam ülkeleri kaynakları ile Demirel Hükûmeti zamanında yapılan görüşmeler ve krediler konusunda varılan bazı mutabakatlar da, 12 Eylül askerî darbesi ile dondurulmuştu.
T.Özal’ın, işte bu kredilerin alınması sürecini devam ettirmesi için bakan yapıldığını ve Özal’a o krediler için 2,5 milyar Doları aşan bir “komisyon” ödendiğini, işin içindeki isimlerin ağızlarından, o sohbetlerde öğrendim. Kısacası, Türkiye’de siyasetin yeni baştan dizayn edilmesi için, 2,5 milyar Dolar düzeylerinde bir kaynak yeterli oluyordu. Şimdi, lütfen bu “2,5 milyar dolar” ifadesini unutmayın; çünkü bu miktar, tam 20 yıl sonra yeniden karşımıza çıkacak!
Gelecek hafta, konunun devamında yeniden bir arada olmak dileğiyle, şimdilik hoşça kalın diyorum.
----------------------
06.11.1983 / 17. Dönem Dönem Balıkesir Milletvekilleri:
ANAP: Necat Tunçsiper, İsmail Dayı, Şerafettin Toktaş
Halkçı Parti: Cahit Tutum, Davut Abacıgil
MDP: Mehmet Fenni İslimyeli, Mustafa Tosun Çorapçıoğlu
***
14.12.1987 / 18. Dönem Balıkesir Milletvekilleri:
ANAP: Necat Tunçsiper, İsmail Dayı, Ahmet Edip Uğur, Ali Sami Aktaş, Kudret Bölükoğlu, Mehmet Fenni İslimyeli, Mustafa Tosun Çorapçıoğlu
SODEP: İsmet Önder Kırlı