Öncelikle, geçtiğimiz 6 Şubat günü, Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Kilis ve Adana (ve Suriye’nin kuzeybatısını) ağır bir şekilde etkileyen deprem felaketi sebebiyle duyduğum üzüntüyü ve hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan sonsuz rahmetler dilerim. Ayrıca, yaralılara geçmiş olsun ve acil şifalar, geride kalanlara ise, hem baş sağlığı hem de geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek isterim. Cenab-ı Allah, ülkemizi ve milletimizi bu tür felaketlerden korusun.
Bizim bu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde, Kahramanmaraş’ta, ilkinin merkezi Pazarcık (ML:7,7) ve ikincisinin merkezi Elbistan (ML:7,6) ilçelerinde olan deprem bölgesindeki yetkililer tarafından yapılan açıklamalar, enkaz altında artık canlı kimsenin kalması ihtimalinin kalmadığı şeklindeydi. Dün akşam itibarı ile en son tespit edilebilen can kaybı 29 bin 605, yaralı sayısı 80 bin 278, yıkılan bina sayısı 12 bin 141 ve 66 bin 58 bağımsız bölüm olarak açıklandı. Tüm bölgede, enkaz altında toplam kaç kişinin bulunduğu konusunda ise, henüz herhangi bir tespit yapılamamakla birlikte, bu sayının da 190 binin üzerinde olabileceğinden endişe ediliyor. Depremin yol açtığı kayıplarla ilgili kesin rakamların ortaya çıkması için, henüz vakit çok erken.
BALIKESİR’İN PERFORMANSI OLAĞANÜSTÜ
Tarihimizde bir eşi daha görülmemiş olan böylesine büyük bir felaket karşısında milletimizin ortaya koyduğu metanet ve yardımlaşma seferberliği, her türlü takdirin üzerindedir. Dünya karşısında, bu konuda çok iyi bir sınav verdiğimizi söylemek yanlış olmaz. Burada, Balıkesir’in, topyekün olarak gösterdiği performansı, özel olarak takdir etmemiz gerekiyor.
Depremin meydana geldiği sabahın erken saatlerinde, Büyükşehir Belediyesi Yıldız Arama-Kurtarma Birliği (köpekleriyle birlikte) hızla yola çıkan ilk ekipti. Ardından, Valilik ve Kaymakamlıklar ile tüm belediyelerimizin, sivil toplum kuruluşları ve meslek odalarıyla da işbirliği yaparak gösterdikleri çabalar, deprem bölgesinde büyük bir etki yarattı. Tüm Balıkesir, adeta Kuva-yı Milliye günlerinde olduğu gibi, ilgili resmi kurumların etrafında kenetlenerek, yüzlerce TIR dolusu yardım malzemesini, deprem bölgesinin hemen her noktasına, olabildiğince hızlı bir şekilde ulaştırdı.
500’Ü AŞKIN TIR DOLUSU MALZEME, 500 PERSONEL VE 300 ARAÇ
Resmi bilgilere göre, Balıkesir’den deprem bölgesine, 500’ü aşkın TIR dolusu yardım malzemesi, 500 personel, büyük bir kısmı iş makinalarından oluşan 300 teknik araç ve bir de, içinde 1 veteriner, 1 veteriner yardımcısı ve 2 yardımcı elaman ile 2 ton mamanın bulunduğu Vetbulans (Hayvan Ambulansı) gitti. Ayrıca, Büyükşehir Belediyemize ait Aşevi TIR’ında günlük 15 bin kişiye sıcak yemeğin yanısıra, bölgeye her gün 75 bin adet sandviç ve 50 bin adet ekmek sevkiyatı ile Balıkesir, çok önemli bir hizmet yapıyor.
Balıkesir’den, gerek AFAD ve Kızılay’ın ve gerekse bölgede faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşlarının hesaplarına gönderilen nakit paranın miktarı konusunda elimizde bilgi olmasa da, hayli büyük miktar olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Burada, başta sayın Valimiz Hasan Şıldak ve Büyükşehir Belediye başkanımız Yücel Yılmaz olmak üzere, tüm ilçelerimizin kaymakamlarını ve Belediye başkanlarını kutlamak ve milletimiz adına teşekkürlerimi ifade etmek isterim. Tüm bu çabalara şu ya da bu şekilde katkı sunan ve emeği geçen herkesten Allah razı olsun.
SİYASİLER, MİLLETİN ÇOK GERİSİNDE KALDILAR!
Depremle ilgili olarak Balıkesir ve ilçelerine dair pek çok detayın bulunduğunu, gösterilen çabalarla ilgili haber ve açıklamaların yerel basında bolca yer aldığını belirttikten sonra, deprem bölgesinden kamuoyuna yansıyan bilgilere göre, arama-kurtarma faaliyetleri ve depremzedelere yardım konularında bazı değerlendirmeler yapmak isterim.
Tüm ülke genelinde, deprem bölgesine yardım konusunda, akıllara durgunluk verecek düzeyde kendiliğinden muhteşem bir seferberlik ortaya çıkarken (arada çok az sayıda bazı istisnalar olsa da), aynı şeyi siyasetçilerimiz için söyleyemiyoruz. Maalesef, böyle bir günde, başta sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, tüm muhalefetle birlikte Türk siyasetine, hiç de iyi bir not veremiyoruz! Bunun en önemli sebebi; tüm siyasetçilerin depremle ilgili değerlendirmelerini, ağırlıklı olarak partizanca yapmalarıdır. Dahası, siyasetle alakası olmayan bazı değerli insanların deprem bölgesinde yapılmakta olan ve yapılması gereken çalışmalarla ilgili uyarıları, depremle ilgili her şeyin, tüm siyasilerce (tamamen kendi bakış açılarına göre) propaganda malzemesi olarak kullanılması sebebiyle, yapılan uyarılar ve son derece doğru değerlendirmeler, hiçbir işe yaramadı!
AFAD, HİÇ DE HAZIR OLMADIĞI BİR POZİSYONA MI İTİLDİ?
Gerek bölgede ve gerekse bölge dışında, “depremle ilgili tüm faaliyetlerin tek bir merkez eliyle yürütülmesi” fikri son derece doğru olmakla birlikte, AFAD’ın bu çapta bir faaliyeti yürütebilecek organizasyon yapısına ve deneyime sahip olmaması sebebiyle, münferiden yapılabilecek pek çok yararlı işler de yapılamıyor. Böyle bir faaliyet için sağlam bir organize yapı oluşturmadan ve bu yapının işleyişi konusunda, halka ve tüm ilgili taraflara yeterli bilgiler verilmeden, sadece kamera önünde yapılan ayaküstü yarım yamalak açıklamalarla bu işin yürütülemeyeceğini, öncelikle hükümetin bilmesi gerekiyordu.
Devlet adına ortaya konan performans, halka yeterince güven vermeyince, böylesine büyük etkisi olan bir olaylar olduğunda halk, Haluk Levent, Oğuzhan Uğurlu vb gibi, kendi idollerini yaratır. Yoksa, AFAD ve hele hele Kızılay gibi milli kuruluşlarımız varken, insanlar neden acaba, “daha güvenilir” kişi ve kuruluş arayışına girsinler ki? Bu kuruluşlarımızın, maalesef, halk nezdinde yeterli güvene sahip olmadıkları, bu deprem dolayısı ile açığa çıktı!
Şahsen, depremin olduğu ilk saatlerden itibaren, şu ana kadar gördüğüm ve izlediğim kadarı ile, AFAD’ın mevcut yapılanmasının, bu çaptaki bir felaket karşısında, son derece yetersiz olduğu ortaya çıktı. “Tüm çalışmalar tek merkezden yönetilecek” diyerek, herkesi ve her şeyi (afet bölgesine dışarıdan gelen ekiplerin yönetimi, koordinasyonu ve denetimi ile ilgili hiçbir yapılanması ve deneyimi olmadığı anlaşılan) AFAD’a yönlendirdiğinizde, işte, günlerdir yaşandığı gibi, büyük bir kargaşa ve keşmekeş ortaya çıkıyor.
BÖYLE BİR FELAKET, NASIL SİYASİ GERİLİM KONUSU HALİNE GELDİ?
Deprem bölgesi ile ilgili olarak, geçen 10 Şubat 2023 tarih ve 32100 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren TBMM Kararı ile Olağanüstü Hal (OHAL) Bölgesi ilan edilen Büyükşehir ve il belediyelerinin ait oldukları partiler şöyle: Adana (CHP) Kahramanmaraş (AK Parti), Adıyaman (AK Parti), Malatya (AK Parti), Gaziantep (AK Parti), Kilis (AK Parti), Osmaniye (MHP), Hatay CHP), Diyarbakır (HDP-Kayyum) ve Şanlıurfa (AK Parti).
Devletin (yasal ve maddi) tüm imkanlarını elinde bulunduran iktidar, bu konuda, siyasi rakiplerini suçlayarak sıyrılamaz! Daha ilk güvensizlik ve ayrışma, sayın Cumhurbaşkanının (sanki tüm ülkenin Cumhurbaşkanı değil de, sadece bir partinin Genel Başkanıymış gibi), deprem sabahı, sadece AK Parti’li, MHP’li ve Kayyum’la yönetilmekte olan Diyarbakır Belediye Başkanlarını ve Valileri arayıp, CHP’li Adana ve Hatay Belediye Başkanlarını aramaması ile başladı! Erdoğan’ın, “Cumhurbaşkanı sıfatı” ile, sadece CHP’li Büyükşehir Belediye Başkanlarını aramaması, deprem yardımları konusunda, yurt genelinde genel bir güvensizliğe ve infiale yol açtı! Peki, buna gerek var mıydı?
Kim ne derse desin, sayın Cumhurbaşkanı, bu “tek yanlı” tutumuyla, depremle ilgili çalışmalar konusunda, muhalefeti eleştirme hakkını kaybetmiştir. Depremden hemen sonraki saatlerde ilk çıkışı, diğer siyasileri dışlayıcı bir şekilde olunca, diğerleri de (kendisinin emir erleri değil, “siyasi rakipleri” olduklarından), doğal olarak, gerilimi istikametlerinde arttırma hakkına sahip olduklarını düşünmüş olmalılar. Böylesine acı bir günde yaratılan bu siyasi gerilimin, her şeyi gereksiz bir şekilde zorlaştırdığı açıktır. Bu durumda, diğer siyasileri de eleştirilecek bazı yanları olsa da, kusurun çok büyük bir bölümü, maalesef, “felaketten siyasi rant üretmeye” çalışan, iktidar cenahındadır.
ESKİ(!) VE YENİ TÜRKİYE’DE CUMHURBAŞKANLARI
Sayın Cumhurbaşkanının, sürekli eleştirmekte olduğu o “eski” Türkiye’de, böylesi durumlarda Cumhurbaşkanları, tüm siyasi liderleri toplar, onlarla “ortak” bir politikanın belirlenmesini ve hükümet tarafından yürütülmesini sağlarlardı! Cumhurbaşkanlığı sistemine geçildikten sonra, halk tarafından, “devleti de, adeta kendi siyasi partisi gibi yönettiği” düşünülen Cumhurbaşkanı, hiçbir konuda, bir kez olsun tüm siyasi liderleri bir araya getirmiş değil! Ancak bugün karşı karşıya bulunduğumuz felaket, siyasetin bir bütün olarak hareket etmesini gerektiriyor!
Öte yandan, Türkiye’de 1999 Gölcük, Adapazarı ve Kaynaşlı depremlerinden sonra, gerek devlet ve gerekse belediyeler tarafından, depreme karşı alınması gereken önlemlerin, aradan geçen 23 yıla rağmen alınmamış olmasının asıl sorumlusu ve muhatabı, acaba hangi siyasi partidir? Bugün deprem felaketinin yaşandığı 10 ilden, sadece 2’si Cumhur İttifakı’nın elinde değildir! Dahası, CHP’li Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş, deprem önlemleriyle ilgili olarak, belediyelerin yetki ve sınırlarını aşan konularda, yıllardır merkezi idareyle (yani, AK Parti iktidarıyla) diyalog kurma çabalarında hiçbir ilerleme sağlayamadıklarından yakınıyor ve bununla ilgili olarak, daha geçen yıl ortalarında, inkar edilemez belgeler ortaya koyuyordu.
“PARTİ GENEL BAŞKANLIĞI” DÜZEYİNİN ÜZERİNE ÇIKMAK!
Maalesef sayın Cumhurbaşkanı, bugüne kadarki tüm tutum ve davranışları ile, “tüm vatandaşların Cumhurbaşkanı olduğu” yönünde, halk üzerinde (bile isteye) olumlu bir etki yaratmamıştır. İsteseydi, bunu pek âlâ kolay bir şekilde yapabilirdi; ama, nedense bunu istemedi! Kısacası, TC Cumhurbaşkanlığı Makamı, AK Parti Genel Başkanlığı’nın üzerine çıkılmasını gerektirirken, maalesef, kendilerinin böyle bir düşüncede olmadıkları anlaşılıyor.
Tarihimizin bu en büyük doğal afetinde, devlet ve başta iktidar olmak üzere, ülkemizdeki tüm siyasi kadro sınıfta kalmıştır. Ama, Türk milleti, bu deprem karşısında ortaya koyduğu yardımlaşma ve dayanışma performansı ile, hangi ölçekte olursa olsun, her felaketin üstesinden gelebilecek güçte olduğunu göstermiştir.
Balıkesir ise, tüm kamu kurumları, yöneticileri ve halkı ile bu sınavdan başarı ile çıkmıştır; emeği geçenlere bir kez daha teşekkür ediyorum.
Cenab-ı Allah, bir daha milletimize böyle bir felaket yaşatmasın...