Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

BALIKESİR’İN “GERÇEK İŞLER” YAPMA PERFORMANSI

Bana öyle geliyor ki, Balıkesirliler olarak, “kendimizi ifade etme” konusunda, geçmişten bu yana, çok ciddi sorunlarımız ve eksikliklerimiz bulunuyor. Ya başarılarımızı anlatmayı beceremiyoruz, ya da, bazen, “hiç de başarı sayılmayacak” hususlarda, ölçüyü aşan övünmelerimiz oluyor. Gerçekleştirilmeleri pek ala mümkün iken yapılmayan birçok iş varken, acaba neden aslı astarı pek olmayan işlerle ilgili (haydi, “kovalaklık yapıyoruz” demeyeyim) abartılı övünmeler içindeyiz?.. Geçmişe baktığımızda, Balıkesirliler olarak, geçmişten günümüze (ve tabii geleceğe) “sistemli bir şekilde devam ettirebildiğimiz” kayda değer pek bir işimiz yok! Geçmişteki kayda değer başarılarımız, o günün şartlarında konjonktürel olarak, adeta spontane bir şekilde ortaya çıkmış ve orada kalmış işlerdir.   BALIKESİR’İN İSTİKLAL SAVAŞI’NDAKİ ÖNEMİ, ANLAŞILMAMIŞ VE ANLATILAMAMIŞTIR! 15 Mayıs 1919 tarihinde gerçekleştirilen Okuma Yurdu toplantısından itibaren, il olarak, Kurtuluş Savaşı’nın bitimine ve Cumhuriyetin kuruluş sürecine yaptığımız katkılar, diğer illere kıyasla hatırı sayılır düzeyde fazla iken, Balıkesir, TBMM tarafından,  acaba neden “İstiklal Madalyası”na layık görülmemiş? Gerek savaş ve gerekse devletin kuruluş süreçlerine yaptıkları katkılar bakımından Balıkesir’le kıyaslanmaları bile mümkün olmayan bazı illere (ki, çoğunun mücadelesi bir ayı bile bulmazken, en uzun süreni de, ancak 10 ay kadardır), hem İstiklal Madalyaları ve hem de adlarının önlerine, yüceltici bazı şeref unvanları eklenirken, Balıkesir neden bu konuda böylesine nasipsiz kalmış?!. Bugün, bir asır gecikmiş olan bu hakkımızı almak amacıyla yaptığımız çalışmaların, gerek yöntem ve gerekse etkinlik bakımından, sonuç almak için yeterli olduğu söylenebilir mi?   BALIKESİR ADI İLE ÖZDEŞ, ÜLKE VE DÜNYA PAZARLARINA SUNDUĞUMUZ NEYİMİZ VAR? Örneğin, “tiftik yünü” Ankara çevresinin, “incir” Aydın çevresinin, “üzüm” Manisa çevresinin, “portakal” Antalya çevresinin, “muz” Anamur’un adeta özel marka ürünleridir. Bilinen tüm tarih boyunca Balıkesir’in Ege denizi kıyı kesimlerinin en önemli ürünü olan “zeytin” konusunda, Balıkesir’e dair özel bir marka kavramı yoktur! Örneğin, “sofralık zeytin” dendiğinde, ülkenin her yerinde, hemen Gemlik’in adı akla gelirken, sofralık olarak muhteşem lezzeti olan ve dünyanın en kaliteli zeytinyağlarının elde edildiği, bizim, Körfez bölgemizin zeytinlerinin özelliklerini (hem de, üretimde hatırı sayılır rekoltelere ulaşıldığı halde) bilen yoktur! Yeryüzünde, bilinen “bor madeni” rezervlerinin %70’den fazlasının Türkiye’de olduğu tüm dünya tarafından bilinir. Ve bu maden rezervlerinin da tamamına yakını da (işletme merkezi Bigadiç olmak üzere), Balıkesir il sınırları içindedir. Ne var ki, “bor madeni” dendiğinde kimsenin aklına Balıkesir gelmez! Halbuki, örneğin “linyit kömürü” dendiğinde, herkesin aklına, Soma ve Tunçbilek’in adları gelir...   ET VE SÜT ÜRETİCİLİĞİMİZ İSTİSNAİ BİR ÖRNEK TEŞKİL EDİYOR Bu bahiste, et (bilhassa kuzu) ve o derece olmasa da, süt ve süt ürünlerimiz önemli bir istisnadır. Et üretiminde gösterdiğimiz performans, her türlü takdirin üzerindedir. İnşallah, Hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren işletmelerimiz, kısa zamanda “aile işletmeleri” düzeyini aşarak, “kurumsal firmalar” haline gelirler ve Balıkesir et ve süt ürünleri konusunda dünyaca tanınan bir yer haline gelir. Ve tabii, sadece “karkas et” satışı yapan bir il olmayı aşarak, belli başlı et ve süt ürünlerinde de, fazla uzak olmayan gelecekte, dünya markaları çıkarabiliriz. Bunun için, halen çoğunluğu geleneksel aile yapıları şeklinde olan işletmelerimizde, hızla, dünyanın ileri ülkelerindeki hayvancılık ürünleri ile rekabet edebilecek yapısal dönüşümleri gerçekleştirebiliriz. Bu konuda, üreticilerimizin, üst seviyelerde know-how desteğine ihtiyacı vardır. Bunun da, başta üniversitelerimiz olmak üzere, ilgili devlet kuruluşları ve sektörel mesleki organizasyonlar tarafından, eş zamanlı ve ortak çalışmalarla yapılması gerekiyor.   MESELE, HER ŞEYDEN ÖNCE, SAMİMİ VE GERÇEK BİR “NİYET”LE BAŞLIYOR! Bizim, öyle zannediyorum ki, hiçbir konuda farklı ve yeni bir şeyler yaparak, il olarak bir değişime gitmeye ve ilerlemeye dair, hiçbir “niyet”imiz yok gibi! Halbuki, samimi ve gerçek bir niyet olmadan ve o niyet güçlendirilerek “halkın ortak niyeti” hale getirilmeden, kamusal konularda kayda değer sonuçlara ulaşma imkanı olamaz! Bu mesele, çok önemli bir “toplumsal iletişim” sorunudur. Yani, dünyanın en dahiyane fikirleri dahi ortaya atılsa, halkın o fikirlere sahiplenmesi sağlanmadan atılan adımlarla sonuca gidilemez! Burada, muhtemelen hiçbirinizin belki de adını bile hiç duymadığı, uluslararası büyük bir şöhreti bulunan, çok değerli bir seramik sanatçımızdan söz edeyim: Her ne kadar yaşadığı ilin geçmişteki yönetim kadroları ve ileri gelenleri ile, halkı tarafından kıymeti bilinmemiş olsa da, dünyaca ünlü seramik sanatçımız rahmetli Sıtkı Olçar’ın (ki, kendisine, Eskişehir’den Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen sahip çıkmıştır) Kütahyalı olduğu bilinirdi. Ülkemizin, dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı merhum Ara Güler’in de hayranları arasında olduğu fotoğraf sanatçılarımız Ahmet Esmer’in ve Ozan Sağdıç’ın Balıkesir’li olduklarını, Türkiye’de kim bilir acaba? İşte, çok saygıdeğer Y.Büyükerşen hocanın samimi ve gerçek niyeti ve bu konuda önce Anadolu Üniversitesi camiasını, sonra da tüm Eskişehir halkını arkasına alarak, rahmetli Sırkı Olçar’ın tüm dünyada tanınmasını sağlaması gibi gerçek iş kapasitesi bulunan insanlarımız ortada yok, varsa da kendilerini tanımıyoruz! Öte yandan, imalatında kullanılacak peynirin nasıl bir peynir olduğunu dahi bilmeyen üreticilerimizle, “höşmerim” tatlısına “coğrafi işaret” aldığımızda, işe yarar bir şey yaptığımızı filan zannederiz. Geçtiğimiz 09-12 Şubat 2022 günlerinde İstanbul’daki TÜYAP Kongre ve Fuar Merkezi'nde gerçekleştirilen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’nda (EMITT) il adına açılan gösterişli (ama, hiçbir ticari fonksiyonu bulunmayan) standda, ziyaretçilere, “höşmerim” adı ile, yiyenin daha sonra hiç de hatırlamayacağı tatlı ikramını da iyice abartmıştık!   BİZDE AZAMİ 4 AYDA BİTEN TATİL SEZONU, DAHA KUZEYDE 6-7 AY SÜRÜYOR! Moldova, Ukrayna ve Rusya’nın, Karadeniz’in kuzey kıyılarında yer alan sahillerinde, muhteşem tesislerde (Mayıs’tan Kasım’a), yılın 6-7 ayı deniz turizmi ve tatil sezonu yaşanıyor. Coğrafi konum bakımından, çok daha güneyde bulunduğumuz halde (hiçbir kalite standardına dahil edilemeyecek butik oteller haricinde), doğru dürüst konaklayacak otellerin bulunmadığı, bizim, tamamen iç turizme hitap eden, Marmara ve Ege kıyılarımızdaki tatil sezonu, Haziran’dan Eylül’e, 4 ayı bile geçmiyor! Kahir ekseriyeti, birikimlerini “banka faizi” ile değerlendirmeyi tercih eden (ki,“kişi başına ortalama banka mevduatı” bakımından Türkiye’de ilk 3’ten aşağıya düşmeyen ve adları sır gibi saklı tutulan) Balıkesir’in “para babaları”nın, coğrafyamızın ve insan sermayemizin elverişli yönlerini il adı ile marka haline getirecek hiçbir fikirleri ve yatırım yapma niyetleri söz konusu değildir.   ÜLKEMİZİN VE DÜNYANIN BÜYÜK FİRMALARI NEDEN BALIKESİR’E GELMİYOR? Öte yandan, gerek ülkemizin ve gerekse dünyanın önde gelen markalarına sahip firmalarının Balıkesir’de hiçbir faaliyetlerinin olmaması da önemli bir sorundur! Kendisi Balıkesir’den çıktığı halde, dünya çapındaki iş ilişkileri bakımından Balıkesir’le ilgisi bulunmayan Rona Yırcalı da, ilginç bir örnek teşkil ediyor! Halbuki, uluslararası iş dünyasında önemli bir adı bulunan Rona bey, “sıla ziyareti”nden öte, Balıkesir’le alakası yok gibidir. Neden acaba, bunu kimse merak etmez mi? Örneğin, Muğlalı rahmetli Sıkı Koçman’ın (ve daha sonra da çocuklarının) yaptığı gibi, kendi iline gözle görünür katkılar sağlayamaz mı? SYAL ve Müşerref Yırcalı Çocuk Yuvası gibi işler, Rona bey ve ailesi için fevkalade küçük ölçekli işlerdir; ki nitekim, iş kapasiteleri bakımından Yırcalı ailesi ile kıyaslanması mümkün olmayan Ayten ve Burhan Erdayı çiftinin, il milli eğitimine ve Balıkesir Üniversitesi’ne yaptığı katkıları aşacak düzeyde değildir. Bugün Balıkesir’de faaliyet gösteren en büyük firmaların iş alanları, yönetsel yapıları (ki, tamamı hala, “aile şirketi” düzeylerindedirler) ve kapasiteleri, dışarıda ilimizin adını akla getirecek seviyelerde değildir. Tük ekonomisinde hatırı sayılır yerleri bulunan firmaların üst yönetimlerinin ortak düşüncesi “Balıkesir’de iş olmaz!” şeklindedir! Bunun neden böyle olduğunu ve bu kanaatin, büyük firmaların yöneticileri arasında böylesine yayılmış olmasının sebeplerini merak eden kimse var mı acaba Balıkesir’de?   VALİLERLE BAŞLAYIP-BİTEN “GÖSTERMELİK” İŞLER! Zaman zaman, Balıkesir’e gelen Valiler, buradaki coğrafi ve insan sermayesi zenginliğini ve bu zenginlikle uyuşmayan “fakir hayatı” gördüklerinde, yerel dinamikleri harekete geçirmek için ciddi çabalar sarf ederler. Ne var ki, valileri “bugün var yarın yok” şeklinde gören Balıkesirliler, bu çabalara katılmamak için bin dereden su getirirler; katılsalar da, “sanki bir şeyler yapıyormuş gibi” görünmekten öte geçmezler. Son birkaç yıldır, değerli Valimiz Hasan Şıldak’ın da benzer bir çaba içinde olduğunu gözlemliyoruz! Ne var ki, ortaya konan görüşleri hayata geçirecek yapıları oluşturmak amacı ile yapılan toplantılara, gerçek bir hazırlıkla gelip, katkı sağlayan kimse yoktur! Bizimkiler, vali beyin çaldığı müziğe zoraki ayak uydurmaktan öte, kayda değer hiçbir hareket yoktur; dahası, pek çoğu, “Şu vali buradan bir gitse de, bu işlerden kurtulsak!” derdindedirler. Maalesef, Valilerin girişimleri, “münferit organizasyonlar” düzeyinde ve görünüşte, “sanki gerçekleşmiş gibi” gösterilse de, kendisinden sonra o işleri hatırlayan kimse olmaz bu memlekette! Yani, valilerin önayak olmaları ile başlatılan faaliyetlerin devam ettirilmesi, o vali gittikten sonra kimsenin derdi olmaz. Ve maalesef, Balıkesir her vali ile başka bir konuda sıfırdan başlayarak “sanki bir iş tutar gibi görünür”, ama o vali ile başlatılan hiçbir iş, daha sonra gelen valilerin dönemlerinde devam ettirilmez! Hani nerede, o şaşaalı Kuva-yı Milliye Haftası kutlamaları? Nerede Ahilik kutlamaları? Ben, daha fazla örnek vererek yazıyı uzatmayayım; ama buraya, eminim sizler çok daha fazla konu ekleyebilirsiniz!   BAŞLATTIĞIMIZ İŞLERİ SÜRDÜRMEMİZ VE BUNU HERKESE GÖSTERMEMİZ LAZIM! Balıkesir’de yapılacak yeni atılımlara, atılım yapılan konunun birinci ve ikinci derecedeki ilgililerinin yanısıra, halk olarak bizim de katılmamız şarttır. Bizler katılmadığımızda, her iş, valilerin (ya da öneren etkili kişilerin) ölçülerini aşamaz! Bu tür, sonuç alınmayan teşebbüslerin devam etmesi, dışarıdan bakanları, “Balıkesir’de hiçbir iş olmaz” kanaatine götürüyor. Bizim, önce kendi başımıza giriştiğimiz kayda değer işleri sonuca ulaştırmamız ve bu sonuçları, tüm ülkeye (hatta dünyaya) göstermemiz gerekiyor. Yoksa, tüm zenginliklerimizi, kendi daracık çöplüğümüzde çürütmeye ve heba etmeye devam ederiz. Ondan sonra da, yeni yetişen çocuklarımıza nereden iş bulacağız? Derdine düşer, siyasetçi denen üç kuruş etmeyecek adamların kıçlarını yalamaya devam ederiz!
Ekleme Tarihi: 23 Mayıs 2022 - Pazartesi

BALIKESİR’İN “GERÇEK İŞLER” YAPMA PERFORMANSI

Bana öyle geliyor ki, Balıkesirliler olarak, “kendimizi ifade etme” konusunda, geçmişten bu yana, çok ciddi sorunlarımız ve eksikliklerimiz bulunuyor. Ya başarılarımızı anlatmayı beceremiyoruz, ya da, bazen, “hiç de başarı sayılmayacak” hususlarda, ölçüyü aşan övünmelerimiz oluyor. Gerçekleştirilmeleri pek ala mümkün iken yapılmayan birçok iş varken, acaba neden aslı astarı pek olmayan işlerle ilgili (haydi, “kovalaklık yapıyoruz” demeyeyim) abartılı övünmeler içindeyiz?..

Geçmişe baktığımızda, Balıkesirliler olarak, geçmişten günümüze (ve tabii geleceğe)sistemli bir şekilde devam ettirebildiğimiz” kayda değer pek bir işimiz yok! Geçmişteki kayda değer başarılarımız, o günün şartlarında konjonktürel olarak, adeta spontane bir şekilde ortaya çıkmış ve orada kalmış işlerdir.

 

BALIKESİR’İN İSTİKLAL SAVAŞI’NDAKİ ÖNEMİ, ANLAŞILMAMIŞ VE ANLATILAMAMIŞTIR!

15 Mayıs 1919 tarihinde gerçekleştirilen Okuma Yurdu toplantısından itibaren, il olarak, Kurtuluş Savaşı’nın bitimine ve Cumhuriyetin kuruluş sürecine yaptığımız katkılar, diğer illere kıyasla hatırı sayılır düzeyde fazla iken, Balıkesir, TBMM tarafından,  acaba neden “İstiklal Madalyası”na layık görülmemiş? Gerek savaş ve gerekse devletin kuruluş süreçlerine yaptıkları katkılar bakımından Balıkesir’le kıyaslanmaları bile mümkün olmayan bazı illere (ki, çoğunun mücadelesi bir ayı bile bulmazken, en uzun süreni de, ancak 10 ay kadardır), hem İstiklal Madalyaları ve hem de adlarının önlerine, yüceltici bazı şeref unvanları eklenirken, Balıkesir neden bu konuda böylesine nasipsiz kalmış?!. Bugün, bir asır gecikmiş olan bu hakkımızı almak amacıyla yaptığımız çalışmaların, gerek yöntem ve gerekse etkinlik bakımından, sonuç almak için yeterli olduğu söylenebilir mi?

 

BALIKESİR ADI İLE ÖZDEŞ, ÜLKE VE DÜNYA PAZARLARINA SUNDUĞUMUZ NEYİMİZ VAR?

Örneğin, “tiftik yünü” Ankara çevresinin, “incir” Aydın çevresinin, “üzüm” Manisa çevresinin, “portakal” Antalya çevresinin, “muz” Anamur’un adeta özel marka ürünleridir. Bilinen tüm tarih boyunca Balıkesir’in Ege denizi kıyı kesimlerinin en önemli ürünü olan “zeytin” konusunda, Balıkesir’e dair özel bir marka kavramı yoktur! Örneğin, “sofralık zeytin” dendiğinde, ülkenin her yerinde, hemen Gemlik’in adı akla gelirken, sofralık olarak muhteşem lezzeti olan ve dünyanın en kaliteli zeytinyağlarının elde edildiği, bizim, Körfez bölgemizin zeytinlerinin özelliklerini (hem de, üretimde hatırı sayılır rekoltelere ulaşıldığı halde) bilen yoktur!

Yeryüzünde, bilinen “bor madeni” rezervlerinin %70’den fazlasının Türkiye’de olduğu tüm dünya tarafından bilinir. Ve bu maden rezervlerinin da tamamına yakını da (işletme merkezi Bigadiç olmak üzere), Balıkesir il sınırları içindedir. Ne var ki, “bor madeni” dendiğinde kimsenin aklına Balıkesir gelmez! Halbuki, örneğin “linyit kömürü” dendiğinde, herkesin aklına, Soma ve Tunçbilek’in adları gelir...

 

ET VE SÜT ÜRETİCİLİĞİMİZ İSTİSNAİ BİR ÖRNEK TEŞKİL EDİYOR

Bu bahiste, et (bilhassa kuzu) ve o derece olmasa da, süt ve süt ürünlerimiz önemli bir istisnadır. Et üretiminde gösterdiğimiz performans, her türlü takdirin üzerindedir. İnşallah, Hayvancılık sektöründe faaliyet gösteren işletmelerimiz, kısa zamanda “aile işletmeleri” düzeyini aşarak, “kurumsal firmalar” haline gelirler ve Balıkesir et ve süt ürünleri konusunda dünyaca tanınan bir yer haline gelir.

Ve tabii, sadece “karkas et” satışı yapan bir il olmayı aşarak, belli başlı et ve süt ürünlerinde de, fazla uzak olmayan gelecekte, dünya markaları çıkarabiliriz. Bunun için, halen çoğunluğu geleneksel aile yapıları şeklinde olan işletmelerimizde, hızla, dünyanın ileri ülkelerindeki hayvancılık ürünleri ile rekabet edebilecek yapısal dönüşümleri gerçekleştirebiliriz. Bu konuda, üreticilerimizin, üst seviyelerde know-how desteğine ihtiyacı vardır. Bunun da, başta üniversitelerimiz olmak üzere, ilgili devlet kuruluşları ve sektörel mesleki organizasyonlar tarafından, eş zamanlı ve ortak çalışmalarla yapılması gerekiyor.

 

MESELE, HER ŞEYDEN ÖNCE, SAMİMİ VE GERÇEK BİR “NİYET”LE BAŞLIYOR!

Bizim, öyle zannediyorum ki, hiçbir konuda farklı ve yeni bir şeyler yaparak, il olarak bir değişime gitmeye ve ilerlemeye dair, hiçbir “niyet”imiz yok gibi! Halbuki, samimi ve gerçek bir niyet olmadan ve o niyet güçlendirilerek “halkın ortak niyeti” hale getirilmeden, kamusal konularda kayda değer sonuçlara ulaşma imkanı olamaz! Bu mesele, çok önemli bir “toplumsal iletişim” sorunudur. Yani, dünyanın en dahiyane fikirleri dahi ortaya atılsa, halkın o fikirlere sahiplenmesi sağlanmadan atılan adımlarla sonuca gidilemez!

Burada, muhtemelen hiçbirinizin belki de adını bile hiç duymadığı, uluslararası büyük bir şöhreti bulunan, çok değerli bir seramik sanatçımızdan söz edeyim: Her ne kadar yaşadığı ilin geçmişteki yönetim kadroları ve ileri gelenleri ile, halkı tarafından kıymeti bilinmemiş olsa da, dünyaca ünlü seramik sanatçımız rahmetli Sıtkı Olçar’ın (ki, kendisine, Eskişehir’den Prof.Dr. Yılmaz Büyükerşen sahip çıkmıştır) Kütahyalı olduğu bilinirdi. Ülkemizin, dünyaca ünlü fotoğraf sanatçısı merhum Ara Güler’in de hayranları arasında olduğu fotoğraf sanatçılarımız Ahmet Esmer’in ve Ozan Sağdıç’ın Balıkesir’li olduklarını, Türkiye’de kim bilir acaba? İşte, çok saygıdeğer Y.Büyükerşen hocanın samimi ve gerçek niyeti ve bu konuda önce Anadolu Üniversitesi camiasını, sonra da tüm Eskişehir halkını arkasına alarak, rahmetli Sırkı Olçar’ın tüm dünyada tanınmasını sağlaması gibi gerçek iş kapasitesi bulunan insanlarımız ortada yok, varsa da kendilerini tanımıyoruz!

Öte yandan, imalatında kullanılacak peynirin nasıl bir peynir olduğunu dahi bilmeyen üreticilerimizle, “höşmerim” tatlısına “coğrafi işaret” aldığımızda, işe yarar bir şey yaptığımızı filan zannederiz. Geçtiğimiz 09-12 Şubat 2022 günlerinde İstanbul’daki TÜYAP Kongre ve Fuar Merkezi'nde gerçekleştirilen Doğu Akdeniz Uluslararası Turizm ve Seyahat Fuarı’nda (EMITT) il adına açılan gösterişli (ama, hiçbir ticari fonksiyonu bulunmayan) standda, ziyaretçilere, “höşmerim” adı ile, yiyenin daha sonra hiç de hatırlamayacağı tatlı ikramını da iyice abartmıştık!

 

BİZDE AZAMİ 4 AYDA BİTEN TATİL SEZONU, DAHA KUZEYDE 6-7 AY SÜRÜYOR!

Moldova, Ukrayna ve Rusya’nın, Karadeniz’in kuzey kıyılarında yer alan sahillerinde, muhteşem tesislerde (Mayıs’tan Kasım’a), yılın 6-7 ayı deniz turizmi ve tatil sezonu yaşanıyor. Coğrafi konum bakımından, çok daha güneyde bulunduğumuz halde (hiçbir kalite standardına dahil edilemeyecek butik oteller haricinde), doğru dürüst konaklayacak otellerin bulunmadığı, bizim, tamamen iç turizme hitap eden, Marmara ve Ege kıyılarımızdaki tatil sezonu, Haziran’dan Eylül’e, 4 ayı bile geçmiyor! Kahir ekseriyeti, birikimlerini “banka faizi” ile değerlendirmeyi tercih eden (ki,“kişi başına ortalama banka mevduatı” bakımından Türkiye’de ilk 3’ten aşağıya düşmeyen ve adları sır gibi saklı tutulan) Balıkesir’in “para babaları”nın, coğrafyamızın ve insan sermayemizin elverişli yönlerini il adı ile marka haline getirecek hiçbir fikirleri ve yatırım yapma niyetleri söz konusu değildir.

 

ÜLKEMİZİN VE DÜNYANIN BÜYÜK FİRMALARI NEDEN BALIKESİR’E GELMİYOR?

Öte yandan, gerek ülkemizin ve gerekse dünyanın önde gelen markalarına sahip firmalarının Balıkesir’de hiçbir faaliyetlerinin olmaması da önemli bir sorundur! Kendisi Balıkesir’den çıktığı halde, dünya çapındaki iş ilişkileri bakımından Balıkesir’le ilgisi bulunmayan Rona Yırcalı da, ilginç bir örnek teşkil ediyor! Halbuki, uluslararası iş dünyasında önemli bir adı bulunan Rona bey, “sıla ziyareti”nden öte, Balıkesir’le alakası yok gibidir. Neden acaba, bunu kimse merak etmez mi? Örneğin, Muğlalı rahmetli Sıkı Koçman’ın (ve daha sonra da çocuklarının) yaptığı gibi, kendi iline gözle görünür katkılar sağlayamaz mı? SYAL ve Müşerref Yırcalı Çocuk Yuvası gibi işler, Rona bey ve ailesi için fevkalade küçük ölçekli işlerdir; ki nitekim, iş kapasiteleri bakımından Yırcalı ailesi ile kıyaslanması mümkün olmayan Ayten ve Burhan Erdayı çiftinin, il milli eğitimine ve Balıkesir Üniversitesi’ne yaptığı katkıları aşacak düzeyde değildir.

Bugün Balıkesir’de faaliyet gösteren en büyük firmaların iş alanları, yönetsel yapıları (ki, tamamı hala, “aile şirketi” düzeylerindedirler) ve kapasiteleri, dışarıda ilimizin adını akla getirecek seviyelerde değildir. Tük ekonomisinde hatırı sayılır yerleri bulunan firmaların üst yönetimlerinin ortak düşüncesi “Balıkesir’de iş olmaz!” şeklindedir! Bunun neden böyle olduğunu ve bu kanaatin, büyük firmaların yöneticileri arasında böylesine yayılmış olmasının sebeplerini merak eden kimse var mı acaba Balıkesir’de?

 

VALİLERLE BAŞLAYIP-BİTEN “GÖSTERMELİK” İŞLER!

Zaman zaman, Balıkesir’e gelen Valiler, buradaki coğrafi ve insan sermayesi zenginliğini ve bu zenginlikle uyuşmayan “fakir hayatı” gördüklerinde, yerel dinamikleri harekete geçirmek için ciddi çabalar sarf ederler. Ne var ki, valileri “bugün var yarın yok” şeklinde gören Balıkesirliler, bu çabalara katılmamak için bin dereden su getirirler; katılsalar da, “sanki bir şeyler yapıyormuş gibi” görünmekten öte geçmezler.

Son birkaç yıldır, değerli Valimiz Hasan Şıldak’ın da benzer bir çaba içinde olduğunu gözlemliyoruz! Ne var ki, ortaya konan görüşleri hayata geçirecek yapıları oluşturmak amacı ile yapılan toplantılara, gerçek bir hazırlıkla gelip, katkı sağlayan kimse yoktur! Bizimkiler, vali beyin çaldığı müziğe zoraki ayak uydurmaktan öte, kayda değer hiçbir hareket yoktur; dahası, pek çoğu, “Şu vali buradan bir gitse de, bu işlerden kurtulsak!” derdindedirler.

Maalesef, Valilerin girişimleri, “münferit organizasyonlar” düzeyinde ve görünüşte, “sanki gerçekleşmiş gibi” gösterilse de, kendisinden sonra o işleri hatırlayan kimse olmaz bu memlekette! Yani, valilerin önayak olmaları ile başlatılan faaliyetlerin devam ettirilmesi, o vali gittikten sonra kimsenin derdi olmaz. Ve maalesef, Balıkesir her vali ile başka bir konuda sıfırdan başlayarak “sanki bir iş tutar gibi görünür”, ama o vali ile başlatılan hiçbir iş, daha sonra gelen valilerin dönemlerinde devam ettirilmez! Hani nerede, o şaşaalı Kuva-yı Milliye Haftası kutlamaları? Nerede Ahilik kutlamaları? Ben, daha fazla örnek vererek yazıyı uzatmayayım; ama buraya, eminim sizler çok daha fazla konu ekleyebilirsiniz!

 

BAŞLATTIĞIMIZ İŞLERİ SÜRDÜRMEMİZ VE BUNU HERKESE GÖSTERMEMİZ LAZIM!

Balıkesir’de yapılacak yeni atılımlara, atılım yapılan konunun birinci ve ikinci derecedeki ilgililerinin yanısıra, halk olarak bizim de katılmamız şarttır. Bizler katılmadığımızda, her iş, valilerin (ya da öneren etkili kişilerin) ölçülerini aşamaz!

Bu tür, sonuç alınmayan teşebbüslerin devam etmesi, dışarıdan bakanları, “Balıkesir’de hiçbir iş olmaz” kanaatine götürüyor. Bizim, önce kendi başımıza giriştiğimiz kayda değer işleri sonuca ulaştırmamız ve bu sonuçları, tüm ülkeye (hatta dünyaya) göstermemiz gerekiyor. Yoksa, tüm zenginliklerimizi, kendi daracık çöplüğümüzde çürütmeye ve heba etmeye devam ederiz. Ondan sonra da, yeni yetişen çocuklarımıza nereden iş bulacağız? Derdine düşer, siyasetçi denen üç kuruş etmeyecek adamların kıçlarını yalamaya devam ederiz!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.