25 Nisan 2022 tarihinde yayınlanan “Yazar-Okur Etkileşimi Önemlidir” başlıklı yazımızda, burada yazmaya başladığımızdan bu yana geçen 7 aydır, okurlarımızdan tek bir tane bile yorum ve geri dönüş almadığımızdan söz etmiştik. Bu durum, aslında, ülkemizin ve insanlarımızın içinde bulunduğu halin somut bir göstergesidir. Ülke adeta yangın yerine dönmüş, ama insanlarımızda, hiçbir “etkili hareket” yok! Yaşanmakta olan sorunları ve o sorunların sebeplerini dile getirenler, adeta kendi başlarına çalıp oynayan divaneler gibiler! Bu durum, bizzat birlikte yaşamakta olduğumuz Balıkesir halkında böyle olduğu gibi, sanırım tüm ülke genelinde de böyledir.
Hiç kimse, insanlar arasındaki gündelik ilişkilerle ve olaylarla alakalı polemiklerden başka, neredeyse hiçbir şeyle ilgilenmiyor. Ülke ekonomisinde yaşanmakta olan ve kökleri hayli derinlerde olan hayati sorunlar üzerinde bile, ancak doğrudan kendilerine yansımakta olan “ihtiyaç maddeleri fiyatlarındaki artışlar”dan ötesini düşünmüyoruz! Sözüm ona ekonomi muhabbetlerimizde de, çarşı ve pazarda yaşanmakta olan gündelik fiyat artışları konusunda, tüm kusurları ticaret erbabına ve esnafa yüklemekten öte bir mevzumuz yok!
DIŞ BORÇLARIN HIZLA ARTMAYA DEVAM ETMESİNİN ASIL SEBEBİ
Hiçbirimiz, ülke ve 85 milyon nüfus olarak, bir yılda ürettiğimiz mal ve hizmetlerin değerlerinin toplamı ile, yaşarken tüketmekte olduğumuz mal ve hizmetlerin yıllık toplamı arasında, sürekli büyümekte olan negatif farkın üzerinde durmuyoruz! Yıllık toplam üretimimizle yıllık toplam tüketimimiz arasındaki farkın her yıl “yeni alınması gereken dış borçlarla” karşılandığını düşünmek istemiyor kimse. Ve tabii, ülkemizin dış borçlarındaki tehlikeli artışlar da kimsenin umurunda değil.
Vatandaş olarak, doğrudan biz kendimiz bu meselelerle ilgilenmezsek, ülkemizin başına ne gibi belaların açılacağı (bütün marifetleri laf cambazlığından ibaret olan), o “siyasetçi zannettiğimiz” cahil, yeteneksiz ve ahlaksızlar güruhunun umurunda olur mu zannediyorsunuz?
Ülkemizin ve devletimizin kaderini ilgilendiren konularda, hepimize musallat olmuş olan atalet sebebiyle, milletimize adeta içeriden ve dışarıdan çakallar musallat oluyor! Bedenimizden etler koparılıyor ve biz hala, birbirimizle gündelik polemiklerle itişip-kakışarak zaman öldürüyoruz!
Daha önce de defalarca yazdım; lütfen, Ankara’daki “siyaset baronları”na ve onların yereldeki “siyaset kahyaları”na ve onların zaman içinde, sahip oldukları mal-mülkteki artışlara dikkat edin! Ve bir de, o takımdan hiç birinin çocuğunun (gerekli-gereksiz açılmakta olan cephelerde) neden “şehit” olmadıklarını da düşünün! Aşırı derecede mal-mülk sahibi olanlarla, siyaset erbabının kapılarından neden hiç “şehit cenazesi kalkmadığını” hiç mi merak etmiyorsunuz? Fakir-fukaraya, 20’li yaşlarında aslan gibi evlatlarını toprağa verirken (yürekleri kan ağladığı halde) “vatan sağ olsun” dedirtilirken, o namussuzların kapılarından tek bir tane bile cenaze kalkmıyor!!!
Neden???
OY VERDİKLERİMİZİN KÖPEĞİNİ UYUTMAMAMIZ LAZIM
Bugün millet olarak yaşamakta olduğumuz sorunların ve karşı karşıya bulunduğumuz risklerin asıl sorumlusu, toplum olarak biziz! Bunu asla unutmayalım! Oy verdiğimiz siyasetçileri, seçim gününden sonra (bir sonraki seçim gününe kadar), “saldım çayıra, mevlam kayıra” anlayışı ile başıboş bırakan bizleriz! Halbuki, seçmenler olarak, tüm görev süreleri içinde, onların köpeklerini uyutmamamız gerekiyor; öyle ki, sürekli önlerine koyacağımız talep ve ihtiyaçlarımızla, seçildiklerine-seçileceklerine pişman edilmeleri lazım!
Halk olarak, Balıkesir’de yaşamakta olduğumuz sorunlardan ve ihtiyaçlarımızdan haberdar olmadıkları gibi, ülke ve dünyada olup-bitenlere de akılları ermediği halde, kendi küçük çıkar hesapları konusunda, şeytana dahi pabuçlarını ters giydirecek derecede, sadece kendi hesaplarına “kurnazlık dehaları” olan bu mahlukata neden oy verdiğinizi biraz olsun düşünseniz, her şey çok daha farklı olacak!
SÜREKLİ OLARAK, BARONLARIN ADAYLARINA NEDEN OY VERİYORSUNUZ?
Şöyle oturup bir düşünün bakalım; Balıkesir’de yıllardır oy vermekte olduğunuz bu insanların hangisinde, kayda değer “iş yapma yeteneği” var? İncir çekirdeğini doldurmayacak çıkar hesapları ile en adisinden ayak oyunlarından başka bildikleri ne var Allah aşkına? Aday listelerine adam gibi tek bir isim bile koymamayı “vazgeçilemez siyasi gelenek” olarak gören partilere neyin oyunu veriyorsunuz? Önce, oturun lütfen kendinize bir çekidüzen verin ve memleketin varını yoğunu har vurup harman savurmakta olan siyasetçi zannettiklerinizi ondan sonra eleştirin!
Ömür boyu oy vermekte olduğunuz, sürekli vatan-millet söylemleri ile mangalda kül bırakmayanların, seçildikten sonra, sadece kendi küçük çıkarlarından başka hiçbir şeyle ilgilenmediklerini görmekte olduğunuz halde, her seçimde, bir önceki oyuna aynen katılıyor olmanızı, çok mu “normal bir şey” olduğunu düşünüyorsunuz? Hayatı birlikte yaşamakta olduğunuz ve nispeten çok daha yakından tanıyabileceğiniz, en yakınlarınızdaki insanlar içinden, Balıkesir’e (ve tabii ülkemize de) kimin ne derece faydalı olup-olamayacağını doğru olarak anlayamıyor ve partilerin o kişileri aday göstermelerini sağlayamıyorsanız, Ankara’daki baronların (üstelik, sizi hiç hesaba bile katmadan), tamamen kendi çıkarlarına uygun olarak gösterdikleri adaylara neden gidip oy veriyorsunuz? Yoksa siz, bunca yıllık tecrübeden sonra, hâlâ, Ankara’daki o baronların, yerel talepleri ve ihtiyaçları ya da ülke çıkarlarını, çok mu umursadıklarını zannediyorsunuz?
Eğer öyle ise, Aziz Nesin’in, halkın aptallık oranı (%60) konusunda hayli iyimser olduğunu düşünmek lazım!
Lütfen, yıllardır oy vermekte olduğunuz siyasetçilerin bugüne kadar, gerek Balıkesir için ve gerekse ülke için ne işe yaradıklarını ciddi bir şekilde düşünün... Ondan sonra da, önümüzdeki seçimlerde, partileri, “yakından tanıdığınız, Balıkesir’e ve ülkemize hizmet edeceğine inandığınız, olabildiğince düzgün isimleri, aday listelerinin en üst sıralarına koymaya” mecbur edin! Sizin tanıdığınız ve arzu ettiğiniz isimleri aday göstermeyen partilere de, aptalca sebeplerle oy vermeye devam etmeyin artık! Unutmayın ki, ilimize de ülkemize de asıl sahip çıkacak olan sizlersiniz. Siyaset dediğiniz çadır tiyatrosu sahnelerinde baldır-bacak dans etmekte olan panayır yosmalarının, ne Balıkesir, ne de ülke umurlarında değildir!
DIŞ GÜÇLERLE İŞBİRLİĞİ YAPANLARIN PEŞİNDE 70 YIL
Nasıl ki Balıkesir ülkemizdeki iller içerisinde, zengin coğrafyası ile göz dolduruyorsa, Türkiye de, dünyanın birçok ülkesine kıyasla, gerek coğrafi konumu ve gerekse doğal ve tarihi zenginlikleri bakımından, göz kamaştırıcı özelliklere sahiptir. Günümüzün hakim Batı medeniyetini yaratan ülkelerde ortaya çıkan emperyalist güç merkezleri, maalesef, Türkiye gibi yeterince gelişememiş ülkelerin başkentlerinde yuvalanmış olan siyaset baronları ile “menfaat ilişkileri” kurarak, ülkeleri sömürmektedirler. Bu şekilde emperyalist dış güç merkezleri ile işbirliği yapan “siyaset baronları”, aynı yöntemi kullanarak, ülke içinde de, kendilerine “yerel siyaset kahyaları” belirleyerek, tabandan itibaren, halkları ve ülkeleri sömürme sisteminin parçaları olmaktadırlar.
Biz, kendimiz bu duruma uyanıp, itiraz sesimizi yükseltmediğimiz sürece, ilimiz ve ülkemiz sömürülmeye, biz de fakirleşmeye devam ederiz.
40 ÖNCE VE BUGÜN, “GSMH / DIŞ BORÇLAR TOPLAMI”
Lütfen oturup düşünün ve araştırın: 1983 yılında ANAP iktidar olduğunda, Türkiye’nin dış borcu sadece 18,6 milyar Dolar (ayrıca dövize endeksli iç borç yoktur), yıllık gayrisafi milli hasılası (GSMH) da, 61,7 milyar Dolardı (yani, dış borcun 3 katından fazla). 2021 yılı sonu itibarı ile GSMH’mız 800 milyar Dolar olarak açıklanırken, yıllardır, “dış borçlar konusunda net resmi açıklama” yapılmıyor!!! Resmi olarak doğrulama imkanı bulunmayan tahminlere göre, bugün Türkiye’nin uzun ve kısa vadeli dış borçlar toplamının, 1 trilyon Doların üzerinde olduğu tartışılıyor.
Bu durumun, “iktidarın ekonomi bilmemesine ya da yönetsel yetersizliği”ne bağlanması mümkün değildir! Zira, devletin bürokratik yapısı ve ekonomi bürokrasisinin birikimi ve donanımı, bu derece bir hataya izin vermeyecek düzeydedir (yani, en azından yakın zamana kadar öyleydi). O zaman, bugün geldiğimiz noktayı ne ile izah edeceğiz? Burada, şahıslar ve partiler üzerinden yapacağımız değerlendirmelerle gerçeğe ulaşmamız mümkün olmaz!
Tıpkı, vaktiyle ardı ardına Hitler’e oy veren Alman toplumu gibi, bugün Türkiye’nin geldiği bu durumun asıl sorumlusu da halk olarak bizleriz. İktidarı ve muhalefeti ile uluslararası emperyalist güç merkezleriyle anlaşarak, Türk siyaset sahnesine çıkan baronların ve onların yerel siyaset kahyalarının dışkılarında, yıllardır boncuk aramaya devam eden biz değil miyiz? 70 yılı aşkın bir zamandan bu yana, partilerden birini (ve baronlarını) överek ve diğerlerine söverek, aslında kimlerin değirmenlerine su taşımakta olduğumuzu bile düşünecek ferasetten yoksun görünüyoruz!
Cenab-ı Allah, millet olarak, bize akıl-fikir versin...