Bu yazımız, kafamıza takılan bir konuya dikkat çekme amacında olduğundan, önceki yazılara kıyasla hayli kısa olacak gibi. Buradaki ilk yazımız, 10 Ekim 2021 tarihinde yayınlanmış; o günden bu yana, altı ayı aşkın bir süredir, her hafta düzenli olarak, “gündelik olaylardan ve kişilerden bağımsız”, Balıkesir temalı yazılarımız yayınlanıyor.
Sitemizin otomatik sayacına göre, ilk haftalarda 650-700 kez okunan yazılarımızın, bugünkü okunma sayısı 3 bini epeyce aştı, 4 bine yaklaşıyor... Ne var ki, bugüne kadar yazdıklarımızla ilgili olarak, tek bir tane olsun “okur yorumu” almış değiliz! Bu durum bana çok ilginç geliyor! “Acaba” diyorum, “Bizim yazılarımızı, yorum yapma kabiliyeti bulunmayan hayali okuyucular mı okuyor?”
Ne dersiniz?
YAZILARIN ASIL GÜÇ KAYNAĞI OKUR GÖRÜŞLERİDİR
Halbuki, yazılarda ele alınan konulara katkı yapmak ya da eleştirmek amacı ile yapılacak yorumlar, yazar ve okuyucular arasında karşılıklı bir etkileşim yaratır. Böylece, sürekli tek taraflı, adeta “monolog” tarzı yazılardan, okuyucunun da katkısının olduğu bir tür “diyalog” tarzı yazılar ortaya çıkar!
Okuyucu sayısındaki artışta gözlediğimiz istikrar, yazıları sürdürmemiz konusunda bizi motive ediyor olsa da, ele aldığımız konulara okuyucuların katkılarını (böylesine “topyekun” bir davranışla) esirgemelerini anlamak mümkün olmuyor! Bu yazımızdan önce yayınlanan 44 yazının hiçbirine, sizlerden tek bir tane olsun yorum gelmemiş olmasını nasıl değerlendirmek gerektiğini bilemiyorum!
YAZARIN NE YAZACAĞINA SİZ KARAR VERİN
Genel okuyucuya hitap eden yazılarla ilgili, okurların yazarlara dönüş yaparak, hem yazının içeriğini teşkil eden konuyla, hem de yazı üslubuyla ilgili görüşlerini iletmeleri son derece önemlidir. Akademik makaleler ve kitapları kaleme alan yazarlar, bu konuda nispeten şanslıdırlar. O alanda çalışmakta olan bilim adamları arasından, okuduklarında, kendi makalelerinde ve kitaplarında atıf yaparak, görüşlerini bildirenlere sıklıkla rastlanır.
Ülkemizde, halkın geneline hitap eden günlük yazıları kaleme alanların, hayattaki her konuda kalem oynatmaları, oldum olası bana epey bir komik geliyor. Zira, entelektüel birikimi ve akademik kariyeri ne olursa olsun, bir insanın, “başkaları ile paylaşmaya değer” bilgi sahibi olabileceği konular son derece sınırlıdır.
BİLGİ SAHİBİ OLUNMAYAN KONULARDA YAZI YAZILMAZ!
Dikkat edilirse, bizim buradaki yazılarımızda (doğrudan ya da dolaylı), Balıkesir merkezli olarak, “toplumsal davranışlar” üzerinde durulmaktadır. Bunun da kaynağı, sizlerle birlikte yaşadığımız bu coğrafyada olup-bitenlerle ilgili kişisel gözlemlerimiz ile bilgi ve deneyimlerimizdir. Ele aldığımız konuları örnekleme amacı haricinde, Balıkesir dışı ile ilgili olarak, neredeyse hiçbir şey yazmıyoruz. Öte yandan, ele aldığımız konularla ilgili kişi ve kurum adlarını kullanmıyoruz; kişi ve kurum adları üzerinden anlatımlarda, sorunlar “kişisel” hale getiriliyor ve asıl anlatılmak istenen hususlar gölgede kalıyor.
Asıl gayretimiz, yakınlarımız ve dostlarımızla bu coğrafyada doğrudan ya da dolaylı olarak paylaştığımız hayatı, öncelikle çok daha verimli ve mutlu olarak yaşamak ve hep birlikte, koyacağımız yaşamsal birikimlerimizi, bizden çok daha verimli ve mutlu bir hayat yaşamaları için, gelecek nesillere aktarmak içindir.
LÜTFEN, GÖRÜŞLERİNİZİ İLETMEYE ÜŞENMEYİN!
Gerek bu yazılarda ele aldığımız konularla ve gerekse yazı üslubumuzla ilgili görüşlerinizi lütfen bizlerle (ve tabii, yazılarını takip ettiğiniz diğer yazarlarla da) paylaşınız. Eğer, hep birlikte sıkıntılarını çektiğimiz sorunlarla ilgili hızlı ve kalıcı çözümler ortaya konmasını bekliyorsanız, bunu, sizler bu çabalara katılarak sağlayacaksınız. Yoksa, her şeyi kendi dışınızdakilerden bekleyerek varabileceğiniz, olumlu anlamda hiçbir hedeften söz edilemez.
Şu son altı aydır, okurlarımızda gözlemekte olduğum bu yaygın “tepkisizlik”, şikayet ettiğiniz her şeyin kaynağı olan ve sizin “siyasetçi zannettiğiniz” niteliksiz insanların işlerine yarar. Sadece bizim yazdıklarımızla, o adamlar üzerinde hiçbir etki yapılamaz! Çünkü, onlar, bizim bu yazdıklarımızın, “sadece bizim kişisel ve sübjektif görüşlerimiz” olduğunu düşünür ve iddia ederler! Yazılarından sıkıntı duydukları kimse olduğunda da, “yargı maşası”nı kullanarak, kendilerini koruma altına alırlar.
Yaşamakta olduğumuz sorunları ve karşı karşıya olduğumuz riskleri hep beraber ifade etmeyi başaramazsak, sadece bizim yazdıklarımızla elde edilebilecek hiçbir çözüm olamaz! O nedenle, lütfen sizler adına dile getirilen görüşlerin arkasında durduğunuzu, o yerel siyaset kahyalarına ve onların Ankara’daki baronlarına birlikte gösterin!
SURİYELİLER KONUSUNDAKİ İNATLAŞMAYI HATIRLAYIN!
Bizler gibi, gündelik yazılarda ele alınan konuların arkasında bir halk gücü oluştuğunda, örneğin, tıpkı birkaç hafta öncesinde olduğu gibi, Suriyelilerin ülkelerine gönderilmeleri hususunda, “en inatlısının bile” nasıl çark ettiğini ve 180 derece ters yönde açıklamalar yapmaya başladığını görüyorsunuz! Aynı şey, Balıkesir’le ilgili mevzularda neden olmasın ki? İşte o zaman, sizlerin sürekli şikayet ettiğiniz sorunlar adeta kendiliğinden çözülmeye başlayacaktır.
Ne kadar doğru, can alıcı ve ne kadar çarpıcı olursa olsun, halkın arkasında durmadığı yazıları, siyasetçiler asla umursamaz! Millet olarak, “ensar-muhacir” palavralarına tepki göstermediğimiz için, ülkemiz adeta “silahsız bir istila”ya maruz kalıyor. Suriyeliler bir yana, Balıkesir’den 5 bin kilometre uzakta olan Afganistan ve Pakistan (ki, oralarda savaş da yok) gibi ülkelerin insanlarının, burada ne aradıklarını ve neden bizim paralarımızla beslenmekte olduklarını, hep bir ağızdan neden sormuyoruz?!.
Gidin örneğin Balıkesir Göç İdaresi’ne, acaba Balıkesir’de kaç on(belki de yüz) bin yabancı yaşıyor? Bizim evlerimizde sadece 1 ya da 2 çocuk ancak varken, onların evleri adeta “mahalle çocuk yuvaları” gibi... Bir 15-20 yıl sonra, bu işin bu şekilde nereye gideceğini hiç mi düşünemiyorsunuz?
Balıkesir’de yaşadığınız hayata ve yaşadığınız sorunlara bir de bu açıdan bakın isterseniz?