Eskiden, yani, 45-50 yıl öncesine kadar, “doğal olarak”, çevreden merkeze doğru, kendiliğinden “oluşmakta” olan ülke kamuoyu ve gündemi, ne oldu da, birtakım örgütlü siyasal yapılar tarafından, “belli çıkarlar doğrultusunda”, merkezden çevreye doğru “oluşturulur” hale geldi? Birbirini takip edecek olan birkaç yazımızda, kamouyunun “oluşması” ve “oluşturulması” konularını inceleyeceğiz.
Ülke kamuoyunun, köylerden, mahallelerden, kasaba ve şehirlerden Başkente doğru (yani, “çevreden merkeze” doğru), kendi doğal akışı içinde “oluşması” ile, merkezdeki politika yapıcı kadroların (Siyaset Baronlarının), başta “gerçekleri perdeleyen propaganda” olmak üzere, her türlü “medya organlarını ve sistemlerini” kullanarak, kamuoyunu tamamen kendilerinin arzu ettikleri istikamette “oluşturma”ları arasındaki farklılıkları ele alacağız.
KÖY VE MAHALLE HAYATI
Yaşları 45’ten yukarıda olanlar gayet iyi hatırlayacaklar ki, eskiden, herhalde, sadece Balıkesir’de değil, ülke genelinde de, tıpkı köylerde de olduğu gibi, şehirlerdeki mahallelerin de kendilerine mahsus özellikleri ve hayat tarzları olurdu. Mahalleliler birbirlerini bilir, ilgilenir ve gerektiğinde kollarlardı; mesela, “mahallenin kızına yan bakılmazdı”, bakana da gençler müdahale ederdi. İnsanlar, mahalle kahvelerinde ve birbirlerinin evlerinde bir araya gelirler; aralarında, daha çok, kendilerini doğrudan alakadar eden aile, mahalle ve şehre ait meseleler üzerinde sohbet ederlerdi. Kısacası, her evin tamamen kendine mahsus, özel bir yaşam alanı olduğu gibi, bir de bunu çevreleyen (koruyan ve destekleyen) ortak bir “mahalle (ve köy) hayatı” vardı. Elbette, köy ve mahalle hayatlarının da, kendilerine göre şartları, kuralları, sorumlulukları ve tabii sayılamayacak faydaları vardı.
ŞEHRİN, KENDİNE MAHSUS, MAHALLİ BİR GÜNDEMİ OLURDU
Şehrin gündemi, evlerden köy ve mahalle kahvelerine, oralardan da, şehrin belli başlı merkezi mekânlarına taşınan konularla oluşurdu. Ev ziyaretlerinde, yakın komşuları ve akrabaları ile, ağırlıklı olarak kendi meseleleriyle ilgili sohbet eden insanlar, daha sonra, mahallenin nabzının attığı kahvehanelerde, mahalleli diğer tanıdıklarla, benzer konular üzerinde, biraz daha genelleştirerek sohbetler eder, böylece, daha geniş çaplı ortak bazı görüşlere sahip olurlardı. Mahallelerde bir tür kanaat önderi gibi öne çıkanlar, kendi kahvehanelerinde bir ölçüde olgunlaşan görüşleri, şehrin sosyal ve siyasal nabzının attığı merkezi mekânlarına, müdavimi oldukları mahfillere taşırlardı. Bu merkezi mahfillere, doğal olarak, yerel görüşlerin yanısıra, mahalle halkının ülke gündemine dair fikirleri de taşınırdı.
Gündelik bilgi bakımından, ülke gündeminin bir ölçüde birlikte takip edildiği, gazete, televizyon ve radyo gibi medya organlarının yanısıra, mahallelerden gelen yerel konular ve sorunlarla beslenen sosyal ve kültürel mahfillerde, bir şekilde, “o şehre mahsus” bir kamuoyu oluşurdu. Yerel siyasetçiler, şehrin merkezi mekânlarında atmakta olan sosyal ve siyasi nabzı yakından takip etmek zorundaydılar. Aksi takdirde, halkla diyalog kurmada zorluklar yaşarlardı.
Ülke kamuoyu, illerden gelen kamuoyu eğilimlerinin bir bileşkesi olduğundan, merkezdeki siyasetçiler, kendilerini, bu kamuoyu eğilimlerine uydurmak ve kamuoyunda ortaya çıkan taleplere göre siyaset yapmak zorunluluğunu duyarlardı. Yani, Ankara’daki Siyaset Baronları, kendi görüşlerini illere, şehirlere, kasabalara ve köylere empoze etmeye pek imkân bulamazlar, aksine, oralardan kendilerine ulaşan eğilimlere ve taleplere tabi olmaları gerekirdi; halktan oy alabilmeleri, büyük ölçüde buna bağlıydı!
VE “TÜFEK İCAT OLDU, MERTLİK BOZULDU”
Ülke gündeminden gazete, TV ve radyo vasıtası ile haberdar olan halk, aldığı haberlerle ilgili olarak, tamamen yerel görüşler ortaya koyar, bu yerel görüş ve kanaatleri, bir tür “geri bildirim” olarak, yerel siyasetçiler vasıtası ile merkeze ulaştırırdı. Ve, gerçekten iktidara talip olan siyasi partilerin merkezlerindeki yöneticiler, tabandan gelen bu görüşlere, kanaatlere ve taleplere göre oluşturdukları politikalarla halktan oy isterlerdi.
Ne var ki, bilhassa, şu son 25-30 yıl içinde, elektronik ve iletişim teknolojileri ile büyük ölçüde buna bağlı olarak ortaya çıkan sosyal ve kültürel gelişmeler, mahalle ve köylerden başlayarak, “aşağıdan yukarıya” ya da “çevreden merkeze” diyebileceğimiz kamuoyu oluşturma dinamiklerini ya yok etti, ya da iyice zayıflattı. Artık insanlar, eskiden birlikte yaptıkları pek çok şeyi, ya tek başlarına, ya da, belli küçük gruplar halinde münferiden yapıyorlar. Yani, artık, “hep birlikte ajans dinlemek/izlemek ve o günün haberleri üzerinde sohbet etmek” için, ana haber bültenlerinin yayınlandığı saatlerde kahvehanelere koşan insanlar kalmadı! Öte yandan, TV kanallarının nâ-mütenahi çoğalması ve internet, insanları, aşırı derecede “bireysel vakit geçirme”ye yönlendiriyor. Kısacası, “tüfek icat oldu, mertlik bozuldu”.
Bu durum, “insanların birlikte vakit geçirdikleri” sosyal mekânların fonksiyonlarını da ortadan kaldırdı. Yani, bugün şu ya da bu sebeple, zaman zaman mahallelerdeki kahvehanelere giden insanlar, oralarda neredeyse, “hep birlikte” hiçbir şey yapmıyorlar; kalabalıklar içinde bulunuyor olsalar da, çoğunlukla “bireysel” vakit geçiriyorlar. Hiç kimse, aynı anda TV’de izledikleri haberlerle ilgili olarak, meselâ, yan masadaki bir tanıdığı ile görüş alışverişi yapma ihtiyacı duymuyor!
Gelecek hafta bu konuya devam etmek üzere, şimdilik kalın sağlıcakla…