Balıkesir’de, “mahalle” kavramının anlamlı ve önemli, komşuluk ilişkilerinin yoğun olduğu yıllarda, gençlerin ve yetişkinlerin düzenli olarak bir araya geldikleri kahvehaneler ve kulüpler, adeta sosyal eğitim ve kültür mekânları gibiydi. O günlerde, günümüzde adeta “zaman öğütücü” bir hastalık haline gelen “okey” denen taş oyunu, henüz bugünkü kadar yaygın değildi, kahvelerde oyun oynayanlara pek öyle hoş gözle de bakılmazdı. Tek tük masalarda dama, domino ve iskambil kağıdı oyunları oynayanlar olurdu; ama, aslında sadece birer muhabbet vesilesi olan bu oyunlar, öyle saatlerce de sürmezdi… Ve tabii, bol seyircili (ve atışmalı) olarak, “kemik zarlar”la tavla oynayanları da unutmamak lazım…
Ancak, neredeyse hiçbir oyunun oynanmadığı, insanların birbirleri ile sohbet ettikleri, yetişkin ve ileri yaştaki erkeklerin, gündelik işlerini ve ağırlıklı olarak, mahalleyi, şehri ve ülkeyi ilgilendiren konuları konuştukları kahvehaneler, mahalle gündeminin oluştuğu yerlerdi. Semtin ileri gelenleri, gün boyu işyerlerindeki yorgunluklarını, evlerinde akşam yemeklerini yedikten sonra çıktıkları kahvelerde, komşuları ve mahalledeki dostları ile çay ve kahve eşliğinde yaptıkları sohbetlerle atarlardı.
MAHALLE KAHVELERİ, BAŞLICA OLAĞAN BULUŞMA MEKÂNLARIYDI
Mahallelerin nabzı, sokak ve caddelerin, kahvehanelerin bulunduğu yerlerinde atardı. İnsanlar, herhangi bir sebeple görüşmek istedikleri kişiyi, onun “devamlı çıkmakta olduğu kahvehane”den sorarlardı. Yeni tanışan ya da, birbirlerini önceden tanıyıp da uzun bir aradan sonra karşılaşan insanlar, birbirlerine mutlaka, oturdukları mahalleyi ve devamlı çıktıkları kahvehaneyi sorar ve söylerlerdi. İnsanların çıktıkları kahvehaneler, onların çok önemli “iletişim bilgileri”ydi de aynı zamanda.
İleride görüşme temennileri, “filan mahallede filan kahvede sor, eğer o sırada orada yoksam, birini gönderir evden çağırırlar beni” şeklinde ifade edilirdi. Her kahvehanenin müdavimleri, yabancılar nezdinde, birbirlerinin referans kişileriydiler aynı zamanda! Herhangi bir kişinin nasıl biri olduğu, onun devamlı çıktığı kahvehanedeki insanlara sorulur ve fevkalade doğru bilgiler alınırdı!
VİCDANİYE, TOYGAR, BAĞLAR SOKAĞI KAHVEHANELERİ
Burada hemen, mesela, Vicdaniye’deki (şimdiki Yenisu Caddesi üzerinde, aynı sırada yanyana yer alan) kahvehaneleri zikretmek gerek. O kavehaneler bugün de var ve eskisi kadar olmasa da, mahallenin nabzı hâlâ oralarda atıyor. Yakın zamanlara kadar, karşı sırada, caminin hemen yanında bulunan Avcılar Kulübünü de unutmamak lazım.
Aynı şekilde, Asri Mezarlık’tan Solugan Camisi’ne doğru giden (bugünkü Şehit Mustafa Dinçer Caddesi, 5. Altay Sokak ve Beyazıt Sokak adları ile üçe bölünerek adlandırılan) yol üzerinde, Toygar Camisi yakınındaki kahveler, çoğu şehrin kuzeyindeki yakın köylerden şehre göçen ailelerin oturdukları çevredeki (Alihikmetpaşa, Oruçgazi, Maltepe vs.) mahallelerin ortak nabzının attığı yerlerdi.
Bağlar Sokağı, başlı başına bir merkez olma özelliğini bugün de muhafaza ediyor. Bugün, çevre yolundan Çayderesine kadar, yaklaşık 4 km’yi bulan Bağlar Sokağı, eskiden Solugan Camisi’nin oradan başlardı, uzunluğu 2 km kadardı ki, sanırım şehrin en uzun sokağıydı. Bağlar sokağı kahvehaneleri, daha çok, inşaat sektörünün usta, kalfa ve amele mekânlarıydı. Herhangi bir inşaat, tamirat, tadilat ya da bahçe işi olan, bu işleri yaptıracağı kişileri o kahvehanelerde bulur, görüşürdü.
GAZİOSMANPAŞA, GÜNDOĞAN, GÜMÜŞÇEŞME
1950’li yıllarda Bulgaristan’dan göç edenlerin yerleştirildikleri, Gazi Osman Paşa mahallesindeki (şimdiki Soma Caddesi üzerinde) kahvehaneler ile, Dinkçiler mahallesindeki (şimdiki Baruthane Caddesinde) kahvehaneler ve Avcılar Kulübü de, semtlerdeki önemli sosyal buluşma yerleriydi.
Şehrin, tren yolunun doğusunda kalan Gündoğan, Gümüşçeşme ve Subay Evleri mahalleleri, ayrı bir dünya gibiydi. 1960’taki Kıbrıs olayları sırasında uçağı düşerek şehit olan Cengiz Topel’in adını taşıyan uzun cadde de, bağlar Sokağı gibi, başlı başına bir dünyaydı. Bu caddede ve mahallelerin nabzı, birbirlerine yakın kahvehanelerin bulunduğu bölgelerde atardı. Adeta, “mahalle” demek, o kahvehanelerin bulunduğu bölge demekti.
ŞEHRİN MERKEZİ MEKÂNLARI
Tabii, bir taraftan hemen her akşam kendi mahallelerdeki kahvehanelere çıkan mahallelerin ileri gelen isimleri, sıklıkla çarşıya da iner ve şehrin ileri gelenlerinin devam ettikleri önemli mekânları da ihmal etmezlerdi. Herhangi bir sebeple çarşıya indiklerinde, buralarda bir çay-kahve içme niyetleri eksik olmazdı! Buralarda karşılaştıkları, şehrin her kesimden ileri gelenleri ile karşılıklı (ya da kulak misafiri olarak) bilgi ve görüş alış-verişinde bulunurlar, mahallelerine geldiklerinde de, o konuşulanları komşuları ile paylaşırlardı.
Buralarda, sadece gündelik konularla ilgili kamuoyu oluşmakla kalmaz, şehrin aydın düşünce adamlarının, bu mekânlarda, hayli düzenli olarak sürdürdükleri sohbetlere devam edenler de şehirde hayli etkili bir kesimi oluşturuyordu. O yıllarda, şehrimizde yükseköğretim kurumları olarak, sadece Necatibey Eğitim Enstitüsü (NEE), Mimarlık-Mühendislik ve İşletmecilik Yüksek Okulları ile bir de, Gazi Bulvarı üzerinde iki yıllık Meslek Yüksek Okulu vardı. İşletme ve Mimarlık-Mühendislik hocalarını ben pek hatırlamıyorum, ama Necatibey Eğitim Enstitüsü’nün öğretim kadrosunda, halkla iç-içe olan pek çok isim vardı ve bunların, şehrin merkezi mekânlarında, sürekli sohbetleri olurdu. Aynı şekilde, şehirdeki okullarda görev yapmakta olan öğretmenlerin pek çoğu da yine bu mekânların müdavimleriydi.
BELEDİYE GAZİNOSU
Belediye Gazinosu (eskiden Belediye Binası olarak kullanılan, bugünkü Kuvayı Milliye Müzesi’nin bahçe kapısından girişte sol taraf bahçenin orası) Balıkesir’de, en aklı başında insanların devam ettikleri bir mekândı. Belediye ve Valilik binası başta olmak üzere, resmi kurumlarda işleri olan insanların da pek çoğu, vakitleri müsait olduğunda, mutlaka buraya uğrar, tanıdık birkaç kişi ile görüşür ve yan masada, hocalardan birinin sohbetine kulak misafiri olurdu.
Hemen burada, 60’lı ve 70’li yıllarda NEE’de Felsefe Öğretmeni olan rahmetli Seyyid Ahmet Arvasi hocayı zikretmemek olmaz. Onun, Belediye Gazinosu’ndaki sohbetlerinin müdavimleri arasında, şehrin tüm önde gelen isimlerini saymak mümkündü. Arvasi hoca, haftada birkaç gün, yükseköğretim öğrencilerinden oluşan gruplarla, evinde özel sohbetler yapardı. Mesela, o sohbetlerin genç müdavimleri arasında, şehrimizde uzun yıllar Sağlık Müdürü olarak görev yapmış olan Dr.Mehmet Çalışkan ve Necatibey Eğitim Fakültesi’nin emekli Öğretim Üyelerinden Dr.Fuat Özer ilk akla gelen isimlerdir.
1960’lı yıllardan, 80’lerin sonlarına kadar faal olan Belediye gazinosu için “Kent Akademisi” demek hiç de abartma olmaz. Balıkesir Belediyesi’nin, bugün merkez Karesi ve Altıeylül Belediyelerinin yer aldığı binaya taşınmasından sonra, eski Belediye binasının, Kuvva-yı Milliye Müzesi olarak kullanılmaya başlanması ile kapanan Belediye Gazinosu’nun boşluğu, bugün hâlâ doldurulamamıştır.
İktidar olsun, muhalefet olsun, Balıkesir’in tüm yerel siyasetçilerinin doğal mekânı burasıydı; çünkü, ilin siyaset nabzı burada atardı. Belediye Gazinosu’nda oturmadan, siyaset camiasını ilgilendiren mevzularda yeterli bilgiye sahip olmanın başka yolu yoktu Balıkesir’de.
Aynı şekilde, şehrin ekonomi nabzı da Belediye Gazinosu’nda tutulurdu. Önde gelen işadamları ve esnafın ileri gelenlerinin buluşma yeri, yine burasıydı. Yerel siyaset ve ekonomi aktörleri ile kültür ve sanat adamlarının bir araya gelerek, birbirleri ile düşüncelerini paylaştıkları benzer bir mekân, bugün maalesef Balıkesir’de yoktur!
MEYDAN (PEHLİVANLAR) GAZİNOSU
Bugünkü “Alihikmetpaşa Meydanı”nın batı bölümünde yer alan Meydan Gazinosu’nda (“Meyhane Boğazı” dediğimiz, Balıkavdan sokak tarafında, bugün güvercinlere yem atılan boş alandaydı,), şehrin her kesiminden insanları ağırlayan ayakaltı uğrak yeriydi. Çarşının merkezinde yer alması sebebiyle, hem tüm esnafın, hem de çarşıda işleri olan insanların birbirleri ile buluşma yeriydi.
Balıkesir çarşısının gündelik ahvali, buradaki sohbetlerin ana konularıydı. Kısacası, Balıkesir çarşısının gündeminin oluştuğu ve konuşulduğu yer burasıydı; dolayısı ile, bankacılar için de önemli bir mekândı. Normalde, Belediye Gazinosu’nda oturmayı tercih eden Banka Müdürleri, her gün mutlaka Meydan Gazinosu’na da uğrar, müşterilerinin hal ve hatırlarını sorarlardı.
O yıllarda, Balıkesir’de oldukça revaçta olan Yağlı Güreş meraklılarının (ve tabii pehlivanların da) en önemli mekânı burasıydı. Nitekim, 70’li yıllarda buraya, altı meydana dahil edilen, kolonlar üzerindeki katı gazino olarak kullanılan bir bina yapıldı ve “Pehlivanlar Gazinosu” adını aldı.
ŞÖHRETLER, SPOR KULÜPLERİ VE RÜYA CAFE
Mahallelerde, düzenli olarak, gençlerin devam ettikleri kahvehaneler de vardı tabii. Aynı şekilde, çarşı bölgesinde, gençlerin ilgi gösterdikleri merkezî yerler de vardı. Buralarda, daha çok spor konuşulur, sporcularla bir araya gelinirdi. Balıkesirspor’un Birinci Lig mücadelesi verdiği yıllarda, tüm futbolcular, yönetici ve teknik kadronun uğrak yeri olan Aspava Şöhretler (bugün Kurtdereli Spor Salonu’nun önünde, Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım’ın büstünün bulunduğu park alanında) en önemli mekânlardan biriydi mesela.
Tarihi Saat Kulesi’nin karşısında “Sigorta Pasajı” denen (şimdi yerinde, devasa bir iş merkezi binası yapıldı) binanın üst katında, sinemanın yanında yer alan ve şehrin hali-vakti yerinde ailelerin gençlerinin ilgi gösterdiği Rüya Cafe de, Balıkesir çarşı merkezindeki hayli önemli buluşma mekânlarından biriydi.
Ayrıca, mahallelerin (ve köylerin de) pek çoğunda “Amatör Spor Kulüpleri” vardı ve Beden Terbiyesi İl Müdürlüğü tarafından, il genelinde her yıl “Köy ve Mahalle Spor Kulüpleri Futbol Turnuvaları” düzenlenirdi. Gençler buralarda futbola başlar ve kabiliyetlerine göre I.Lig (şimdi “Süper Lig”) takımlarına kadar yükselirlerdi.
TAŞ KAHVE
Öte yandan, mahallelerin ağır ağabeylerinin çarşı merkezinde bir araya geldikleri meşhur Taş Kahve’den (Zağnospaşa Camisi’nin Paşa Hamamı tarafında, iki katlı tarihi taş binada) söz etmemek olmaz! Bu kahvehane, aynı zamanda, istihbarat elemanlarının ve şehrin asayişinden sorumlu olan rütbeli personelin de devam ettiği, önemli bir mekândı. Mesela, sanırım 1970’lerin başlarında Balıkesir Emniyet Müdürü olan Mustafa Altıner’i, sık sık Taş Kahve’de gençlerle tavla oynarken görmek mümkündü.
Şehirde meydana gelen herhangi bir polisiye olayla ilgili ipuçlarına, bu kahvehanenin müdavimleri olan şehrin ağır ağabeylerinin kontrolünde ulaşılırdı. Şehirde, herhangi bir olay nedeniyle aranmakta olan gençlerin zarar görmeden teslim olmaları, bu kahvehanede kurulan diyaloglarla mümkün olurdu mesela… Polis de, Taş Kahve’nin gençler arasındaki güvenilirliğini korumaya dikkat eder, burada ve çevresinde, hiçbir şekilde gözaltı işlemi yapmazdı.
VE BUGÜNÜN “CAFE”LERİ!
Evet, elbette bugün de kahvehaneler var her yerde. Ama, eskinin o geleneksel mahalli doğal ve olağan sosyalleşme mekânları gibi değiller; insanların, neredeyse, “sadece okey oynadıkları”, birbirlerinin hal ve hatırlarını bile sormayı gerekli görmedikleri; devamlı sohbet ortamı olmadığından, insanların herhangi bir konuda ortak görüş geliştirmelerinin de söz konusu olmadığı, birtakım garip yerler bugünün kahveleri. Bir de, bilhassa gençlerin “en küçük bir fayda üretmeden zaman öldürmekte oldukları” ve ne gibi toplumsal faydaları olduğunu, benim de pek anlayamadığım, bugünün “cefe”leri var ki, bu konuya hiç girmeyelim!
ŞEHİRLERİN “MARKA” MEKÂNLARI OLMALI
Mesela, Erzurum’da Hemşin Pastanesi, yine Erzurum Hasankale’de tarihi Hacı Rüştü’nün Çayevi gibi, yöre halkının ortak sosyal ve kültürel mekânları, aynı zamanda, siyasetin ve kent ekonomisinin de kalbinin attığı yerlerdir ve hâlen de tüm fonksiyonları ile yaşamaktadır. Yani, bu mekânlarda konuşulan gündemlerin, Ankara’daki siyaset baronlarının palavraları ile alâkası yoktur; yerel ve reel gündem konularıdır buralarda konuşulanlar. Çünkü, bura mekânlarda siyaset konuşanlar, Ankara’daki Siyaset Baronlarının Erzurum’daki (ve ilçelerdeki) Kahyaları değildir; aksine, o Baronlar, Erzurum’la ilgili siyasetlerini, ancak, buralardaki ileri gelen şahsiyetlerle kurabildikleri ilişkilerle yürütebilirler.