Bu 29 Ekim, Cumhuriyetimizin ilan edilişinin 101. yıldönümü, milletimize kutlu olsun.
Son 70 yılı aşkın bir zamandan bu yana, ülkemizi Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlığın üzerine çıkma hedefinden saptırmak isteyenler hayli yol almış gibi görünseler de, Türkiye Cumhuriyeti Allah’ın izni ile ebediyen payidar kalacaktır.
***
Daha önce de, burada yayınlanmış olan birkaç yazımızda temas ettiğimiz üzere, Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) kendi ilk kuruluş ayarlarına döndürülemediği sürece, Türk siyasetinden millete hayır gelmeyecektir (*). CHP, 07 Eylül 1919 tarihinde toplanan Sivas Kongresi’nde kurulan ve Millî Mücadele’yi zafere ulaştırarak, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurulmasına zemin hazırlayan Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin devamı ve Kuva-yı Millîye ruhuna sahip bir siyasi parti idi!
“İdi” diyorum, çünkü, bugünkü CHP için pek çok şey söylenebilir; ama, “Kuva-yı Millîye ruhunu taşıdığı” söylenemez! Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nin, 09 Eylül 1923 tarihinde yapılan toplantısında, bu tarihten sonra, “Halk Fırkası” adı ve 9 maddelik doktriniyle (Dokuz Umde) “siyasi parti” olarak faaliyete devam kararı alınmıştır (**). Cumhuriyet’in ilanından bir buçuk ay kadar önce Halk Fırkası adını alarak, devletimizin kuruluş çalışmalarını yürüten partinin adı, 29 Mayıs 1935 tarihinde gerçekleştirilen 4. Kurultay’da, “Cumhuriyet Halk Fırkası” şeklinde değiştirilecek ve siyasi doktrini de “Altı Ok” olacaktır.
CHP’DE ÖNEMLİ SİYASİ KIRILMALAR
Atatürk’ün vefatından yaklaşık iki yıl sonra patlayan ve altı yıl (01.09.1939-02.09.1945) devam eden II. Dünya Savaşı (her ne kadar Türkiye dahil olmamışsa da) yılları, ülkemiz için de son derece zorlu geçmiştir. 1912’de meydana gelen Trablusgarp ve Balkan Savaşları, ardından 1914’de başlayan I. Dünya Savaşı ve nihayet 1919-1922 yılları arasında cereyan eden Milli Mücadele gibi savaşlarla hayli yıpranmış olan Türk halkı, Cumhuriyet’in kurulmasından sonra, yeni bir devlet kurma mücadelesi içine girmiştir. Tüm bu savaşlar ve yeni bir devletin kurulması çabaları sebebiyle, 25 yılı aşkın bir süredir rahat ve huzur yüzü görmemiş olan Türk milleti için, II. Dünya Savaşı, tam bir kâbus olmuştur. Tüm ömürleri büyük savaşların içinde geçmiş olan İsmet İnönü liderliğinde devleti yönetmekte olan kadro, ülkeyi bu savaşa sokmamak için, olağanüstü bir gayretin içine girmişlerdi.
İsmet İnönü ve ekibi, ülkeyi II. Dünya Savaşı’na sokmamak ve savaşın getirdiği yıkımlardan korumak için mücadele ederken, CHP içinde meydana gelen gruplaşmaları ve bazı grupların, batılı ülkelerle kurdukları ilişkileri ya görememiş, ya da ilgilenecek imkan bulamamıştı. Savaşın bitimine yaklaşık 3 ay kala, 07.06.1945 tarihinde yapılan ve “toprak reformu” konusunun görüşüldüğü CHP Meclis Grup Toplantısı’nda, şok bir gelişme yaşadı!
Celâl Bayar, Refik Koraltan, Adnan Menderes ve Fuat Köprülü tarafından verilen ve siyasi literatürümüze “Dörtlü Takrir” adı ile geçen önergenin içeriği, “Türkiye’nin tek parti yönetiminden çok partili hayata geçmesi, serbest seçimlerin yapılması, üniversite özerkliği, tek dereceli seçim sistemi, yürütme erkinin CHP'nin tüzel hamiliğinden çıkarılması” gibi talepleri içeriyor ise de, CHP tarafından yapılmak istenen toprak reformunu engellemiş olması sebebiyle, bu önergede yazılı hususlar, hiç kimse tarafından dikkate alınmamıştır.
Dörtlü Takrir’i veren ve onları destekleyenler, II. Dünya Savaşı’nın bitiminden dört ay sonra CHP’den ayrılarak, Demokrat Parti (DP)’yi kurdular (07 Ocak 1946). Bu olay, CHP’deki ilk büyük siyasi kırılmadır. Demokrat parti, dört yıl sonra yapılan seçimleri kazanarak tek başına iktidar oldu; böylece, devleti kuran parti (yani Kuva-yı Millîye ruhu), mecliste muhalefete düştü.
DP’nin iktidardan uzaklaştırıldığı ve mensuplarının yargılandığı 1960 Askerî Darbe’sinden sonraki yıllarda, “Demokratik Sol” görüşte olan Bülent Ecevit, “Ortanın Solu” söylemleri ile parti içinde giderek güçlendi. Genel Başkan İsmet İnönü’nün de aynı yönde tavır koyması üzerine, CHP’nin kuruluştaki siyaset anlayışına sadık kalınması gerektiğini düşünenler, Turhan Feyzioğlu liderliğinde partiden ayrılarak, 04.03.1967 tarihinde Cumhuriyetçi Güven Partisi’ni (CGP) kurdular ise de, bu parti fazla uzun ömürlü olmadı. Feyzioğlu ve arkadaşlarının ayrılmalarından sonra, Bülent Ecevit partide çok daha hızla güçlenecek ve nihayet, 14 Mayıs 1972 tarihinde yapılan Kurultay’da, İnönü’den Genel Başkanlığı alacaktır. İsmet İnönü, 1961 seçimlerinden sonra Adalet Partisi (AP) ile kurdukları koalisyon hükümetinden sonraki yıllarda, parti içinde Feyzioğlu ve arkadaşlarına karşı, o günlerde sol ideolojik görüşleri savunmaya başlayan Ecevit’in tarafını tutmakla yaptığı siyasi hatayı anladığında, artık vakit çok geçti! İşte, CHP’deki ikinci büyük siyasi kırılma, Ecevit’in Genel Başkan seçilmesi ile yaşandı. Sözde sol görüş adı altında, hümanist söylemlerle siyaset sahnesinde boy gösteren çok sayıdaki radikal ve bölücü isimler, 1923’te Kuva-yı Millîyecilerin kurduğu CHP içinde, kendilerine yer buldular.
İşte, CHP’nin kendi raylarından çıkartılarak, Türk milletinin tarihi ve kültürü ile hiçbir alakası bulunmayan sol ideolojik istikamette ilerlemesinin bir sonucu olan bugünkü CHP’de üçüncü büyük siyasi kırılma, 2002’de Genel Başkan Deniz Baykal’ın, hukuken “siyaset yasaklısı” olan Erdoğan’ı siyasete sokabilmek için gösterdiği çabalar sonucunda yaşandı. İnönü’nün 1960’ların ortalarında, parti içinde Ecevit’e destek vermekle yaptığı hatanın bir benzerini, Baykal da, 2002’de Erdoğan’a siyasetin yollarını açmakla yaptı. Bilindiği üzere Baykal, 2002’de Erdoğan’a destek karşılığında kendisine vaat edilen (A.N.Sezer’den sonra Cumhurbaşkanı olması gibi) sözlerin tutulmaması nedeniyle, büyük bir hayal kırıklığı yaşadı.
ÖZGÜR ÖZEL’İN ROTASI, KUVA-YI MİLLİYE RUHUNA TERS!
Baykal’dan sonra CHP Genel Başkanı olan Kemal Kılıçdaroğlu dönemi, sanki parti içinde bir “fetret dönemi” gibi geçti. Genel Başkan’a rağmen zaman zaman öne çıkan bazı isimler, partinin merkez karar organları tarafından alınan kararları yürütmeye çalışan Kılıçdaroğlu’nu defalarca manipüle ederek, seçmenin CHP’ye olan güvenini yerle bir ettiler. Neticede, parti içinde, Kılıçdaroğlu ile devam edilemeyeceği kanaati güç kazandı ve sahneye Özgür Özel çıktı.
“Değişim” mottosu ile Genel Başkanlığa seçilen Özgür Özel’in başlattığı siyasi süreç (tıpkı Devlet Bahçeli gibi), iktidar grubuna dahil olma istikametinde ilerliyor. CHP’nin de AK Parti rotasına girmesiyle, Türk siyasetinde, halkın iktidara karşı itirazlarını ve isteklerini yöneltebileceği bir “muhalefet” kalmamış oluyor. Muhalefetin, iktidarı dengeleyecek güçte olmadığı demokratik rejimlerin diktatörlüğe kayması ise, maalesef “önlenemeyecek” bir vakıadır. Özgür Özel’in, en son Kürtlerle ilgili olarak söylediklerine bakıldığında, “Türkiye’nin, çağdaş uygarlık yolundan ayrılarak, 3. sınıf bir Ortadoğu ülkesi olması” yolunda, artık neredeyse “geri dönülemez” bir aşamaya gelindiği görülüyor.
“KUVA-YI MİLLİYE”, “BALIKESİR AİLEM” VE AHMET AKIN
İşte, Türkiye için CHP perspektifinden çizilebilecek bu tablo içinde, şimdi gelelim Balıkesir’e…
Geçen yıl (14.05.2023’te) yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimleri’ne, CHP öncülüğünde, “Altılı Masa” organizasyonu ile giren muhalefet, hem milletvekili sayısında ve hem de Cumhurbaşkanlığı seçiminde, ağır bir yenilgi aldı! Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) liderliğinde iktidarı teşkil eden “Cumhur İttifakı”, seçimlerde 268 milletvekili çıkarırken Altılı Masa 169, Emek İrtifakı ise 61 milletvekilliği kazandı. Böylece, iktidar cenahına karşı, muhalefet kanadı, toplamda 230 sandalyede kaldı!
31 Mart 2024 tarihinde yapılan Mahalli İdareler Seçimleri’ne Özgür Özel’in Genel Başkanlığında giren CHP, beklenenin çok üzerinde oy alarak, başta İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa ve Balıkesir olmak üzere, belediyelerin kahir ekseriyetini (toplam 1.284 belediyenin 420’sini) aldı. Seçim sonuçlarına göre, 31 Mart’ta partilerin aldıkları büyükşehir, il, ilçe ve belde belediye sayıları şöyle:
- Büyükşehir Belediyeleri: CHP-14, AK Parti-12, DEM-3, YRP-1
- İl Belediyeleri: CHP-21, AK Parti-12, MHP-8, DEM-7, İYİ Parti-1, YRP-1
- İlçe Belediyeleri: AK Parti-356, CHP-337, MHP-122, DEM-65, YRP-24, İYİ Parti-24, BBP-14
- Belde Belediyeleri: AK Parti-125, MHP-54, CHP-48, YRP-19, DEM-7, BBP-6, İYİ Parti-4
Bu tablo, CHP açısından, 14 Mayıs 2023’teki hezimetten sonra, “Özgür Özel’in başarısı” olarak değerlendiriliyor! İlk bakışta, bu birçoklarına doğru gibi görünebilir. Ne var ki, siyasette kazın ayağı, hiçbir zaman göründüğü gibi değildir. 14 Mayıs 2023’te, büyük bir umutla Cumhur İttifakı’na oy veren seçmen, 31 Mart’a kadar geçen on buçuk aylık süre içinde, iktidardan beklediğini alamadı ve AK Parti’ye sırtını döndü ve karşısında da, ilk CHP’yi gördü. Kısacası, 31 Mart’ta CHP, aslında seçimi kazanmış değil, adeta “AK Parti’nin kaybettiğini tesadüfen yolda buldu”… Esen rüzgarlardan etkilenmeyen ve siyasetin nabzını tutabilen herkes de, bunun böyle olduğunu bilir.
Aynı şeyler, eksiksiz olarak (hatta fazlası ile) Balıkesir için de söylenebilir. AK Parti’nin, ülke genelinde yitirdiği siyasi prestijin etkisine ek olarak, Balıkesir’e mahsus, Yücel Yılmaz’ın şahsından ve ekibinden kaynaklanan olumsuz etkenleri de göz önüne almak gerekiyor. Ama, görünüşe bakılırsa, Ahmet Akın da, tıpkı Özgür Özel gibi, Balıkesir’deki seçim sonuçlarını kendi başarısı olarak değerlendiriyor! Seçimden bu yana tam 7 ay geçti. Siyasette bu, hiç de az bir süre değildir. Bu süre içinde (Büyükşehir’deki birkaç isabetli atama dışında) Ahmet Akın’ın ve İlçe Belediye Başkanlarının başarı hanelerine yazılabilecek ne var? İl genelinde, merkezde ve ilçelerde, her şey aynı tas, aynı hamam devam ediyor. Halka yansıyan söylentilere bakılırsa, değişen, sadece “belediyeler tarafından kayırılan kişiler ve kuruluşlar”; yoksa, gidişatta, üslup bakımından değişen neredeyse hiçbir şey yok!
Seçim döneminden bu yana, Ahmet Akın’ın siyasi söylemlerinde, “Kuva-yı Millîye” ve “Balıkesir ailem” ifadeleri öne çıkıyor… AK Parti ve MHP dönemlerinde ortaya atılan ve kesintisiz olarak sürdürülen “Kuva-yı Millîye şehri Balıkesir” ve “İstiklal Madalyası” gibi konularda, CHP döneminde yapılan ne var? Göreve gelir gelmez, bir taraftan AK Parti döneminden kalan borçları dev afişlerle halka açıklayan, diğer taraftan (BASKİ’nin malî durumuna bakmadan), su faturalarında %15 indirim(?) yapan Ahmet Akın, hemen akabinde suya %58 gibi, oldukça sert bir zam yapmak zorunda kaldı! Halk için son derece olumsuz olsa da, BASKİ’nin içinde bulunduğu şartlar bakımından, yapılan zam hiç de yanlış değil; ancak, öncesindeki “indirim palavrası” neyin nesiydi?
SİYASETTE, BAŞARISIZLIĞIN MAZERETİ YOKTUR!
Halk, önceki yönetimden devralınan borçlardan sebep, mevcut yönetimin yetersizliklerini asla makul ve mazur görmez! Seçilen yönetici, kaynak yaratabilme kabiliyetine sahip olmayanlar, gidip evlerinde oturmalı, milletin önüne çıkıp da, “sorun çözücü” rolüne soyunmamalıdır! Yakın geçmişimizde, “muhalefet belediyesi” olarak, Eskişehir’de Yılmaz Büyükerşen gibi muhteşem bir örnek var! Büyükerşen hoca, tüm görev süresi boyunca merkezi idarenin engellemelerine rağmen, Anadolu tabiri ile “yorgun domuzun bile durup eğlenmeyeceği” bir şehri, 20 yıl içinde, Türkiye’nin en önemli “iç turizm rotası” ve hatta merkezi konumuna getirmiştir. Hangi paralarla ve hangi kaynaklarla? Her bakımdan yoksun bulunan bir şehirden, sadece “Atatürk gibi düşünerek”, bugünün muhteşem Eskişehir’ini yaratmıştır. İşte, Balıkesir de, Ahmet Akın ve ekibinden, önceki dönemin borçları, merkezi idarenin tasarruf tedbirleri vb. gibi mazeretleri anlatmasını değil, Yılmaz Büyükerşen’in, Atatürk gibi düşünerek ortaya koyduğu başarıyı bekliyor.
Siyasette, başarısızlığın mazereti yoktur! Para yoksa bulacaksınız, kaynak yoksa yaratacaksınız, imkan yoksa ortaya çıkaracaksınız; bunun başka hiçbir yolu yok. Ama, bu işler, seçim döneminde üç-beş destekleri oldu diye, belediyelerden ona-buna kaynak aktarma esaslı tercihlerle olmaz! Önce, gerçek bir “niyet”, sonra da bu niyete uygun kararlar tercihler ve uygulamalarla başarı mümkün olabilir. Yoksa, sen-ben bizim oğlan muhabbetleri ile mazeret üreterek, sadece Balıkesir’e zaman kaybettirilir… Birkaç istisna haricinde, şu ana kadar teşekkül ettirilmiş olan yönetim kadroları ile “Ahmet Akın dönemi”nden, umutlu olmak ve kayda değer bir başarı beklemek, maalesef pek mümkün görünmüyor!
_________________
(*) CHP Düzelmeden Türkiye Düzelmez! (11 Eylül 2023)
(**) https://tr.wikipedia.org/wiki/Dokuz_Umde