Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

CAMİ ÖNLERİNDEKİ DİLENCİLERLE NEDEN KİMSE İLGİLENMİYOR?

Son birkaç aydır, Cuma namazlarımı (üst üste iki haftası aynı camide olmak üzere) Balıkesir’in merkezî semtlerindeki farklı camilerde kılıyorum. Namaz çıkışlarında, çoğu kadın ve hayli yaşlı 3-5 kişinin, camilerin önlerinde dilenmekte olduklarını ve bunların hep aynı kişiler olduklarını görüyorum. Bu insanları, tüm cemaatin dağılıp, camiden ayrılışlarına kadar uzaktan izliyorum. Bazen de, cüz’î miktarlarda sadaka vererek onlara yaklaşıyor ve yakından incelemeye çalışıyorum. Bana, gerçekten de çok zor durumda ve hemen her şeye muhtaçlarmış gibi görünüyorlar. Balıkesir merkezde, camilerde dilenmekte olan bu insanların hepsini toplasak, sanırım 40-50 civarında bir sayı edecek gibi. Aralarında, dilenciliği adeta bir “meslek” gibi yapanların olup-olmadığını anlamaya alışıyorum; ancak, gördüğüm bu insanların, gerçekten hiç de iyi durumda olmadıkları ve neredeyse her şeye ihtiyaçları olduğu kanaatine varıyorum. Elbette, sadece benim 10-15 dakikalık gözlemlerimle sağlam bir kanaate varmak pek mümkün değil. Ama, Valiliğin ve Belediyenin ilgili birimleri, pek âlâ bunları yakından inceleyebilir; eğer profesyonel dilencilerse, bunların cami önlerinden temizlemesi; yok eğer gerçekten muhtaç insanlarsa, o zaman da kamu kaynakları ile bu insanlara yardım edilerek, yine dilenmelerine son verilmesi gerekiyor.   KAMU KURUMLARI TARAFINDAN YAPILAN SOSYAL YARDIMLAR Ülkemizde, son zamanlarda ve özellikle de AK Parti döneminde, ihtiyaç sahibi insanlarımıza yönelik yardım ve yaşam destek uygulamaları, önceki yıllara kıyasla hayli gelişmiştir. Elbette, bu gelişmeyi, sadece (gerek merkezi ve gerekse yerel yönetimlerde) görev başında bulunan siyasilere mal ediyor değilim. Kamu görevi üstlenmiş olan siyasileri, yönetmekte oldukları kurumların imkanları ile muhtaç insanlara yardım yapmaya yönlendiren pek çok etkenden söz edilebilir. Balıkesir Belediyesi’nde görev yaptığım 2005-2009 yılları arasında, kurumsal olarak yapılmakta olan sosyal yardım faaliyetlerini yakından takip ediyordum. Önce, başta Mahalle Muhtarları olmak üzere, meslek kuruluşları ile dernekler, vakıflar, sendikalar vb. gibi sivil toplum kuruluşlarından alınan bilgiler, belediyenin Sosyal İşler ve Zabıta birimleri tarafından değerlendirilir, ihtiyaç sahibi ve gündelik geçim imkanları bakımından zor durumda olan aileler ve vatandaşlar, ihtiyaç durumlarına göre titizlikle tespit edilirdi. Daha sonra ise, o günkü belediye sınırları içinde yer alan mahallelerde ve yerleşim yerlerinde yaşamakta olan ihtiyaç sahibi insanlarımızın listeleri oluşturulurdu. Bu listelerdeki isimler, Belediye Zabıta birimi tarafından belli aralıklarla kontrol edilerek, bu insanların gerek ihtiyaç durumları ve gerekse destek konuları ile ilgili öncelikleri, sürekli güncellenir ve titizlikle takip edilirdi. Sonra da, İl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile de işbirliği yapılarak, bu insanlarımıza kamusal destekler sağlanırdı. Bu insanlara yapılan (gıda, yakacak, ilaç vb. gibi) aynî yardımlar ise, mümkün olduğunda geceleri kendilerine ulaştırılır; mümkün olduğunca komşularına gösterilmezdi. Bugün de Belediyelerimiz ve İl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından, ihtiyaç sahiplerine maddî ve nakdî yardımların yanı sıra, Sağlık Bakanlığı tarafından da, başta yatağa bağımlı hastalara yönelik “evde bakım” hizmetleri olmak üzere, ambulans ve hasta nakil araçları ve hasta yıkama hizmeti gibi, sağlık destekleri ile hasta yatağı, hasta alt bezi vb. gibi medikal malzeme yardımları da yapılıyor elbette. Ancak, Cuma namazı çıkışlarında cami önlerinde dilenmekte olan insanlarla, sanki ilgilenen hiçbir kurum yok gibi görünüyor! Elbette, bu konuyla ilgili kişisel gözlemlerimin yeterli olabileceğini düşünüyor değilim. Acaba, resmî kurumlarımızın sosyal yardım birimleri tarafından bu insanlar tespit edilerek, tek tek her birinin yaşam şartları araştırıldıktan sonra, cami önlerinde dilenmekten kurtarılamazlar mı? Hatta, bu çalışmaları eskiden “köy” dediğimiz, günümüzün kırsal mahallelerine kadar yaygınlaştırarak, ilimizdeki tüm yerleşim birimlerinde yardıma ve yaşam desteğine muhtaç yaşamakta olan insanlarımıza, yaşadığımız çağa uygun düzeyde destek hizmetleri sunulamaz mı? Cuma günleri cami önlerinde ve sair zamanlarda sokaklarda dilenmekte olan insanlar genelde, kamu kurumları tarafından verilmekte olan yardımlara ve destek hizmetlerine ulaşma becerileri (ya da yapıldığı zannedilen yardımlar yeterli) olmadığından, çoğu zaman acılar içinde ve çok zor şartlar altında yaşıyorlar. Bir de, çoğu zaman bu insanların yanlarında küçük çocuklarının da olması ve bazılarının da yaşlı olmaları ise, durumu birkaç kat ağırlaştırıyor.   MUHTARLAR, YARDIMLAR KONUSUNDA DAHA AKTİF OLMALI! Bu insanların, yaşadıkları yerlerde, diğer insanların gözünde rahatsız ve rencide etmeden takip edilerek, insanî hassasiyetlerle ve titizlikle yapılacak araştırma ve incelemelerden sonra, adlarının, kamu sosyal yardım birimlerinin “sürekli ve düzenli yardım edilmesi gerekenler listesi”ne dahil edilmesinin kolay ve mümkün olduğunu düşünüyorum. Adları, ihtiyaçları ve adresleri ile, yaşam şartları belirlenmiş olan, desteğe ve yardıma muhtaç insanlarımıza yönelik hizmetlerin yürütülmesinde, Mahalle Muhtarlarımıza da son derece önemli ve büyük görevler düşüyor. Açık söyleyeyim ki (kırsal mahalleler hariç), il ve ilçe merkezlerindeki Mahalle Muhtarları’nın görev ve yetkilerinin neler olduğunu (ben de dahil), halkımız hiç bilmiyor! Muhtarlar hiç olmazsa, mahallelerinde ikamet etmekte olan ihtiyaç sahibi insanlara, kamu kuruluşları tarafından sağlanacak yardımlarla ilgili öncelikli görevler ve sorumluluklar üstlenmelidirler. Bu konuda Muhtarlar, mahallelerinde bulunan camilerin imamları, müezzinleri ve cemaatleriyle de, düzenli diyalog içinde olmalıdırlar. Cami önlerinde ve sokaklarda dilencilerin dolaşması, semtlerin ve şehirlerin sosyal yaşam kalitelerini de olumsuz etkileyen bir durumdur. Yapılması pekâlâ “mümkün” ve sürdürülmesi hiç de “zor olmayan” kamusal sosyal yardım faaliyetlerinin, “olması gerektiği” şekilde ve standartlarda yürütülemiyor olması, toplumsal gelişmemizi de engelliyor. Belediyedeki görevim sırasında yakından müşahede ettiğim sosyal yardım faaliyetlerinin, düzenlenmesinin ve yürütülmesinin, hiç de zor olmadığını, gayet yakından gözlemlemiştim. Bütün mesele, bu konuyla ilgili birimlerde görev yapmakta olan kamu personelinin ve onların amirlerinin, bu işi ciddiye almalarında ve bu hizmeti gerektiği şekilde olabildiğince yüksek kalite standartlarında yapmaya niyetli olmalarındadır. Eğer böyle kollektif ve kurumsal bir niyet yoksa, eldeki imkanlar asla maksada matuf olarak, verimli bir şekilde kullanılamaz ve o zavallı insanlar, cami önlerinde ve sokaklarda dilenmeye mecbur kalırlar. Bu durum ise, zaman içinde duygu sömürüsüne dayanan profesyonel dilencilik faaliyetlerinin zemini ve gerekçesi haline gelir.   ORGANİZE PROFESYONEL DİLENCİLER NE OLACAK? Tabii bu arada, dilenciliği, “duygu sömürüsü” yöntemlerini kullanarak, adeta profesyonel bir “meslek” olarak gören ve yapmakta olan, birtakım art-niyetli kişilerin organize faaliyetlerinin de göz önüne alınması gerekiyor. Bu tür kişilere karşı, valiliğe ve belediyelere bağlı kolluk kuvvetleri eliyle etkili bir mücadele sürdürülebilir. Nedense, halihazırda bu konudaki kolluk faaliyetleri, yöntem bakımından, profesyonel dilencilere karşı etkili olamıyor; daha da kötüsü, yıllardır güya yürütülmekte olan sözde mücadelede neden başarılı olunamadığını dert edinen de yok! Dilenen bu gibi insanlar, “dilenmekte oldukları mahallerde fiziki/fiili müdahale”lerle, hiçbir zaman engellenemediği halde, kolluk personelinin aynı verimsiz davranışları, anlamsız bir şekilde devam ediyor! Halbuki, bu insanlar bir süre dikkatle izlense, yaşam şartları araştırılsa, haklarında bilinmesi gereken bilgiler toplandıktan ve o bilgiler üzerinden, insanî değerlendirmeler yapıldıktan sonra uygun olacak etkili “müdahale” ya da işe yarar “yardım” usullerinin belirlenmesi ile pekâlâ netice alınabilir. Bu ise, uzun vadeli, sabırlı, sistemli ve kararlı bir çalışmayı gerektiriyor! Öyle, anlık polisiye operasyonların mantığı ile, zaman zaman sokaktan dilencileri toplayıp, karakollarda ifadelerini aldıktan sonra, tekrar sokağa salmakla, profesyonel dilencilikle mücadele edilemez, edilse de netice alınamaz!   YETERLİ BİLGİ OLMADAN ETKİLİ UYGULAMA OLMAZ! Uzun sözün kısası; dilenen insanların, tek tek neden dilendiklerini araştırmadan, doğru bir şekilde ve yeterli düzeyde öğrenmeden ve anlamadan, dilenciliğe karşı etkili mücadele yapılamaz. Konuyla ilgili kamu kuruluşlarının yöneticileri ve personelleri, öncelikle dilenciliği ortaya çıkaran sebepleri ve şartları iyi bilmeli, sonra da ellerindeki imkanları, gerçekten ihtiyacı olanlar için kullanmalıdır. Aynı şekilde, duygu sömürüsü yöntemleriyle, insanları istismar ederek dilenen profesyonel organize gruplara karşı da, kararlı ve etkili bir mücadele anlayışına ve sistemine sahip olmalıdırlar. Eğer, bu gibi insanlara karşı mücadeleyi olumsuz etkileyen yasal mevzuat yetersizlikleri söz konusu ise, sahada uygulamanın içinde olan yerel mücadele birimleri, merkezi yönetim yetkililerine, konuyla ilgili sağlam değerlendirme raporları sunarak, yasal eksikliklerin giderilmesini talep etmelidirler. Görünen odur ki, gerek kamu kaynakları ve gerekse insanlarımızın (merhamet duyguları ile ortaya koydukları) merhamet ve yardımseverlik duygularından kaynaklanan davranışları, asıl ve gerçek ihtiyaç sahiplerinden çok, profesyonel dilenciler tarafından istismar edilerek sömürülürken, gerçek ihtiyaç sahipleri de, cami önlerinde ve sokaklarda dilenmek zorunda kalmaktadırlar. Balıkesir’de, her Cuma namazı sonrasında, hepi topu 5-10 caminin önünde dilenmekte olan ve sayıları pek de fazla olmayan bu insanlar; öyle sanıyorum ki, her şeyden önce, kamu kuruluşlarının insani, vicdanî ve sistemli ilgisine muhtaçlar…
Ekleme Tarihi: 23 Ekim 2024 - Çarşamba

CAMİ ÖNLERİNDEKİ DİLENCİLERLE NEDEN KİMSE İLGİLENMİYOR?

Son birkaç aydır, Cuma namazlarımı (üst üste iki haftası aynı camide olmak üzere) Balıkesir’in merkezî semtlerindeki farklı camilerde kılıyorum. Namaz çıkışlarında, çoğu kadın ve hayli yaşlı 3-5 kişinin, camilerin önlerinde dilenmekte olduklarını ve bunların hep aynı kişiler olduklarını görüyorum. Bu insanları, tüm cemaatin dağılıp, camiden ayrılışlarına kadar uzaktan izliyorum. Bazen de, cüz’î miktarlarda sadaka vererek onlara yaklaşıyor ve yakından incelemeye çalışıyorum. Bana, gerçekten de çok zor durumda ve hemen her şeye muhtaçlarmış gibi görünüyorlar.

Balıkesir merkezde, camilerde dilenmekte olan bu insanların hepsini toplasak, sanırım 40-50 civarında bir sayı edecek gibi. Aralarında, dilenciliği adeta bir “meslek” gibi yapanların olup-olmadığını anlamaya alışıyorum; ancak, gördüğüm bu insanların, gerçekten hiç de iyi durumda olmadıkları ve neredeyse her şeye ihtiyaçları olduğu kanaatine varıyorum. Elbette, sadece benim 10-15 dakikalık gözlemlerimle sağlam bir kanaate varmak pek mümkün değil. Ama, Valiliğin ve Belediyenin ilgili birimleri, pek âlâ bunları yakından inceleyebilir; eğer profesyonel dilencilerse, bunların cami önlerinden temizlemesi; yok eğer gerçekten muhtaç insanlarsa, o zaman da kamu kaynakları ile bu insanlara yardım edilerek, yine dilenmelerine son verilmesi gerekiyor.

 

KAMU KURUMLARI TARAFINDAN YAPILAN SOSYAL YARDIMLAR

Ülkemizde, son zamanlarda ve özellikle de AK Parti döneminde, ihtiyaç sahibi insanlarımıza yönelik yardım ve yaşam destek uygulamaları, önceki yıllara kıyasla hayli gelişmiştir. Elbette, bu gelişmeyi, sadece (gerek merkezi ve gerekse yerel yönetimlerde) görev başında bulunan siyasilere mal ediyor değilim. Kamu görevi üstlenmiş olan siyasileri, yönetmekte oldukları kurumların imkanları ile muhtaç insanlara yardım yapmaya yönlendiren pek çok etkenden söz edilebilir.

Balıkesir Belediyesi’nde görev yaptığım 2005-2009 yılları arasında, kurumsal olarak yapılmakta olan sosyal yardım faaliyetlerini yakından takip ediyordum. Önce, başta Mahalle Muhtarları olmak üzere, meslek kuruluşları ile dernekler, vakıflar, sendikalar vb. gibi sivil toplum kuruluşlarından alınan bilgiler, belediyenin Sosyal İşler ve Zabıta birimleri tarafından değerlendirilir, ihtiyaç sahibi ve gündelik geçim imkanları bakımından zor durumda olan aileler ve vatandaşlar, ihtiyaç durumlarına göre titizlikle tespit edilirdi. Daha sonra ise, o günkü belediye sınırları içinde yer alan mahallelerde ve yerleşim yerlerinde yaşamakta olan ihtiyaç sahibi insanlarımızın listeleri oluşturulurdu. Bu listelerdeki isimler, Belediye Zabıta birimi tarafından belli aralıklarla kontrol edilerek, bu insanların gerek ihtiyaç durumları ve gerekse destek konuları ile ilgili öncelikleri, sürekli güncellenir ve titizlikle takip edilirdi. Sonra da, İl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ile de işbirliği yapılarak, bu insanlarımıza kamusal destekler sağlanırdı. Bu insanlara yapılan (gıda, yakacak, ilaç vb. gibi) aynî yardımlar ise, mümkün olduğunda geceleri kendilerine ulaştırılır; mümkün olduğunca komşularına gösterilmezdi.

Bugün de Belediyelerimiz ve İl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından, ihtiyaç sahiplerine maddî ve nakdî yardımların yanı sıra, Sağlık Bakanlığı tarafından da, başta yatağa bağımlı hastalara yönelik “evde bakım” hizmetleri olmak üzere, ambulans ve hasta nakil araçları ve hasta yıkama hizmeti gibi, sağlık destekleri ile hasta yatağı, hasta alt bezi vb. gibi medikal malzeme yardımları da yapılıyor elbette. Ancak, Cuma namazı çıkışlarında cami önlerinde dilenmekte olan insanlarla, sanki ilgilenen hiçbir kurum yok gibi görünüyor! Elbette, bu konuyla ilgili kişisel gözlemlerimin yeterli olabileceğini düşünüyor değilim. Acaba, resmî kurumlarımızın sosyal yardım birimleri tarafından bu insanlar tespit edilerek, tek tek her birinin yaşam şartları araştırıldıktan sonra, cami önlerinde dilenmekten kurtarılamazlar mı?

Hatta, bu çalışmaları eskiden “köy” dediğimiz, günümüzün kırsal mahallelerine kadar yaygınlaştırarak, ilimizdeki tüm yerleşim birimlerinde yardıma ve yaşam desteğine muhtaç yaşamakta olan insanlarımıza, yaşadığımız çağa uygun düzeyde destek hizmetleri sunulamaz mı? Cuma günleri cami önlerinde ve sair zamanlarda sokaklarda dilenmekte olan insanlar genelde, kamu kurumları tarafından verilmekte olan yardımlara ve destek hizmetlerine ulaşma becerileri (ya da yapıldığı zannedilen yardımlar yeterli) olmadığından, çoğu zaman acılar içinde ve çok zor şartlar altında yaşıyorlar. Bir de, çoğu zaman bu insanların yanlarında küçük çocuklarının da olması ve bazılarının da yaşlı olmaları ise, durumu birkaç kat ağırlaştırıyor.

 

MUHTARLAR, YARDIMLAR KONUSUNDA DAHA AKTİF OLMALI!

Bu insanların, yaşadıkları yerlerde, diğer insanların gözünde rahatsız ve rencide etmeden takip edilerek, insanî hassasiyetlerle ve titizlikle yapılacak araştırma ve incelemelerden sonra, adlarının, kamu sosyal yardım birimlerinin “sürekli ve düzenli yardım edilmesi gerekenler listesi”ne dahil edilmesinin kolay ve mümkün olduğunu düşünüyorum. Adları, ihtiyaçları ve adresleri ile, yaşam şartları belirlenmiş olan, desteğe ve yardıma muhtaç insanlarımıza yönelik hizmetlerin yürütülmesinde, Mahalle Muhtarlarımıza da son derece önemli ve büyük görevler düşüyor.

Açık söyleyeyim ki (kırsal mahalleler hariç), il ve ilçe merkezlerindeki Mahalle Muhtarları’nın görev ve yetkilerinin neler olduğunu (ben de dahil), halkımız hiç bilmiyor! Muhtarlar hiç olmazsa, mahallelerinde ikamet etmekte olan ihtiyaç sahibi insanlara, kamu kuruluşları tarafından sağlanacak yardımlarla ilgili öncelikli görevler ve sorumluluklar üstlenmelidirler. Bu konuda Muhtarlar, mahallelerinde bulunan camilerin imamları, müezzinleri ve cemaatleriyle de, düzenli diyalog içinde olmalıdırlar.

Cami önlerinde ve sokaklarda dilencilerin dolaşması, semtlerin ve şehirlerin sosyal yaşam kalitelerini de olumsuz etkileyen bir durumdur. Yapılması pekâlâ “mümkün” ve sürdürülmesi hiç de “zor olmayan” kamusal sosyal yardım faaliyetlerinin, “olması gerektiği” şekilde ve standartlarda yürütülemiyor olması, toplumsal gelişmemizi de engelliyor. Belediyedeki görevim sırasında yakından müşahede ettiğim sosyal yardım faaliyetlerinin, düzenlenmesinin ve yürütülmesinin, hiç de zor olmadığını, gayet yakından gözlemlemiştim.

Bütün mesele, bu konuyla ilgili birimlerde görev yapmakta olan kamu personelinin ve onların amirlerinin, bu işi ciddiye almalarında ve bu hizmeti gerektiği şekilde olabildiğince yüksek kalite standartlarında yapmaya niyetli olmalarındadır. Eğer böyle kollektif ve kurumsal bir niyet yoksa, eldeki imkanlar asla maksada matuf olarak, verimli bir şekilde kullanılamaz ve o zavallı insanlar, cami önlerinde ve sokaklarda dilenmeye mecbur kalırlar. Bu durum ise, zaman içinde duygu sömürüsüne dayanan profesyonel dilencilik faaliyetlerinin zemini ve gerekçesi haline gelir.

 

ORGANİZE PROFESYONEL DİLENCİLER NE OLACAK?

Tabii bu arada, dilenciliği, “duygu sömürüsü” yöntemlerini kullanarak, adeta profesyonel bir “meslek” olarak gören ve yapmakta olan, birtakım art-niyetli kişilerin organize faaliyetlerinin de göz önüne alınması gerekiyor. Bu tür kişilere karşı, valiliğe ve belediyelere bağlı kolluk kuvvetleri eliyle etkili bir mücadele sürdürülebilir. Nedense, halihazırda bu konudaki kolluk faaliyetleri, yöntem bakımından, profesyonel dilencilere karşı etkili olamıyor; daha da kötüsü, yıllardır güya yürütülmekte olan sözde mücadelede neden başarılı olunamadığını dert edinen de yok! Dilenen bu gibi insanlar, “dilenmekte oldukları mahallerde fiziki/fiili müdahale”lerle, hiçbir zaman engellenemediği halde, kolluk personelinin aynı verimsiz davranışları, anlamsız bir şekilde devam ediyor!

Halbuki, bu insanlar bir süre dikkatle izlense, yaşam şartları araştırılsa, haklarında bilinmesi gereken bilgiler toplandıktan ve o bilgiler üzerinden, insanî değerlendirmeler yapıldıktan sonra uygun olacak etkili “müdahale” ya da işe yarar “yardım” usullerinin belirlenmesi ile pekâlâ netice alınabilir. Bu ise, uzun vadeli, sabırlı, sistemli ve kararlı bir çalışmayı gerektiriyor! Öyle, anlık polisiye operasyonların mantığı ile, zaman zaman sokaktan dilencileri toplayıp, karakollarda ifadelerini aldıktan sonra, tekrar sokağa salmakla, profesyonel dilencilikle mücadele edilemez, edilse de netice alınamaz!

 

YETERLİ BİLGİ OLMADAN ETKİLİ UYGULAMA OLMAZ!

Uzun sözün kısası; dilenen insanların, tek tek neden dilendiklerini araştırmadan, doğru bir şekilde ve yeterli düzeyde öğrenmeden ve anlamadan, dilenciliğe karşı etkili mücadele yapılamaz. Konuyla ilgili kamu kuruluşlarının yöneticileri ve personelleri, öncelikle dilenciliği ortaya çıkaran sebepleri ve şartları iyi bilmeli, sonra da ellerindeki imkanları, gerçekten ihtiyacı olanlar için kullanmalıdır.

Aynı şekilde, duygu sömürüsü yöntemleriyle, insanları istismar ederek dilenen profesyonel organize gruplara karşı da, kararlı ve etkili bir mücadele anlayışına ve sistemine sahip olmalıdırlar. Eğer, bu gibi insanlara karşı mücadeleyi olumsuz etkileyen yasal mevzuat yetersizlikleri söz konusu ise, sahada uygulamanın içinde olan yerel mücadele birimleri, merkezi yönetim yetkililerine, konuyla ilgili sağlam değerlendirme raporları sunarak, yasal eksikliklerin giderilmesini talep etmelidirler.

Görünen odur ki, gerek kamu kaynakları ve gerekse insanlarımızın (merhamet duyguları ile ortaya koydukları) merhamet ve yardımseverlik duygularından kaynaklanan davranışları, asıl ve gerçek ihtiyaç sahiplerinden çok, profesyonel dilenciler tarafından istismar edilerek sömürülürken, gerçek ihtiyaç sahipleri de, cami önlerinde ve sokaklarda dilenmek zorunda kalmaktadırlar. Balıkesir’de, her Cuma namazı sonrasında, hepi topu 5-10 caminin önünde dilenmekte olan ve sayıları pek de fazla olmayan bu insanlar; öyle sanıyorum ki, her şeyden önce, kamu kuruluşlarının insani, vicdanî ve sistemli ilgisine muhtaçlar…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.