Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

BİZE, “YENİ BİR BAKIŞ VE YENİ BİR TARZ” GEREKİYOR

Balıkesir’in, sahip olduğu tüm doğal potansiyeli kısırlaştıran ve verimsiz hale getiren hususların başında, il geneline yaygın bir şekilde hakim olan, insanlarımızın “küçük hesaplar peşinde koşma” hastalığı gelir. Balıkesir’de, hemen her sahada, bu hastalık, mutlaka bir şekilde baş gösteriyor. Herhangi bir alanda yeni bir vizyon, yeni bir anlayış getirmeye çalışan hiç kimse, bugüne kadar, bu hastalığa yakalanmış olan hemşehrilerimizin hışmından kurtulamamıştır. Mesela, vilayet tarihinde, eşi emsali görülmemiş bir anlayışla, Belediye Başkanı olarak, dosta-düşmana kendisini kabul ettirmiş olan Sabri Uğur gibi adamı, 2009 seçimlerinde, siyaset bataklığında boğduk! Hem de bunu, kimi tercih ederek yaptık? Hani, “yatacak yerimiz yok” deriz ya, işte tam o hesap… Allah bize akıl-fikir versin, ne diyelim!   KISIR ZİHNİYET DEĞİŞMİYOR! Etrafımıza şöyle bir baktığımızda, sadece siyasette değil, hemen her alanda buna benzer pek çok örneği rahatlıkla görebiliriz. Nitekim, Balıkesir’de ticarette de, sanayide de, tarım ve hayvancılıkta da, 40-50 yıl önceki kafa, bugün de aynıdır, değişmemiştir. O kafa ile o yıllardaki toplumsal ihtiyaçlarımıza yetecek üretim yapılabiliyordu belki; ama, bugünümüzü kurtaracak düzeyde üretimin yapılamadığı da açıktır. O günde bu yana elbette epey bir değişim söz konusudur; ama bu, dünyada meydana gelen değişimin zorunlu yansımalarından başka bir şey değildir… Bizde, hayatın her sahasına bakış, 50 (belki de 100) yıl önceki ile hâlâ aynıdır. İşte, bizim bu toplu davranış şeklimizi gayet iyi bilen Ankara’daki siyaset baronları ve onların Balıkesir’deki taşeronları (siyaseten birbirlerine tamamen zıt kutuplarda olsalar bile), Balıkesir’in geleceğini aydınlatma ihtimali bulunan değerlerin boğulması söz konuşu olduğunda, saatler mesabesinde kısa bir zaman içinde bir araya geliyorlar, anlaşıyorlar ve kendi küçük hesaplarının gerektirdiği sonuçları alıyorlar ki, Sabri Uğur’un 2009’da seçimi kaybetmesinde işbirliği yapan yerel siyasi taşeronlar, bunu çok daha iyi bilecekler.   CEHALETE DAYALI MUHAFAZAKÂRLIK Öte yandan, mesela, Balıkesir halkı, hemen her konuda acayip şekilde “muhafazakâr”dır ve böyle olmayı da, çok matah bir şey zanneder! Çünkü, muhafazakar olmayı, “dindar” olmakla aynı zanneder… Ancak, geçmişten gelen nelerin muhafaza edilip, nelerin terkedilmesi gerektiği konusunda, hiçbir zaman doğru seçim yapamazken, yanlış seçim konusunda şaştığı görülmemiştir; biz, ilginç bir şekilde, kırk doğru arasında yer alan o tek bir tane yanlışı buluruz ve onu tercih ederiz. Bunun sebebi, muhafazakarlığımızın, akla ve bilime değil, koyu bir cehalete dayanıyor olmasıdır. Halbuki, akla ve bilime dayanan bir muhafazakârlık, çok daha başka sonuçlar verir. Mesela, Balıkesir Üniversitesi’ne Rektör olabilecek Balıkesirli sayısız bilimadamı varken, biz tutarız, Prof.Dr. Kerim Özdemir gibi, içlerinden en olmayacak adamı getirip o koltuğa oturturuz! Sonra da, sanki başarısızlığın sebebi, adamın Balıkesirli olmasıymış gibi, kendi ayağımıza kurşun sıkmaya devam ederiz. Ve, bu atmosferde, elin adamı gelir (maalesef, şahsen benim de dahil olduğum), Balıkesir’deki küçük hesaplar sisteminin imkanlarını kullanarak Rektör olur! Benzer bir başka örneği, yine üniversiteden, Tıp Fakültesi Dekanlığı konusunda da, ya da bir diğer İl Müdürleri ile ilgili olarak da verebiliriz ve eminim bu konuda sizler de, kendi çevrenizden sayısız örnekleri bilirsiniz. Bilime ve yüksek kültüre dayanan bir muhafazakarlık, geçmişi geleceğe bağlama hususunda, toplumu fevkalade olumlu sonuçlara ulaştırır. Ne var ki, bizdeki bu cehalete dayanan muhafazakarlık, tam bir faciadır ve toplumun geri kalmasına (ve hatta “gerilemesine”) yol açar ki, Balıkesir bu konuda, özel bir örnek teşkil eder.   İÇİMİZDEN ÇIKAN DEĞERLER NEDEN BİZİ İLGİLENDİRMİYOR! Şimdi burada, adlarını ek tek saymayı gerekli görmüyorum; kendilerini geliştirmiş, Türkiye ve dünya çapında önemli işler yapmış olan Balıkesirlilerin, neredeyse hiçbiri, kendi memleketlerinde bilinmezler ve tanınmazlar. Dahası, bizim bu gibi değerlerle hiçbir işimiz olmaz; çünkü, bu tür insanlarımızın, bizim küçük hesaplar sistemimizde yerleri yoktur. Neyse ki, istisna kabilinden de olsa, kendileri Balıkesirli olmasalar da, bir şekilde hayatlarının bir kısmını burada yaşamış, eğitimlerinin bir bölümünü burada yapmış olan ve Balıkesir’e vefa duyguları canlı olan Prof.Dr. Devrim Erbil gibi bazı değerlere, Belediyelerimiz tarafından ilgi gösterilebilmiştir. Ne var ki, bu tür örnekler, istisna kabilinden az ve yetersizdir.   YEREL ENTELEKTÜEL PLATFORMLARA İHTİYACIMIZ VAR Bir de, Balıkesir’in, kendi yerel düzeydeki önceliklerine ve sorunlarına kafa yoracak entelektüel ve kültürel platformları yoktur. Halihazırda kültür ve sanatta olsun, sporda olsun, bu alanlarla yakından ilgilenenlerin de, tipik bir şekilde, Balıkesir’in küçük hesaplar sisteminin özelliklerini taşımakta olduklarını görüyoruz. Mesela, 30yılı aşkın bir süredir burada müzik yapıyor adam, bugün hala o 30 yıl önceki düzeyini aşamamış, yerine o işi götürecek kimseyi koyamamış; yani, kendisi, bir “duayen” bir “eski usta” olarak kenara çekilip, yerini kendisinden sonra gelen nesillerden birine bırakamamış! Adam, 30 yaşındayken ne idiyse, 70’ine merdiven dayamış, hâlâ aynı yerde… Balıkesir’de, belirgin bir müzik zevki, anlayışı ve bilgisi ortaya konabilecek hiçbir ortam yok! Bu durum, tiyatro, sinema, spor vb. gibi, hemen her alan için de aynen geçerlidir. Neden? Tabii, arkadan gelen kabiliyetli gençler de, bu engel karşısında, ya çalıştığı konuya olan ilgisini kaybediyor, ya da çekip il dışına gidiyor. Sonra da, bu arkadaşlar, “İşte, bizim yetiştirdiğimiz gençler, şimdi şurada, burada…” filan diye, etraflarına fiyaka yapıyorlar. Ama, Balıkesir’deki müzikle uğraşanların seviyeleri 30-40 yıl öncesinin de gerisine düşmüş oluyor!   BALIKESİR SANAT MERKEZİ (BSM) Bu konuda, bir hayli farklı bir örnek daha var ki, ondan da söz etmemiz lazım: Balıkesir Sanat Merkezi, yani, bilinen adı ile BSM… Onur Ayan, önce gitti Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi aldı ve döndü, kendi şehrinde tiyatro sevdasının peşine düştü. Türkiye çapında dikkat çeken işler yapıyor; peki, Balıkesirliler olarak, bizim bundan haberimiz var mı? Elbette ki yok! Zaten, böyle şeylerden haberimiz olsaydı, bu şehirde bir dünya şey çok daha farklı olacaktı… Balıkesir’den yüksek kabiliyetli ve yüksek nitelikli insanlar çıkmıyor değil. Ne var ki, biz halk olarak bu insanlarımıza sahip çıkmayı beceremiyoruz, sonra da ikinci, üçüncü, beşinci sınıf insanların elinde kalıyoruz. Çünkü, bu yüksek nitelikli gençler, kendi geleceklerini Balıkesir (ve bazen de ülke) dışında arıyorlar; yani herkes, bir İsmail Akçay gibi, bir Onur Ayan gibi, inatla Balıkesir’de kalmaya çalışmıyor! Neticede, biz, cehalete dayalı bu muhafazakarlığımızla, akla ve bilime dayanmayan işler yapmakla, içimizden yetişen insanlarımızı hor görmekle ve dışarıdan Balıkesir’e gelenlerde keramet aramakla, kendimizi geri kalmaya mahkum etmiş oluruz… Bu halimizle de, Ankara’daki siyaset baronlarının Balıkesir’deki taşeronlarının elinde, oyuncak oluyoruz.   “A KALİTE” HİZMET VE ÜRETİM YOK! Unutmayalım ki, bu şehirde, hâlâ A kelite bir lokanta, A kalite bir hastane, A kalite bir otel vb donatılar bile yok! Çoğu zaman, dışarıdan gelen belli düzeydeki misafirlerimizi ağırlayabileceğimiz mekanlar bile yok burada. Aynı şekilde, marka olarak ürünlerini ve üretim standartlarını piyasalarda kabul ettirmiş, tescilli A kalite üretimimiz de yok tabii. Bugünkü bu halimizle, Balıkesir olarak yolumuza devam edemeyiz! Oturup, kendimizi ve ilimizi yeni bir anlayışla, yeni baştan değerlendirmemiz ve geleceğimizi ona göre inşa etmemiz gerekiyor. Yoksa, bugünkü bu halimizle, Balıkesir’in bu ülkede, öyle fazla bir şansı olmaz, sahip olduğumuz tüm zenginlikler heba olmaya devam eder… Başkaları gelip burada abad olurken, biz de öylece seyreder, “acaba bu yabancılar, çocuklarımıza yanlarında asgari ücretle bir iş verirler mi” diye bakar dururuz.
Ekleme Tarihi: 31 Ekim 2021 - Pazar

BİZE, “YENİ BİR BAKIŞ VE YENİ BİR TARZ” GEREKİYOR

Balıkesir’in, sahip olduğu tüm doğal potansiyeli kısırlaştıran ve verimsiz hale getiren hususların başında, il geneline yaygın bir şekilde hakim olan, insanlarımızın “küçük hesaplar peşinde koşma” hastalığı gelir. Balıkesir’de, hemen her sahada, bu hastalık, mutlaka bir şekilde baş gösteriyor. Herhangi bir alanda yeni bir vizyon, yeni bir anlayış getirmeye çalışan hiç kimse, bugüne kadar, bu hastalığa yakalanmış olan hemşehrilerimizin hışmından kurtulamamıştır.

Mesela, vilayet tarihinde, eşi emsali görülmemiş bir anlayışla, Belediye Başkanı olarak, dosta-düşmana kendisini kabul ettirmiş olan Sabri Uğur gibi adamı, 2009 seçimlerinde, siyaset bataklığında boğduk! Hem de bunu, kimi tercih ederek yaptık? Hani, “yatacak yerimiz yok” deriz ya, işte tam o hesap… Allah bize akıl-fikir versin, ne diyelim!

 

KISIR ZİHNİYET DEĞİŞMİYOR!

Etrafımıza şöyle bir baktığımızda, sadece siyasette değil, hemen her alanda buna benzer pek çok örneği rahatlıkla görebiliriz. Nitekim, Balıkesir’de ticarette de, sanayide de, tarım ve hayvancılıkta da, 40-50 yıl önceki kafa, bugün de aynıdır, değişmemiştir. O kafa ile o yıllardaki toplumsal ihtiyaçlarımıza yetecek üretim yapılabiliyordu belki; ama, bugünümüzü kurtaracak düzeyde üretimin yapılamadığı da açıktır. O günde bu yana elbette epey bir değişim söz konusudur; ama bu, dünyada meydana gelen değişimin zorunlu yansımalarından başka bir şey değildir… Bizde, hayatın her sahasına bakış, 50 (belki de 100) yıl önceki ile hâlâ aynıdır.

İşte, bizim bu toplu davranış şeklimizi gayet iyi bilen Ankara’daki siyaset baronları ve onların Balıkesir’deki taşeronları (siyaseten birbirlerine tamamen zıt kutuplarda olsalar bile), Balıkesir’in geleceğini aydınlatma ihtimali bulunan değerlerin boğulması söz konuşu olduğunda, saatler mesabesinde kısa bir zaman içinde bir araya geliyorlar, anlaşıyorlar ve kendi küçük hesaplarının gerektirdiği sonuçları alıyorlar ki, Sabri Uğur’un 2009’da seçimi kaybetmesinde işbirliği yapan yerel siyasi taşeronlar, bunu çok daha iyi bilecekler.

 

CEHALETE DAYALI MUHAFAZAKÂRLIK

Öte yandan, mesela, Balıkesir halkı, hemen her konuda acayip şekilde “muhafazakâr”dır ve böyle olmayı da, çok matah bir şey zanneder! Çünkü, muhafazakar olmayı, “dindar” olmakla aynı zanneder… Ancak, geçmişten gelen nelerin muhafaza edilip, nelerin terkedilmesi gerektiği konusunda, hiçbir zaman doğru seçim yapamazken, yanlış seçim konusunda şaştığı görülmemiştir; biz, ilginç bir şekilde, kırk doğru arasında yer alan o tek bir tane yanlışı buluruz ve onu tercih ederiz. Bunun sebebi, muhafazakarlığımızın, akla ve bilime değil, koyu bir cehalete dayanıyor olmasıdır. Halbuki, akla ve bilime dayanan bir muhafazakârlık, çok daha başka sonuçlar verir.

Mesela, Balıkesir Üniversitesi’ne Rektör olabilecek Balıkesirli sayısız bilimadamı varken, biz tutarız, Prof.Dr. Kerim Özdemir gibi, içlerinden en olmayacak adamı getirip o koltuğa oturturuz! Sonra da, sanki başarısızlığın sebebi, adamın Balıkesirli olmasıymış gibi, kendi ayağımıza kurşun sıkmaya devam ederiz. Ve, bu atmosferde, elin adamı gelir (maalesef, şahsen benim de dahil olduğum), Balıkesir’deki küçük hesaplar sisteminin imkanlarını kullanarak Rektör olur! Benzer bir başka örneği, yine üniversiteden, Tıp Fakültesi Dekanlığı konusunda da, ya da bir diğer İl Müdürleri ile ilgili olarak da verebiliriz ve eminim bu konuda sizler de, kendi çevrenizden sayısız örnekleri bilirsiniz.

Bilime ve yüksek kültüre dayanan bir muhafazakarlık, geçmişi geleceğe bağlama hususunda, toplumu fevkalade olumlu sonuçlara ulaştırır. Ne var ki, bizdeki bu cehalete dayanan muhafazakarlık, tam bir faciadır ve toplumun geri kalmasına (ve hatta “gerilemesine”) yol açar ki, Balıkesir bu konuda, özel bir örnek teşkil eder.

 

İÇİMİZDEN ÇIKAN DEĞERLER NEDEN BİZİ İLGİLENDİRMİYOR!

Şimdi burada, adlarını ek tek saymayı gerekli görmüyorum; kendilerini geliştirmiş, Türkiye ve dünya çapında önemli işler yapmış olan Balıkesirlilerin, neredeyse hiçbiri, kendi memleketlerinde bilinmezler ve tanınmazlar. Dahası, bizim bu gibi değerlerle hiçbir işimiz olmaz; çünkü, bu tür insanlarımızın, bizim küçük hesaplar sistemimizde yerleri yoktur. Neyse ki, istisna kabilinden de olsa, kendileri Balıkesirli olmasalar da, bir şekilde hayatlarının bir kısmını burada yaşamış, eğitimlerinin bir bölümünü burada yapmış olan ve Balıkesir’e vefa duyguları canlı olan Prof.Dr. Devrim Erbil gibi bazı değerlere, Belediyelerimiz tarafından ilgi gösterilebilmiştir. Ne var ki, bu tür örnekler, istisna kabilinden az ve yetersizdir.

 

YEREL ENTELEKTÜEL PLATFORMLARA İHTİYACIMIZ VAR

Bir de, Balıkesir’in, kendi yerel düzeydeki önceliklerine ve sorunlarına kafa yoracak entelektüel ve kültürel platformları yoktur. Halihazırda kültür ve sanatta olsun, sporda olsun, bu alanlarla yakından ilgilenenlerin de, tipik bir şekilde, Balıkesir’in küçük hesaplar sisteminin özelliklerini taşımakta olduklarını görüyoruz. Mesela, 30yılı aşkın bir süredir burada müzik yapıyor adam, bugün hala o 30 yıl önceki düzeyini aşamamış, yerine o işi götürecek kimseyi koyamamış; yani, kendisi, bir “duayen” bir “eski usta” olarak kenara çekilip, yerini kendisinden sonra gelen nesillerden birine bırakamamış!

Adam, 30 yaşındayken ne idiyse, 70’ine merdiven dayamış, hâlâ aynı yerde… Balıkesir’de, belirgin bir müzik zevki, anlayışı ve bilgisi ortaya konabilecek hiçbir ortam yok! Bu durum, tiyatro, sinema, spor vb. gibi, hemen her alan için de aynen geçerlidir. Neden?

Tabii, arkadan gelen kabiliyetli gençler de, bu engel karşısında, ya çalıştığı konuya olan ilgisini kaybediyor, ya da çekip il dışına gidiyor. Sonra da, bu arkadaşlar, “İşte, bizim yetiştirdiğimiz gençler, şimdi şurada, burada…” filan diye, etraflarına fiyaka yapıyorlar. Ama, Balıkesir’deki müzikle uğraşanların seviyeleri 30-40 yıl öncesinin de gerisine düşmüş oluyor!

 

BALIKESİR SANAT MERKEZİ (BSM)

Bu konuda, bir hayli farklı bir örnek daha var ki, ondan da söz etmemiz lazım: Balıkesir Sanat Merkezi, yani, bilinen adı ile BSMOnur Ayan, önce gitti Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nde tiyatro eğitimi aldı ve döndü, kendi şehrinde tiyatro sevdasının peşine düştü. Türkiye çapında dikkat çeken işler yapıyor; peki, Balıkesirliler olarak, bizim bundan haberimiz var mı? Elbette ki yok! Zaten, böyle şeylerden haberimiz olsaydı, bu şehirde bir dünya şey çok daha farklı olacaktı…

Balıkesir’den yüksek kabiliyetli ve yüksek nitelikli insanlar çıkmıyor değil. Ne var ki, biz halk olarak bu insanlarımıza sahip çıkmayı beceremiyoruz, sonra da ikinci, üçüncü, beşinci sınıf insanların elinde kalıyoruz. Çünkü, bu yüksek nitelikli gençler, kendi geleceklerini Balıkesir (ve bazen de ülke) dışında arıyorlar; yani herkes, bir İsmail Akçay gibi, bir Onur Ayan gibi, inatla Balıkesir’de kalmaya çalışmıyor!

Neticede, biz, cehalete dayalı bu muhafazakarlığımızla, akla ve bilime dayanmayan işler yapmakla, içimizden yetişen insanlarımızı hor görmekle ve dışarıdan Balıkesir’e gelenlerde keramet aramakla, kendimizi geri kalmaya mahkum etmiş oluruz… Bu halimizle de, Ankara’daki siyaset baronlarının Balıkesir’deki taşeronlarının elinde, oyuncak oluyoruz.

 

“A KALİTE” HİZMET VE ÜRETİM YOK!

Unutmayalım ki, bu şehirde, hâlâ A kelite bir lokanta, A kalite bir hastane, A kalite bir otel vb donatılar bile yok! Çoğu zaman, dışarıdan gelen belli düzeydeki misafirlerimizi ağırlayabileceğimiz mekanlar bile yok burada. Aynı şekilde, marka olarak ürünlerini ve üretim standartlarını piyasalarda kabul ettirmiş, tescilli A kalite üretimimiz de yok tabii.

Bugünkü bu halimizle, Balıkesir olarak yolumuza devam edemeyiz! Oturup, kendimizi ve ilimizi yeni bir anlayışla, yeni baştan değerlendirmemiz ve geleceğimizi ona göre inşa etmemiz gerekiyor. Yoksa, bugünkü bu halimizle, Balıkesir’in bu ülkede, öyle fazla bir şansı olmaz, sahip olduğumuz tüm zenginlikler heba olmaya devam eder… Başkaları gelip burada abad olurken, biz de öylece seyreder, “acaba bu yabancılar, çocuklarımıza yanlarında asgari ücretle bir iş verirler mi” diye bakar dururuz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.