Anasayfa
Yazarlar
Ramazan Aydın
Yazı Detayı
Bu yazı 1359+ kez okundu.
BARONLAR, KÂHYALAR, LEJYONERLER VE MANKURTLAR
Balıkesir vilayetini babalarının çiftliği olarak gören Ankara’daki Siyaset Baronları, burada bizim “yerel siyasetçi” diyerek, gereksiz yere onurlandırmakta olduğumuz “Kâhya”larını, çoğu zaman burada yaşayanlar arasından tayin ediyorlar; ama, bazen, atadıkları buralı Kâhyalar ile yardımcıları, birbirleri ile kavgaya tutuşuyorlar ve işler çıkmaza giriyor; o zaman da, dışarıdan Kâhya getiriyorlar. Ben, bunlarla ilgili olarak, daha önce, “yerel siyaset taşeronları” nitelemesini kullanıyordum; ama, sanırım bunlara “siyaset Kâhyası” demek, çok daha uygun olacak. Baronlar Ankara’da, onların Kâhyaları da Seçim Bölgelerinde… Ne dersiniz, nasıl düzen ama?..
ESKİ KÂHYALARI DÜŞÜNÜN!
Şimdi, lütfen zihinlerinizi yoklayın ve “şu ya da bu parti” demeden, Balıkesir’de geçmişte siyaset sahnesinde boy gösteren tipleri birer birer gözlerinizin önüne getirin. Eminim, bu Kâhyaların pek çoğunu yakından tanıdığınızı göreceksiniz. Bunların hiçbirinin, kendi başlarına “siyaset yapacak” kapasitelerinin ve kabiliyetlerinin olmadığı son derece açıktır.
Ne var ki, Baronlar, Seçim Bölgelerinde işlerini gördürecekleri Kâhyalar aradıklarında, hemen her yerde olduğu gibi, Balıkesir’de de, bu işe hevesli sürüyle gönüllülerin olduğunu görüyorlar ve içlerinden, “her an her türlü kullanıma uygun” olanlarını tayin ediyorlar. İşin en ilginç ve bir o kadar da komik yanı şu ki, bu Kâhyalar, icra-i faaliyet eyledikleri yerlerde, Ankara’daki Baronlarla olan yakınlıkları ile övünmeyi büyük marifet olarak görüyorlar. Dahası, bu Kâhyalar, çevrelerinde mebzul sayıda hayran kitleleri bulabiliyorlar.
“MİSAFİR AĞIRLAMAK”TA, KÂHYALARIN ÜSTÜNE YOKTUR!
Hele hele, o Baronlardan birileri (ya da onların temsilcileri) Balıkesir’e geldiklerinde, bu Kâhyalar takımı, kendilerini “efendi”lerine beğendirmek ve minicik de olsa bir “aferin” almak için, mesela, kendi ülkelerinde İngiliz efendilerine hizmet eden Hintlileri aratmazlar. Ayrılırken onların ağızlarından işitecekleri, şöyle dil ucu ile yarım ağız bir “aferin”, onların en önemli gıdalarıdır. Kâhyalıktan alındıklarında da, zaten, ortamlardan silinir giderler; onun için, “kâhyalık etiketi” onlar için adeta yegane “varlık” kaynağıdır. Bu arada, değişen zamana, şartlara ve partilere rağmen, Kâhyalık etiketlerini koruyabilenler de az değildir ki, Balıkesirliler, bu tip “kıdemli” Kâhyaların dışkılarında boncuk aramayı pek severler.
KÂHYALAR, “YATIRIM”LARI ADETA ŞEHVETLE ANLATIRLAR
Siyaset Kâhyalarının en önemli övünme konularından biri de, bölgelerinde “yatırım” adı altında yapılan (Baronlar ve/veya adamları için), yüksek rant kaynaklı işlerdir. Gerçek maliyet rakamlarından kat be kat yüksek bütçelerle gerçekleştirilen (ve kendilerinin de cüz’i miktarda nemalandıkları) işleri yakından takip eden Kâhyalar, halka bu işlerin ne kadar “büyük hizmetler” olduğunu anlatırken, sanki o işi yapan kendileriymiş gibi, adeta kendilerini kaybederler.
KÂHYALARIN EN YAKIN İŞ ORTAKLARI: MEDYA LEJYONERLERİ
İşin bu noktasında, 1600-1700 yıl önceki Roma lejyonlarının “paralı asker”leri misali, hizmete amade “yerel basın” mensupları, Kâhyaların en önem verdikleri mahlûklardır. Ve bu mahlûkat, Kâhyaların etraflarında, adeta pervane olurlar. Bizim “medya lejyonerleri” olarak adlandıracağımız bu çok şerefli mahlûkat, Kâhyaların önlerinde attıkları taklalar ve etraflarında yaptıkları tavaflardan bekledikleri nemayı alamadıklarında, taraf değiştirirler ve arzu ettikleri nemayı, bu sefer de “sus payı” olarak almak için, akla-hayale gelmeyecek çirkeflik kulvarlarında, birbirlerini çiğnercesine yarışırlar. Yani, bir gün önce öve öve bitiremedikleri Kâhyaları, ertesi gün yerin dibine batırmak için, derinliği ölçülmeyecek derecede çirkefleşirler.
MANKURTLAŞAN PARTİZANLAR
İşin en ilginç yanı, genel olarak adlarına “halk” denen, siyasetçiler için, adeta önlerine iki tutam ot koyup, arkadan sağılacak hayvandan farkları olmayan “seçmen” kitleleri, bu tezgahta, kendilerine tayin edilen “partizanca davranışlar”ı büyük bir sadakatle yapmaya devam ederler ki, buna akıl-sır erdirmek mümkün değildir! Baronlar ve yereldeki Kâhyaları tarafından her şey (hatta çalıp-çırpma ve ahlaksızlıklar da dahil) gayet açık ve göz önünde yapıldığı ve söylendiği halde, bu partizan denen mahlûkat, onları savunmaya, anlaşılmaz bir şekilde sadakatle devam ederler.
Ülkemizde olduğu gibi, Balıkesir’de de, Siyaset Baronları için en değerli kesim bu partizanlaradır; zira, bizdeki partizanlar, Dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un, Türkiye’de, “Gün Uzar Yüzyıl Olur (The Day Lasts More Than a Hundred Years)” ve “Gün Olur Asra Bedel” adları ile iki farklı tercümesi yayınlanan romanında anlattığı “mankurt”lardan beter bir canlı türüdür.
Maalesef bu tür canlılar o kadar çoktur ki, etrafta bu türden olmayan birilerini görebilmek hiç de kolay değildir!..
Ekleme
Tarihi: 14 Kasım 2021 - Pazar
BARONLAR, KÂHYALAR, LEJYONERLER VE MANKURTLAR
Balıkesir vilayetini babalarının çiftliği olarak gören Ankara’daki Siyaset Baronları, burada bizim “yerel siyasetçi” diyerek, gereksiz yere onurlandırmakta olduğumuz “Kâhya”larını, çoğu zaman burada yaşayanlar arasından tayin ediyorlar; ama, bazen, atadıkları buralı Kâhyalar ile yardımcıları, birbirleri ile kavgaya tutuşuyorlar ve işler çıkmaza giriyor; o zaman da, dışarıdan Kâhya getiriyorlar. Ben, bunlarla ilgili olarak, daha önce, “yerel siyaset taşeronları” nitelemesini kullanıyordum; ama, sanırım bunlara “siyaset Kâhyası” demek, çok daha uygun olacak. Baronlar Ankara’da, onların Kâhyaları da Seçim Bölgelerinde… Ne dersiniz, nasıl düzen ama?..
ESKİ KÂHYALARI DÜŞÜNÜN!
Şimdi, lütfen zihinlerinizi yoklayın ve “şu ya da bu parti” demeden, Balıkesir’de geçmişte siyaset sahnesinde boy gösteren tipleri birer birer gözlerinizin önüne getirin. Eminim, bu Kâhyaların pek çoğunu yakından tanıdığınızı göreceksiniz. Bunların hiçbirinin, kendi başlarına “siyaset yapacak” kapasitelerinin ve kabiliyetlerinin olmadığı son derece açıktır.
Ne var ki, Baronlar, Seçim Bölgelerinde işlerini gördürecekleri Kâhyalar aradıklarında, hemen her yerde olduğu gibi, Balıkesir’de de, bu işe hevesli sürüyle gönüllülerin olduğunu görüyorlar ve içlerinden, “her an her türlü kullanıma uygun” olanlarını tayin ediyorlar. İşin en ilginç ve bir o kadar da komik yanı şu ki, bu Kâhyalar, icra-i faaliyet eyledikleri yerlerde, Ankara’daki Baronlarla olan yakınlıkları ile övünmeyi büyük marifet olarak görüyorlar. Dahası, bu Kâhyalar, çevrelerinde mebzul sayıda hayran kitleleri bulabiliyorlar.
“MİSAFİR AĞIRLAMAK”TA, KÂHYALARIN ÜSTÜNE YOKTUR!
Hele hele, o Baronlardan birileri (ya da onların temsilcileri) Balıkesir’e geldiklerinde, bu Kâhyalar takımı, kendilerini “efendi”lerine beğendirmek ve minicik de olsa bir “aferin” almak için, mesela, kendi ülkelerinde İngiliz efendilerine hizmet eden Hintlileri aratmazlar. Ayrılırken onların ağızlarından işitecekleri, şöyle dil ucu ile yarım ağız bir “aferin”, onların en önemli gıdalarıdır. Kâhyalıktan alındıklarında da, zaten, ortamlardan silinir giderler; onun için, “kâhyalık etiketi” onlar için adeta yegane “varlık” kaynağıdır. Bu arada, değişen zamana, şartlara ve partilere rağmen, Kâhyalık etiketlerini koruyabilenler de az değildir ki, Balıkesirliler, bu tip “kıdemli” Kâhyaların dışkılarında boncuk aramayı pek severler.
KÂHYALAR, “YATIRIM”LARI ADETA ŞEHVETLE ANLATIRLAR
Siyaset Kâhyalarının en önemli övünme konularından biri de, bölgelerinde “yatırım” adı altında yapılan (Baronlar ve/veya adamları için), yüksek rant kaynaklı işlerdir. Gerçek maliyet rakamlarından kat be kat yüksek bütçelerle gerçekleştirilen (ve kendilerinin de cüz’i miktarda nemalandıkları) işleri yakından takip eden Kâhyalar, halka bu işlerin ne kadar “büyük hizmetler” olduğunu anlatırken, sanki o işi yapan kendileriymiş gibi, adeta kendilerini kaybederler.
KÂHYALARIN EN YAKIN İŞ ORTAKLARI: MEDYA LEJYONERLERİ
İşin bu noktasında, 1600-1700 yıl önceki Roma lejyonlarının “paralı asker”leri misali, hizmete amade “yerel basın” mensupları, Kâhyaların en önem verdikleri mahlûklardır. Ve bu mahlûkat, Kâhyaların etraflarında, adeta pervane olurlar. Bizim “medya lejyonerleri” olarak adlandıracağımız bu çok şerefli mahlûkat, Kâhyaların önlerinde attıkları taklalar ve etraflarında yaptıkları tavaflardan bekledikleri nemayı alamadıklarında, taraf değiştirirler ve arzu ettikleri nemayı, bu sefer de “sus payı” olarak almak için, akla-hayale gelmeyecek çirkeflik kulvarlarında, birbirlerini çiğnercesine yarışırlar. Yani, bir gün önce öve öve bitiremedikleri Kâhyaları, ertesi gün yerin dibine batırmak için, derinliği ölçülmeyecek derecede çirkefleşirler.
MANKURTLAŞAN PARTİZANLAR
İşin en ilginç yanı, genel olarak adlarına “halk” denen, siyasetçiler için, adeta önlerine iki tutam ot koyup, arkadan sağılacak hayvandan farkları olmayan “seçmen” kitleleri, bu tezgahta, kendilerine tayin edilen “partizanca davranışlar”ı büyük bir sadakatle yapmaya devam ederler ki, buna akıl-sır erdirmek mümkün değildir! Baronlar ve yereldeki Kâhyaları tarafından her şey (hatta çalıp-çırpma ve ahlaksızlıklar da dahil) gayet açık ve göz önünde yapıldığı ve söylendiği halde, bu partizan denen mahlûkat, onları savunmaya, anlaşılmaz bir şekilde sadakatle devam ederler.
Ülkemizde olduğu gibi, Balıkesir’de de, Siyaset Baronları için en değerli kesim bu partizanlaradır; zira, bizdeki partizanlar, Dünyaca ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un, Türkiye’de, “Gün Uzar Yüzyıl Olur (The Day Lasts More Than a Hundred Years)” ve “Gün Olur Asra Bedel” adları ile iki farklı tercümesi yayınlanan romanında anlattığı “mankurt”lardan beter bir canlı türüdür.
Maalesef bu tür canlılar o kadar çoktur ki, etrafta bu türden olmayan birilerini görebilmek hiç de kolay değildir!..
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.