Şehr-i Balıkesir’de, “zengin” denince, sadece “parası ve malı-mülkü çok olan, para babası” insanlar anlaşılır; parası ve malı-mülkü çok olmayan kimseye Balıkesirliler, hiçbir şekilde “zengin” demezler! Türk Dil Kurumu’nun web sitesindeki “Güncel Türkçe Sözlük”te de, bu kelimenin anlamı, “Parası, malı çok olan, varlıklı, varsıl, variyetli, fakir, yoksul karşıtı” şeklinde veriliyor.
Esasen, herhangi bir konuda, genel olarak, “gerektiğinden fazla” olan varlığı, yani bolluğu ifade eden bu kelimenin, aslında, varlıklarının yanısıra, kişilikleri, entelektüel kapasiteleri, faaliyetleri ve hayat tarzları ile de topluma belirgin yararları dokunan insanlar için kullanımı da hayli yaygındır. Ancak, biz Balıkesir’de, bu anlamda (eğer bizim gözümüzde büyüyen bir varlık sahibi değilse) kimseye zengin demeyiz; bize göre zenginlik için “para ve mal-mülk” olmazsa olmazdır!..
ŞEHRE VE TOPLUMSAL HAYATA KATKI
Balıkesir’de adları “zengin”e çıkmış olanlar arasında, Rona Yırcalı tek başına bir istisnadır; Türk iş dünyasında hatırı sayılır bir yeri olan ve ülke düzeyinde sistemli toplumsal faydacılık faaliyetlerine yaptığı katkıları bilinen Rona beyin, Balıkesir’e pek katkısının olmaması, ayrıca bir merak konusu olmalıdır! Çok iddialı değilim, ama, benim kişisel gözlemlerim, Rona beyin, ticari ya da sosyal fayda amaçlı herhangi bir iş yapma konusunda, Balıkesir'de (kendi ayarında entelektüel birikimi olan), bir muhatap ve partner bulamadığı yönündedir.
Balıkesir’de, zengin denilen ailelerin, tamamen konjonktürel etkenlerle ve münferiden yaptırdıkları birkaç okul ve belli zamanlardaki ufak-tefek hayır-hasenatlar haricinde, toplumsal hayata kayda değer katkıları yoktur. Yaşadıkları memlekete, sistemli katkı anlayışları olmadığından, kendi kazançlarına yönelik ekonomik ve ticari faaliyetlerinin haricinde, toplumsal hayata katkıları da söz konusu değildir. Yani, Balıkesir’den bir Ali Osman Sönmez (Bursa), bir Sıtkı Koçman (Muğla) ve bir H.Ekrem Elginkan (İzmir) gibi, kayda değer sosyal fayda üreten zenginler çıkmamaktadır.
BİZİMKİLER, ADETA “GÖLGESİZ AĞALAR” GİBİLER
Balıkesir’in zenginlerinden hiçbirinin, tamamen konjonktürel etkenlere bağlı olarak zaman zaman yaptıkları bazı sponsorluklar haricinde, kurumsal ve sistemli öğrenci bursları, bilimsel projeler, kültürel, sanatsal ve sportif faaliyetlere destek programları vb için, düzenli fonları filan yoktur! Dahası, zenginlerimizde, bu yönde en küçük bir fikir dahi söz konusu değildir. Kısacası, bizim zenginlerimizin, insanların altında serinleyebilecekleri gölgeleri mevcut değildir. Burada, bankalarda akıllara zarar yüksek miktarlarda mevduatları bulunan, ama servetlerinin kaynakları bilinmeyen, hiç kimsenin tanımadığı ve tam olarak ne iş yaptıkları da belli olmayan, dolayışım ile de, “hiç kimseye hiçbir yararları bulunmayan Balıkesir tipi gizli zenginler”den söz etmeyeceğiz. Şimdilik bunları, sadece banka şubelerinin müdürleri ve bazı memurları biliyor!
Ancak, gerek bilinen ve gerekse bilinmeyen para babası hemşehrilerimizin, ilimiz siyasetinde boy gösteren (ve aslında, Ankara’daki baronların yerel kahyaları olmaktan öte hiçbir özellikleri olmayan) isimlere hiçbir ölçüye sığmayacak seviyelerde (ve nedense, çoğu zaman el altından, gizlice) paralar verdikleri, herkes tarafından bilinir. Siyasetçilere verilen bu paralar, onlara “destek ve yardım” amaçlı olmaktan çok, “şerlerinden emin olmak” içindir. Aynı şey, “şantaj gasteciliği” yapanlar için de söz konusudur. Yani, “hem kendi ticari faaliyetlerini tanıtmak ve hem de, düzgün çalışan medya kuruluşlarına destek olmak” için, ilkeli ve etik değere bağlı olan gazetecilere zırnık koklatmazlar; ama, sırf “şerlerinden korunmak” için, bir dünya ahlaksız ve kişiliksiz mahlûkatı, “gasteci” diye beslerler!
Bu zenginler (tıpkı yerel siyaset kâhyaları gibi), ildeki sağlam karakterli gazetecilere ve medya kuruluşlarına sistemli ve kurumsal destekler vermedikleri için, gerçekten düzgün gazeteciler zamanla piyasadan siliniyorlar ve meydan, irili-ufaklı “şantaj gastecileri”ne kalıyor.
ASIL YATIRIM, KABİLİYETLİ GENÇLERE YAPILMALI!
Öte yandan, fakir ailelerin yüksek kabiliyetli çocukları, maddi yetersizlikler sebebiyle eğitim alamadıklarından, her alanda meslekî piyasalar, varlıklı ailelerin, “yeteneksiz” ama, “eğitimli” çocuklarına kalıyor. Sonunda da, Balıkesir’de birinci sınıf avukat, hekim, mühendis, mimar, sanatçı vb yetişmiyor! Dolayısı ile, kendileri birinci sınıf olmayan meslek mensupları, toplumsal hayata yüksek nitelikli katkılar yapamıyorlar!
Dahası, başta hekimler olmak üzere, hasbelkader, dışarıdan Balıkesir’e (ve/veya ilçelerine) gelmiş olan yüksek nitelikli meslek adamları da, burada uygun ortam ve kendi düzeylerinde partnerler bulamadıklarından, birkaç yıl içinde çekip gidiyorlar ve biz, Balıkesir halkı olarak, sadece arkalarından öylece bakıyoruz ve o gidenler umurumuzda bile olmuyor! Sonra da, lazım olduklarında bu adamların peşlerinde koşuyoruz!
Son on yıl içinde sadece Tıp Fakültesi’ne gelip, ortam ve ilgi yetersizliği sebebiyle ayrılan yüksek nitelikli birinci sınıf hekimlerin sayısı 10’dan fazladır! Ondan sonra da, örneğin, birinci sınıf hekim ve hastane gerektiğinde, Balıkesirliler olarak, İzmir ve Bursa başta olmak üzere, İstanbul’a ve Ankara’ya taşınır, hastalarımızla birlikte, yollarda ve otellerde telef oluruz!
BALIKESİR’DEKİ İŞLERDEN YENİ BİR ÖRNEK
Aynı şekilde, belediyelerde görev yapan üçüncü-beşinci sınıf sözde uzmanlar, mimarlar, mühendisler ve benzerlerinin ellerinde, şehirlerimiz, kasabalarımız ve köylerimiz, adeta yap-boz tahtalarına döner. Örneğin bir gidin, OSB’den Atatürk Şehir Hastanesi Acil Servis Giriş-Çıkışının önüne bağlanan yeni yola bakın! O yol projelendirilirken, Hastane de, Acil Servis de orada değil miydi acaba?!. O yolu planlayan ve inşa eden, belediyemizdeki o yüksek dehalar, oradaki hareketliliğin gerektirdiği bir yol-kavşak modelini çizemediler ve yol yapımı tamamlanıp hizmete açıldıktan aylar sonra, 50 metre ileriye, karikatürlere konu bir döner kavşak yaptılar! Bu tür örnekleri burada konu etmeye kalksak, ne sayfalar, ne de bizim ömrümüz yeter! Ama, eminim, sizlerin de çevrelerinizde, bu tür örnekler az değildir.
BİRİNCİ SINIF SOSYAL MEKAN SORUNU
Yüksek nitelikli meslek mensuplarının, ihtiyacı olan birinci sınıf sosyal mekanlar da yok Balıkesir’de. Muhteşem coğrafi zenginliğimize rağmen, adamın, dışarıdan gelecek bir misafirini ağırlayabileceği, nitelikli otellerimiz ve lokantalarımız da yok! Sosyal mekanlarımız, “kasaba esnaflığı” seviyesini aşmamaya büyük özen gösteriyor gibidir! Diğer bazı illerde örneklerini gördüğümüz üzere, hiç olmazsa “otantik ve egzotik” özellikleri olan birkaç yer olsa, belki bir parça durum kurtarılabilecek, ama, çarşı esnafının ve köylülerden gelenlerin gündelik ihtiyaçlarının ötesinde, çizgi üstü iş yapan yok çarşıda! Yok, çünkü, bu gibi yerlere ihtiyaç duyacak nitelikte meslek mensupları ve onların çevresinde ortaya çıkacak bir potansiyel sosyal mekan talebi oluşmuyor!
YÜKSEK NİTELİKLİ GENÇLERİMİZ BALIKESİR’DE DURMUYOR!
Başta, Ankara ve İstanbul gibi büyük şehirler olmak üzere, başka yerlerde, fevkalade başarılı işler yapan, bakanlıklarda ve üniversitelerde üst düzey görevler üstlenen pek çok hemşehrimiz var... Ne var ki, biz onları bile buraya çekemiyoruz. Ancak (Balıkesirli olsun ya da olmasın), dışarıda tutunamayanları, yerel siyasi ilişkiler bağlamında, buraya getiriyoruz ve onlar da, çoğu zaman mesleklerinde, buradakilerin seviyelerinde bile olmadıklarından (yerel birtakım üst makamlara oturtulsalar da), ya olan işleri de berbat ediyorlar ya da silinip gidiyorlar.
Bu durumun temelinde, Balıkesir’in yaşam standartlarının yükseltilmesine katkı yapan, düzenli ve sistemli toplumsal faydaları bulunan kendi zenginlerini yetiştirememiş olması yatıyor! Memleketin yüksek kabiliyetli çocuklarına destek verip, burada onlara iş veremezseniz, iş yaptıklarında onlara itibar etmezseniz ve dışarıdan gelen nitelikli insanların burada kalmalarını sağlayamazsanız, tüm hayatınız, üçüncü-beşinci sınıf düzeyinde kalmaya mahkum olur!