Biz, herkesin kişiliğine ve kariyerine saygı duyuyoruz. Ancak, müsaade ederseniz, Balıkesir’e ve Balıkesir’in meselelerine özel olarak ilgi duyanlar ile gerek mesleki, gerek siyasi ve gerekse akademik kariyerlerini Balıkesir’e mahsus alanlarda ve konular üzerinde yapanları, tüm diğerlerinden ayrı tutmak ve daha fazla değer vermek durumundayız. Bu tutumumuz, özellikle günümüzdeki siyaset esnafı olmak üzere, tüm var olma ve geçim kaynakları, “Balıkesir sevdasına dair nutuklar atmak” olanlar tarafından anlaşılır bulunmayabilir.
“KANUN ÇIKARMA YETKİSİ” NASIL KULLANILIYOR?
Tüm ülkenin rantı üzerine çöreklenmiş, saltanat sürmekte olan Ankara’daki siyaset baronlarının, millet tarafından kendilerine verilmiş olan “kanun çıkarma” yetkilerini kullanarak, mahalli imkanları, seçim bölgelerindeki taşeronlarının tasarruflarına açmaları karşısında, mahallinde ses çıkarmayanlarla hiçbir işimiz olmaz!
Bu cümleden olmak üzere, mesela, şu “büyükşehir” hikayesi üzerinde kafa yoran kimse var mı acaba? Merkezi ve kırsalı ile, Balıkesir insanının, güya “büyükşehir” olmadan önce sahip oldukları ile, bugün elinde kalanları bir düşünün ve karşılaştırın bakalım! Yine mesela, köylere daha önce verilmeyip de, 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanunu’nda değişiklik yaparak, 2012’de, “il sınırlarının tamamını Büyükşehir Belediye sınırı” olarak değiştiren, 6360 sayılı kanundan sonra verilmeye başlanan, acaba hangi yeni hizmetler var; hiç merak etmiyor musunuz?
Büyükşehir Belediyesi, kurulduğu günden bu yana, “köy tüzel kişilikleri”ne ait olan ve rantı yüksek ne varsa, satmıyor mu? Peki, bin yıldır kendilerine ait olan meraları ve muhtarlıklar tarafından köy için değerlendirilmekte olan gayrimenkulleri talan edilen köylerin ve köylülerin, bu satışlardan ne gibi faydaları oluyor?
“KÖYLÜDEN SU PARASI ALMAK” NE DEMEK?
Öte yandan, köylüler tarafından yapılan ve/veya yaptırılan ve herkesin bedava olarak kullanmakta olduğu köy sularına “sayaç takmak”, hangi adalet anlayışının gereğidir acaba? Büyükşehir Belediyesi, acaba kaç tane köye su yatırımı yaptı da, köylünün evine sayaç takıyor? Köylüler tarafından gerek imece ve ortak katılımla, gerek kişisel “hayır” amacı ile köye getirilen tüm sular, bu konuda tek kuruş yatırım yapmamış olan Büyükşehir Belediyesi tarafından ücretlendiriliyor! İyi de, vatandaş olarak siz, köylerde, daha önce almadığınız hangi hizmetleri Büyükşehir Belediyesi’nden almaya başladınız da, bu işlere tepki göstermiyorsunuz?
Bu ifadelerimizden, sakın ola ki, Büyükşehir Belediyemize yönelik eleştiri yaptığımız anlaşılmasın! Neticede, Türkiye’de konuyla alakalı kanuni düzenlemeleri, Büyükşehir (ve İlçelerin) Belediye Başkanları yapmıyor! Onlar, yürürlükte olan kanuni sistem ve kendi Belediye sınırları içinde, hizmet üretme iddiasındalar. Yani, yerel yöneticiler, Ankara’daki siyaset baronlarının hazırladıkları ve mecliste kabul ettirerek yürürlüğe koydukları yasal mevzuatla bağlılar. Bu nedenle, konumuz (seçilmiş ya da atanmış), münhasıran Balıkesir’deki yerel yönetimler ve/veya yöneticiler değil.
“YEREL İTİRAZ SESİ” NEDEN YOK?
Merkezdeki siyaset baronlarının tasarruflarına, yerel itiraz mekanizmaları neden çalışmaz, hiç düşündünüz mü? Çünkü, yerel siyasette etkili konumlara “getirilen” zevat, tümüyle onların taşradaki taşeronlarıdır. Yaşadığı şehrin dertleri ile dertlenenler, şeytanın bile aklına gelmeyecek siyasi ayak oyunları ile, analarından emdikleri süt burunlarından fitil fitil getirilerek bertaraf edilirken, Balıkesir halkı, bu insanlara sahip çıkması gerektiğini aklından bile geçirmez! Ondan sonra da, ihtiyacı olan hizmetleri alamadığı gibi, bir de üstüne üstlük, elindeki kadim varlıklarını kaybeder.
HER İKİ KANAT AYNI GÜÇTE OLMALI!
Dikkat ederseniz, yerel “siyaset esnafı” ve “Ankara’daki siyaset baronları” ifadelerini kullanırken, hiçbir şekilde “parti” kavramı ile ilgilenmiyoruz! Çünkü, siyasette, en az iktidar kadar muhalefet cenahı da önemlidir; yani, “iktidar” ve “muhalefet” siyaset denen kuşun, her ikisi de “olmazsa olmaz” kanatlarıdır. Ve her ikisinin de birbirine yakın güçte olmaları şarttır. Birinin haddinden fazla zayıflaması, diğerinin ülkeye “zararlı” hale gelmesine yol açar!
İktidar ve muhalefet arasındaki rekabet (“kavga” değil yani), “kıyasıya” olabilir belki; ama, asla “öldüresiye” olamaz, olmamalı da! Seçimleri kaybeden taraf, muhalefet görevine soyunurken, güçlü bir şekilde “iktidar alternatifi olma” özelliğini devam ettirebilmelidir. İktidar ise, “devlet gücü”nü “muhalefeti ezme aracı” olarak kullanmaya tevessül bile etmemesi; böyle bir durum söz konusu olduğunda ise, milletin, bu tür girişimlere müsaade etmemesi lazım. Nasıl ki, spor müsabakalarında, tarafların uymak zorunda oldukları kurallar olmadan maç/yarış olmuyorsa, siyasette de, milletin hakemliğinin güvencesi altında, “olmazsa olmaz” kurallar olmalı ve bunlara uymayanlar, mutlaka siyaset sahnesinden tasfiye edilmelidir. Maalesef, ülkemiz siyasetinde, bırakalım kurallara uyulmasını, mücadele halinde olan taraflar, devlet gücü ellerine geçtiğinde, diğerlerinin aleyhine olacak şekilde, tek taraflı olarak ve neredeyse canları her istediğinde kuralları değiştirmektedirler; ki bu, “memlekete zarar vermek”ten başka hiçbir sonuç getirmez!
ANKARA, TAŞRAYA NEDEN KULAK VERMEZ?
Ne yazık ki, Ankara’daki siyaset baronları, seçim bölgelerini her bakımdan “köpeksiz köy” olarak görüyorlar ve keyiflerinin her istediğini yapmaya hakları varmış gibi, faaliyetlerine devam ediyorlar. Kendileri tarafından tayin edilmiş olan, seçim bölgelerindeki taşeronlarına olan güvenleri tam olduğundan, bu konuda pervasızlıklarını sürebiliyorlar. Eğer yerel taşeronlarda bir sorun görürlerse, anında görevden alabiliyorlar ve yerlerine, o gün için daha güvenilir olan yeni bir taşeron tayin ediyorlar.
Balıkesir, nasıl ki, bir asır önce düşman işgaline karşı, “kendiliğinden” organize olarak işgalci düşmana karşı mücadele başlatmış ve nihai zafere kadar da bu tutumunu sürdürmüşse, bugün de aynı şeyi yapmalıdır. Bugün ortaya çıkması gereken Kuvayı Milliye ruhunun silaha değil, sadece “vatan sevgisine, akla ve bilgiye” ihtiyacı var.
Memleketin, Ankara’ya çöreklenmiş olan bir avuç siyaset baronunun babalarının çiftliği olmadığını, dünya aleme göstermek gerekiyor. Balıkesir halkının, Türkiye’de böyle bir çıkışı ilk yapacak potansiyeli ve gücü fazlası ile vardır; yeter ki, yerelde, Ankara’daki siyaset baronlarının taşeronluğunu yapmakta olanlardan kurtulsunlar ve “kendi siyasetçileri”ni, onların karşısına çıkarabilsinler.
Halihazırda siyaset sahnesinde boy göstermekte olan dostlarımıza da acizane tavsiyemiz, Ankara’daki baronların taşeronları değil, kendi memleketlerinin siyasetçileri olmaları ve bir an önce, Balıkesir halkının siyasi duruşunu ve taleplerini Ankara’ya taşımayı öğrenmeleridir.