“Balıkesir’in İstihdam Sorunu” başlıklı bir önceki yazımızda, Balıkesir’in diğer illerden, üretken dönemleri gerilerde kalmış, çoğu emekli “pasif nüfus” göçü aldığına ve kendisinin de “aktif ve nitelikli” insanlarını dışarıya göç olarak verdiğine değinmiştik. O yazının kapsamı bakımından, Balıkesir’in kendi kırsalından (yani köylerden) aldığı yoğun göç konusuna ise girmemiştik. Eğer hafızam beni yanıltmıyorsa, 2008 yılında TÜİK’in yaptığı bir araştırmaya göre, Balıkesir il merkezinde yaşayan nüfusun %85’ten fazlası, benim gibi “köy kökenliler”den oluşuyor. Kadim kentli ailelerden çok az insan kaldı Balıkesir’de.
Ne var ki, köyden gelip şehre yerleşen bu insanların kahir ekseriyetinin, sürekli olarak bir ayakları köylerinde bulunuyor. Bu da, köyden gelen nüfusun kentlileşmesini engelliyor. Şehirde, sayısız “köy derneği” ve pek çok da köy spor kulüpleri bulunuyor. Hepimiz, kendi köy hayatımızın kültürel ve sosyal unsurlarını şehre taşıyoruz ve burada yaşatmaya çalışıyoruz. Bu sebeple Balıkesir il merkezinde, başka pek çok illerdeki gibi, bir “ortak kent kültürü”nün oluşması mümkün olmuyor!
ÇARŞIYI “KÖYLÜ TİPİ TALEPLER” ŞEKİLLENDİRİYOR
Şehre gelip, köyündeki yaşam biçimini sürdüren insanların, “ihtiyaç portföyleri” de, köylülükten pek ileriye gidemiyor. Durum böyle olunca, çarşı esnafı da bu “köy tarzı” taleplere hitap eden ürünlerin ticaretini yapıyor ve köy insanlarının taleplerine cevap verecek türden hizmet mekânları kuruyor. Yani, şehirde %15 civarında kalan kentli insanların talepleri piyasalara etki edemiyor; mesela, Balıkesir çarşısında, yeni seri ipek bir kravat bulmak neredeyse imkansızdır! Çünkü, Balıkesir’de, ipek kravat takmayı gerektirecek hiçbir sosyal, kültürel ya da bürokratik ortam söz konusu değildir. Dolayısı ile, bu konuda çarşıda herhangi bir talep oluşmamaktadır.
BİZ ÖNCE “FİYAT”I SORARIZ, “KALİTE” SONRAKİ İŞTİR!
Bizler, Balıkesirliler olarak, herhangi bir ürün ya da hizmet e ihtiyaç duyduğumuzda, önce o ürünün ya da hizmetin “fiyat”ından başlarız konuşmaya. Ürün ve hizmetlerin kalitesini belirleyen unsurlar, bizim için çok sonraki meseledir ve o unsurların fiyatı yükseltmesini de anlamak istemeyiz. Elimizden gelse, İstanbul Florya’daki Beyti restoranında, Şamlılı Köfteci fiyatına köfte yemeye kalkarız. Ürün ve hizmetin kalitesinden kaynaklanan fiyatlarla ilgili tek bir değerlendirmemiz vardır: Kazık!..
Neyse ki, son yıllarda açılan AVM’lerdeki mağazalarda yaptığımız alışverişlerde, fiyat ile kalite arasında doğrusal bir ilişki bulunduğunu anlamaya başladık yavaş yavaş. Mahalledeki kahvehanede 2,5 liraya içtiğimiz bir kahveyi, gidip Avlu’daki Starbucks’ta 12 liraya içmeyi öğrendik.
BAKLAVA KAÇ LİRA?
Şehir nüfusunun neredeyse tamamına yakınının, çarşı esnafına yansıttığı talepler köy hayatının ölçülerine göre olunca, ticarete konu mal ve hizmetlerde kalite artışı, zaten gerekli de olmuyor! Bugün hâlâ, Balıkesir’de birinci sınıf bir restoran, birinci sınıf bir otel, birinci sınıf bir cafe, birinci sınıf bir hastane vb hizmet birimleri yoktur! Şehrimizde, üretim konusunda fevkalade yüksek kabiliyetli bazı ustalar yok değil elbette… Ama, mesela, adam, sanatını konuşturarak üreteceği baklavanın kilosunu 150 liraya satamaz Balıkesir’de… Çünkü, Balıkesirlinin kafasındaki baklava fiyatı 70 lirayı geçmez! Böyle olunca da, o büyük ustalar, Balıkesirli için, ancak 70 lira edecek baklavayı üreterek, geçinip giderler. Yüksek kalitede baklava için gerekli olan malzemeye de ustalığa da gerek yoktur!
TÜRKİYE’NİN EN GÜZEL LOKUMU
Türkiye’nin en güzel lokumlarını ve badem ezmesini üretmekte olan Dursunbeyli Şekercioğlu, o güzelim ürünlerini, İstanbul’da Malatya Pazarı adlı bir markaya “dökme” olarak üç kuruşa verir ve o adamlar da, bu kaliteli ürünleri bir güzel ambalajlar, üzerine markasını koyar ve 5 misli fiyata satar. Balıkesir dışından gelen misafirlerime iftiharla takdim ettiğim “kaymaklı lokum”un fiyatı en az 80-90 lira olması gerekirken, burada 35 liraya satıyor adam! Ve biz de bunu “kâr” zannediyoruz. Yılda en çok 3-5 kilo kaymaklı lokum alan hiçbir Balıkesirli, kilosuna 80-890 lira vermekle batmaz; ama, Şekercioğlu, o kalite ve o fiyatla, bir Türkiye markası haline gelir.
ŞEHİRDE, KÖYDEKİ GİBİ YAŞAMAYA DEVAM EDEMEYİZ!
Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz. Ama, tabii bizim maksadımız, bunları anlatmak değil. Balıkesirliler olarak, ihtiyaçlarımız bağlamında şehrimizdeki piyasalara yansıttığımız taleplerde, konuşmaya, fiyattan değil, kaliteden ve satın alacağımız mal ve hizmetlerden ihtiyaçlarımıza ne derece cevap alabileceğimizden başlamalıyız.
Alışverişlerimizde ve ticaret anlayışımızda “fiyat”, en son konuşulması gereken konu olmalı. Biz bu şekilde, şehirde köy hayatını sürdürmeye devam edersek, burada üretimin de ticaretin de çıtası yükselemez. Ülkemizin önde gelen işadamları da, kendi aralarındaki sohbetlerde, “Balıkesir’de iş olmaz” demeye devam ederler ve buraya gelip yatırım yapmazlar. Ve biz de, yetişen çocuklarımıza iş bulmak, ya da tayinlerini Balıkesir’e aldırabilmek için, ciğerleri beş para etmeyecek birtakım adamlara yaltaklanmaya devam ederiz.