Ülkemizin en büyük evcil hayvan mağazası olan tcremix.org sitemizde kedi veya köpek besleyenler için hayatlarını kolaylaştıracak çok sayıda ürün bulunuyor. Bunların en başında mamalar geliyor eğer köpek besliyorsanız köpek maması başta olmak üzere yavru köpek maması, yaşlı köpek maması, light köpek maması, tahılsız köpek maması, konserve köpek yaş mama ürünlerini bulabileceğiniz gibi köpek sağlık ürünleri, köpek ödülleri, köpek bakım ürünleri, köpek aksesuarları, köpek mama su kapları, köpek oyuncakları, köpek eğitim ürünleri, köpek tasmaları gibi işlerinizi kolaylaştıracak çok sayıda ürünü bulabilirsiniz. Kedi besleyen arkadaşlar başta kedi maması ana kategorimiz olmak üzere konserve kedi yaş maması, yavru kedi konserve maması, yavru kedi maması, kısırlaştırılmış kedi maması, yaşlı kedi maması, yetişkin kedi maması, light diyet kedi maması kategorilerimizi ziyaret ederek kedinizin temel beslenme ihtiyaçlarını karşılayabilirisiniz. Diğer yandan ihtiyaç duyabileceğiniz diğer ürünleri kedi ödülleri, kedi tuvaletleri, kedi oyuncakları, kedi vitaminleri, kedi kumu, kedi aksesuarları, kedi bakım ürünleri, kedi mama su kapları ana kategorilerimizden bulabilirsiniz. Ayrıntılı armaa için alt kategorilerimize de göz atmanızda fayda var. Türkiye 'nin en büyük online pet shop mağazası tcremix.org sitemize hepiniz davetlisiniz.

deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler bonus veren siteler https://playdotjs.com/ deneme bonusu veren siteler

Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Ramazan Aydın
Köşe Yazarı
Ramazan Aydın
 

“15 TEMMUZ PROVOKASYONU”NUN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bugün “15 Temmuz”!.. 2016 yılında gerçekleştirilen karanlık bir provokasyonun 8. yıldönümü… Yıllardır bizlere, neredeyse tamamı mantık malûlü olan bir dünya saçma sapan masallar anlatılıyor! Bu masalların pek çoğu ise, Karadeniz fıkralarını aratmayacak derecede zavallıdır. Örneğin, şu “egzozuna atletini tıkayarak tankı durduran” adam; Mahkeme Keşif Heyeti karşısında, durdurduğunu söylediği tankın egzozunun nerede olduğunu bulamamıştı! Şimdi burada bu 15 Temmuz fıkralarını anlatmaya kalksam, ne yazmaya benim zamanım var, ne de okumaya sizin zamanınız yeter… O günden bu yana, devletin resmi makamları tarafından halka yapılan (ve hâlâ da ciddi ciddi yapılmakta olan) açıklamalardaki bazı çelişkilere ve mantıksızlıklara dikkatinizi çekmek isterim. İsterseniz, o geceki olayların halka yansıtılış sırasına göre bir kronolojiyi takip edelim. O gece TV ekranlarından halka yansıtılan ilk sahnede, Boğaziçi (şimdi “15 Temmuz Şehitler”) köprüsünün, güya askerler tarafından geçişe kapatılması yer alıyor. Daha ilk dakikalardan itibaren, akşamın saat 20:00’sinde, trafiğin en yoğun saatinde o köprünün geçişlere kapatılmasının, hangi darbeci amaca hizmet edebileceği sorulması gerekirken, 8 yıldır bunu hâlâ soran yok! Bunun, sadece ve münhasıran, “ülkede sansasyonel etki yaratma” amaçlı bir hareket olduğunu anlamak için dahi mi olmak gerekiyor acaba?   SUİKASTÇİLER YOLU ŞAŞIRMIŞ(?), BİR TAKSİCİYE SORMUŞLAR! Resmi olarak ifade edildiğine göre, o hareket, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, “AK Parti iktidarına karşı” yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o gece, tatil amacıyla Marmaris Okluk Koyu’ndaki Turban Grand Yazıcı Otel’de bulunduğu bildirildi. Yine yapılan açıklamalara göre, Erdoğan’ı ele geçirmek ya da öldürmek amacıyla Çiğli Askeri Havaalanından iki helikopterle havalanan 37 kişilik suikast timi, Marmaris’te indikleri yerden otele nasıl gideceklerini şaşırarak yolunu kaybetti! Karşılaştıkları bir taksiciden yol soran suikastçıların otele vardıkları saatte, Erdoğan çoktan otelden ayrılmış ve 16 Temmuz saat 01:40 sularında Dalaman Havalimanı’ndan kalkan TC-ATA uçağı ile İstanbul Atatürk Havalimanı’na inmiş! Otele geldiklerinde Erdoğan’ın orada olmadığını gören suikastçılar, Cumhurbaşkanlığı Koruma Polisleriyle çatışmaya girmişler ve orada 2 polisi öldürmüşler. Hikaye böyle! Ne var ki, o gece hemen yanıbaşındaki otellerde kalan bir dünya insan var ve o insanlar, zaman zaman yaptıkları açıklamalarda ve internet paylaşımlarında, o gece hiçbir silah sesi duymadıkları gibi, Turban Grand Yazıcı Otel çevresinde de, olağandışı herhangi bir hareketlilik görmediklerini söylüyorlar! “Çatışmalar konusunda, ileri derecede eğitimli olmaları gereken 37 kişilik bir suikast timi, hedefleri olan kişiyi bulmakta, nasıl oluyor da bu derece acemilik yapıyor?” diye de soran yok! İşin çok daha ilginç ve komik olan tarafı, o gece otelde görevli oldukları söylenen Cumhurbaşkanlığı Koruma Polisleri de FETÖ suçlaması ile ihraç edildiler!..   DALAMAN-İSTANBUL UÇUŞUNUN KARANLIK NOKTALARI Ayrıca, o gece, resmi açıklamalarda bildirildiği gibi, Dalaman Havalimanı’ndan Atatürk Havalimanı’na herhangi bir uçuşun olmadığı ortaya çıktı! Nasıl mı? Özel uydu radar sistemleriyle, tüm dünyadaki uçuşları takip eden ve kayıt altına alan Flightradar24 ve FlightAware vb. gibi, canlı uçuş takibi yapan ve bunları kayıt altına alan kuruluşların, herkese açık internet sitelerinde, o saatlerdeki tüm uçuşlar ve rotaları kayıtlıyken, Dalaman’dan İstanbul’a herhangi bir uçuş görünmüyor! Uçağın, Dalaman’dan kalktığı ve İstanbul’a indiği söylenen saatlerde, her iki havalimanındaki güvenlik kameralarının kayıtları da ortada yok!.. Ve şimdi sıkı durun: O gece TC-ATA uçağını kullanan pilot Barış Yurtseven daha sonraki aylarda, FETÖCÜ olduğu iddiasıyla tutuklandı! B.Yurtseven, yargılandığı davadan berat etmiş olsa da, daha sonra FETÖ ile iltisakı tespit edildiğinden, 2017 yılının Şubat ayında THY tarafından işten çıkarılmış!   KAFALARDA SORU İŞARETLERİ UYANDIRAN HUSUSLAR Gelelim Hande Fırat’ın telefonla (FaceTime’la) Erdoğan’la canlı bağlantı gerçekleştirerek yaptığı TV yayınına! O gecenin en kritik olaylarından biri de, saat 00:24’de CNN Türk ekranlarından yapılan yayındır. Hande Fırat, daha sonra bu konuyla ilgili verdiği röportajlarda, genç muhabirleri heyecanlandıran (ama, usta gazetecilere ise “pes” dedirten) birtakım hikayeler anlatmıştı. Hande Fırat’ın son birkaç yıldır sarayla olan sıcak muhabbetinden sonra, o geceki canlı yayını çok daha iyi tahlil edebiliyoruz artık! 15 Temmuz’dan sonraki aylarda, defalarca çıktığı TV yayınlarında, o gece FETÖCÜLERLE nasıl çatıştıklarını anlatan Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk’ün, o gece Ankara’da değil, Antalya’da olduğu, ilerleyen mahkeme sürecinde ortaya çıktı! O gece Akıncılar üssü ve çevresinde yaşananlarla ilgili birbiri ile çelişkili anlatımların içinden ise çıkılması neredeyse imkansız! Örneğin, 16 Temmuz günü, Akıncı 4. Ana Jet Üssü’nden kaçarken, Kazan Kışla köyü yakınlarında bir tarlada, 7-8 arkadaşıyla birlikte yakalanan Adil Öksüz’ün, iki gün gözaltında tutulduktan sonra, ne sebeple (ya da kimin talimatıyla) serbest bırakıldığı hâlâ anlaşılabilmiş değildir. Dahası, dönemin Genelkurmay Başkanı olan Org.Hulusi Akar’ın anlattıklarının hiçbir mantığa uymamasına rağmen, “Sen kime ne masal anlatıyorsun?” diye sorulmaması ve sonrasında da Milli Savunma Bakanı yapılması!.. Konuyla ilgili olmaları gereken MİT ve Emniyet mensuplarının daha sonraki yıllarda basına yansıyan savcılık ifadeleri ve kişisel açıklamalarındaki çelişkiler yazılsa, ortaya devasa bir mantıksızlıklar külliyatı çıkar. Zaten, Erdoğan’ın kameralar karşısında, “Ben darbe girişimini eniştemden duydum.” şeklinde, hiçbir akla ve mantığa sığdırılamayacak bir açıklaması var. Bu konuda, daha sonra ortaya çıkan bilgilere göre, Erdoğan ve ilgili yetkililerin, konudan aylar evvelinden haberdar (ya da konuya kendilerinin de dahil) oldukları ortaya çıktı!   MİLLETİN DEMOKRASİ ZAFERİ! Akabinde, yurdun her yerinde, haftalarca devam eden “demokrasi gösterileri”nden sonra, 15 Temmuz yıldönümlerinde, Cumhur İttifakı’na dahil olan partilerin taraftarlarınca, resmi kutlamalar yapılıyor ve halkımıza, “milletin demokrasi zaferi” olarak anlatılıyor! Tabii bu arada, bugün kısaca (ve hakaret kastı ile) FETÖ diye adlandırılan Fethullah Gülen Cemaati ile ilgili olarak, yıllarca yapılan son derece ciddi uyarılara kulaklarını tıkamış olan Erdoğan ve arkadaşlarının, bu olayın tek “kazanan taraf”ı olmaları, son derece ilginç bir durumdur. AK Parti-FETÖ aşkının zirvede olduğu yıllarda, örneğin Kayseri’deki işadamlarını toplayıp Pennsylvania’ya götüren Mehmet Özhaseki gibileri, hiçbir şekilde “FETÖCÜ” kabul edilmiyorken, onun gibi bazı kimseler tarafından F.Gülen’in yanına götürülen insanlar FETÖCÜ ilan edilerek cezaevlerine konuldular, işlerinden çıkarıldılar ve malvarlıklarına el konuldu… Çeşitli toplantılarda kameralar karşısında ve TV programlarında, “Artık yurduna dön, bitsin bu hasret!” diye yalvaran Erdoğan gibi, “Hocaefendi” diye salya-sümük methiyeler düzen AK Parti’nin üst düzey kadroları, nasıl oldularsa, sihirli bir şekilde pîr-ü pâk”, tertemiz adamlar haline geldiler ve yaşamlarına terfi ederek devam ediyorlar.   VE BALIKESİR’DEN KÜÇÜK BİR HATIRA… Bu noktada, benim de Balıkesir’de yaşadığım küçük bir hatıramı anlatmak isterim. Rahmetli Belediye Başkanımız Sabri Uğur, 2009 Mahalli İdareler seçimleri öncesinde, görev yaptığı dönemde Balıkesir’de Belediye tarafından gerçekleştirilen hizmetlerin anlatılacağı kapsamlı bir broşür hazırlattı. Broşürün basımı, Balıkesir’deki bir matbaada (yanlış hatırlamıyorsam) 180 bin liraya basılacaktı. Broşürün baskı tasarımları vs. tamamlandı, basacak matbaadan birkaç kez prova alındı, lüzum görülen son düzeltmeler yapıldı. Nihayet, basılmasına onay verilmek üzere, son bir prova baskı tarafımıza gönderildi. Biz, Belediye Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü olarak bu prova baskıyı inceledik ve o haliyle basım onayının verilebileceğine karar verdik. Ancak, Başkan o gün Ankara’da AK Partili Belediye Başkanları Toplantısı’ndaydı. Ertesi gün ben, o prova baskıyı elime aldım ve Başkana, broşürün baskıya hazır olduğunu söyledim. Başkan provayı elimden aldı, şöyle kabaca bir göz attı. Sonra da, “Bunu, İstanbul’da Aksiyon dergisini basan matbaaya bastıracağız.” dedi. Ben, ihaleyi Balıkesirli bir matbaanın kazandığını, o nedenle bu tasarımın hazırlandığını, matbaanın, bunu basabilmek için gerekli olan özel bir baskı ünitesini satın aldığını, Aksiyon’u basan matbaanın büyük ihtimalle o üniteye sahip olmadığını söyledim. Ama nafile! Başkan, “Abi, bu benim değil, Tayyip beyin talebi ve talimatıdır. Lütfen üzerinde yorum filan yapmayalım.” dedi. Böylece, biz önceki ihalemizi iptal ederek, yeniden ihaleye çıktık; o İhale Komisyonu’na ben katılmadım! İhale, 460 bin lira (2,5 kat daha pahalıya) bedelle, FETÖCÜ Zaman gazetesinin yan kuruluşu olan Aksiyon dergisinin matbaasına verildi (?). Bunu haber alınca, ben yıllık izne ayrıldım ve broşürler İstanbul’dan gelip teslim alındıktan birkaç gün sonra görevime döndüm! İşte böyle, FETÖ ile ilgili tüm icraatı, sözleri, davranışları, tercihleri ve talimatları herkes tarafından bilindiği, “Ne istediler de vermedik?” dediği halde, Erdoğan bugün bu ülkede FETÖCÜ değil!.. 15 Temmuz provokasyonunun, ülkemize ve halkımıza sayılamayacak kadar zararları olmuştur ve hâlâ da olmaktadır… Bu provokasyonun tek kazananı ise şahsen Erdoğan’dır; ama, o FETÖCÜ değil! Öyle mi?!.
Ekleme Tarihi: 14 Temmuz 2024 - Pazar

“15 TEMMUZ PROVOKASYONU”NUN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Bugün “15 Temmuz”!.. 2016 yılında gerçekleştirilen karanlık bir provokasyonun 8. yıldönümü… Yıllardır bizlere, neredeyse tamamı mantık malûlü olan bir dünya saçma sapan masallar anlatılıyor! Bu masalların pek çoğu ise, Karadeniz fıkralarını aratmayacak derecede zavallıdır. Örneğin, şu “egzozuna atletini tıkayarak tankı durduran” adam; Mahkeme Keşif Heyeti karşısında, durdurduğunu söylediği tankın egzozunun nerede olduğunu bulamamıştı! Şimdi burada bu 15 Temmuz fıkralarını anlatmaya kalksam, ne yazmaya benim zamanım var, ne de okumaya sizin zamanınız yeter…

O günden bu yana, devletin resmi makamları tarafından halka yapılan (ve hâlâ da ciddi ciddi yapılmakta olan) açıklamalardaki bazı çelişkilere ve mantıksızlıklara dikkatinizi çekmek isterim. İsterseniz, o geceki olayların halka yansıtılış sırasına göre bir kronolojiyi takip edelim. O gece TV ekranlarından halka yansıtılan ilk sahnede, Boğaziçi (şimdi “15 Temmuz Şehitler”) köprüsünün, güya askerler tarafından geçişe kapatılması yer alıyor. Daha ilk dakikalardan itibaren, akşamın saat 20:00’sinde, trafiğin en yoğun saatinde o köprünün geçişlere kapatılmasının, hangi darbeci amaca hizmet edebileceği sorulması gerekirken, 8 yıldır bunu hâlâ soran yok! Bunun, sadece ve münhasıran, “ülkede sansasyonel etki yaratma” amaçlı bir hareket olduğunu anlamak için dahi mi olmak gerekiyor acaba?

 

SUİKASTÇİLER YOLU ŞAŞIRMIŞ(?), BİR TAKSİCİYE SORMUŞLAR!

Resmi olarak ifade edildiğine göre, o hareket, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere, “AK Parti iktidarına karşı” yapıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın o gece, tatil amacıyla Marmaris Okluk Koyu’ndaki Turban Grand Yazıcı Otel’de bulunduğu bildirildi. Yine yapılan açıklamalara göre, Erdoğan’ı ele geçirmek ya da öldürmek amacıyla Çiğli Askeri Havaalanından iki helikopterle havalanan 37 kişilik suikast timi, Marmaris’te indikleri yerden otele nasıl gideceklerini şaşırarak yolunu kaybetti! Karşılaştıkları bir taksiciden yol soran suikastçıların otele vardıkları saatte, Erdoğan çoktan otelden ayrılmış ve 16 Temmuz saat 01:40 sularında Dalaman Havalimanı’ndan kalkan TC-ATA uçağı ile İstanbul Atatürk Havalimanı’na inmiş!

Otele geldiklerinde Erdoğan’ın orada olmadığını gören suikastçılar, Cumhurbaşkanlığı Koruma Polisleriyle çatışmaya girmişler ve orada 2 polisi öldürmüşler. Hikaye böyle! Ne var ki, o gece hemen yanıbaşındaki otellerde kalan bir dünya insan var ve o insanlar, zaman zaman yaptıkları açıklamalarda ve internet paylaşımlarında, o gece hiçbir silah sesi duymadıkları gibi, Turban Grand Yazıcı Otel çevresinde de, olağandışı herhangi bir hareketlilik görmediklerini söylüyorlar! “Çatışmalar konusunda, ileri derecede eğitimli olmaları gereken 37 kişilik bir suikast timi, hedefleri olan kişiyi bulmakta, nasıl oluyor da bu derece acemilik yapıyor?” diye de soran yok! İşin çok daha ilginç ve komik olan tarafı, o gece otelde görevli oldukları söylenen Cumhurbaşkanlığı Koruma Polisleri de FETÖ suçlaması ile ihraç edildiler!..

 

DALAMAN-İSTANBUL UÇUŞUNUN KARANLIK NOKTALARI

Ayrıca, o gece, resmi açıklamalarda bildirildiği gibi, Dalaman Havalimanı’ndan Atatürk Havalimanı’na herhangi bir uçuşun olmadığı ortaya çıktı! Nasıl mı? Özel uydu radar sistemleriyle, tüm dünyadaki uçuşları takip eden ve kayıt altına alan Flightradar24 ve FlightAware vb. gibi, canlı uçuş takibi yapan ve bunları kayıt altına alan kuruluşların, herkese açık internet sitelerinde, o saatlerdeki tüm uçuşlar ve rotaları kayıtlıyken, Dalaman’dan İstanbul’a herhangi bir uçuş görünmüyor! Uçağın, Dalaman’dan kalktığı ve İstanbul’a indiği söylenen saatlerde, her iki havalimanındaki güvenlik kameralarının kayıtları da ortada yok!..

Ve şimdi sıkı durun: O gece TC-ATA uçağını kullanan pilot Barış Yurtseven daha sonraki aylarda, FETÖCÜ olduğu iddiasıyla tutuklandı! B.Yurtseven, yargılandığı davadan berat etmiş olsa da, daha sonra FETÖ ile iltisakı tespit edildiğinden, 2017 yılının Şubat ayında THY tarafından işten çıkarılmış!

 

KAFALARDA SORU İŞARETLERİ UYANDIRAN HUSUSLAR

Gelelim Hande Fırat’ın telefonla (FaceTime’la) Erdoğan’la canlı bağlantı gerçekleştirerek yaptığı TV yayınına! O gecenin en kritik olaylarından biri de, saat 00:24’de CNN Türk ekranlarından yapılan yayındır. Hande Fırat, daha sonra bu konuyla ilgili verdiği röportajlarda, genç muhabirleri heyecanlandıran (ama, usta gazetecilere ise “pes” dedirten) birtakım hikayeler anlatmıştı. Hande Fırat’ın son birkaç yıldır sarayla olan sıcak muhabbetinden sonra, o geceki canlı yayını çok daha iyi tahlil edebiliyoruz artık!

15 Temmuz’dan sonraki aylarda, defalarca çıktığı TV yayınlarında, o gece FETÖCÜLERLE nasıl çatıştıklarını anlatan Kazan Belediye Başkanı Lokman Ertürk’ün, o gece Ankara’da değil, Antalya’da olduğu, ilerleyen mahkeme sürecinde ortaya çıktı! O gece Akıncılar üssü ve çevresinde yaşananlarla ilgili birbiri ile çelişkili anlatımların içinden ise çıkılması neredeyse imkansız! Örneğin, 16 Temmuz günü, Akıncı 4. Ana Jet Üssü’nden kaçarken, Kazan Kışla köyü yakınlarında bir tarlada, 7-8 arkadaşıyla birlikte yakalanan Adil Öksüz’ün, iki gün gözaltında tutulduktan sonra, ne sebeple (ya da kimin talimatıyla) serbest bırakıldığı hâlâ anlaşılabilmiş değildir. Dahası, dönemin Genelkurmay Başkanı olan Org.Hulusi Akar’ın anlattıklarının hiçbir mantığa uymamasına rağmen, “Sen kime ne masal anlatıyorsun?” diye sorulmaması ve sonrasında da Milli Savunma Bakanı yapılması!..

Konuyla ilgili olmaları gereken MİT ve Emniyet mensuplarının daha sonraki yıllarda basına yansıyan savcılık ifadeleri ve kişisel açıklamalarındaki çelişkiler yazılsa, ortaya devasa bir mantıksızlıklar külliyatı çıkar. Zaten, Erdoğan’ın kameralar karşısında, “Ben darbe girişimini eniştemden duydum.” şeklinde, hiçbir akla ve mantığa sığdırılamayacak bir açıklaması var. Bu konuda, daha sonra ortaya çıkan bilgilere göre, Erdoğan ve ilgili yetkililerin, konudan aylar evvelinden haberdar (ya da konuya kendilerinin de dahil) oldukları ortaya çıktı!

 

MİLLETİN DEMOKRASİ ZAFERİ!

Akabinde, yurdun her yerinde, haftalarca devam eden “demokrasi gösterileri”nden sonra, 15 Temmuz yıldönümlerinde, Cumhur İttifakı’na dahil olan partilerin taraftarlarınca, resmi kutlamalar yapılıyor ve halkımıza, “milletin demokrasi zaferi” olarak anlatılıyor! Tabii bu arada, bugün kısaca (ve hakaret kastı ile) FETÖ diye adlandırılan Fethullah Gülen Cemaati ile ilgili olarak, yıllarca yapılan son derece ciddi uyarılara kulaklarını tıkamış olan Erdoğan ve arkadaşlarının, bu olayın tek “kazanan taraf”ı olmaları, son derece ilginç bir durumdur.

AK Parti-FETÖ aşkının zirvede olduğu yıllarda, örneğin Kayseri’deki işadamlarını toplayıp Pennsylvania’ya götüren Mehmet Özhaseki gibileri, hiçbir şekilde “FETÖCÜ” kabul edilmiyorken, onun gibi bazı kimseler tarafından F.Gülen’in yanına götürülen insanlar FETÖCÜ ilan edilerek cezaevlerine konuldular, işlerinden çıkarıldılar ve malvarlıklarına el konuldu… Çeşitli toplantılarda kameralar karşısında ve TV programlarında, “Artık yurduna dön, bitsin bu hasret!” diye yalvaran Erdoğan gibi, “Hocaefendi” diye salya-sümük methiyeler düzen AK Parti’nin üst düzey kadroları, nasıl oldularsa, sihirli bir şekilde pîr-ü pâk”, tertemiz adamlar haline geldiler ve yaşamlarına terfi ederek devam ediyorlar.

 

VE BALIKESİR’DEN KÜÇÜK BİR HATIRA…

Bu noktada, benim de Balıkesir’de yaşadığım küçük bir hatıramı anlatmak isterim. Rahmetli Belediye Başkanımız Sabri Uğur, 2009 Mahalli İdareler seçimleri öncesinde, görev yaptığı dönemde Balıkesir’de Belediye tarafından gerçekleştirilen hizmetlerin anlatılacağı kapsamlı bir broşür hazırlattı. Broşürün basımı, Balıkesir’deki bir matbaada (yanlış hatırlamıyorsam) 180 bin liraya basılacaktı. Broşürün baskı tasarımları vs. tamamlandı, basacak matbaadan birkaç kez prova alındı, lüzum görülen son düzeltmeler yapıldı. Nihayet, basılmasına onay verilmek üzere, son bir prova baskı tarafımıza gönderildi. Biz, Belediye Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü olarak bu prova baskıyı inceledik ve o haliyle basım onayının verilebileceğine karar verdik. Ancak, Başkan o gün Ankara’da AK Partili Belediye Başkanları Toplantısı’ndaydı.

Ertesi gün ben, o prova baskıyı elime aldım ve Başkana, broşürün baskıya hazır olduğunu söyledim. Başkan provayı elimden aldı, şöyle kabaca bir göz attı. Sonra da, “Bunu, İstanbul’da Aksiyon dergisini basan matbaaya bastıracağız.” dedi. Ben, ihaleyi Balıkesirli bir matbaanın kazandığını, o nedenle bu tasarımın hazırlandığını, matbaanın, bunu basabilmek için gerekli olan özel bir baskı ünitesini satın aldığını, Aksiyon’u basan matbaanın büyük ihtimalle o üniteye sahip olmadığını söyledim. Ama nafile! Başkan, “Abi, bu benim değil, Tayyip beyin talebi ve talimatıdır. Lütfen üzerinde yorum filan yapmayalım.” dedi. Böylece, biz önceki ihalemizi iptal ederek, yeniden ihaleye çıktık; o İhale Komisyonu’na ben katılmadım! İhale, 460 bin lira (2,5 kat daha pahalıya) bedelle, FETÖCÜ Zaman gazetesinin yan kuruluşu olan Aksiyon dergisinin matbaasına verildi (?). Bunu haber alınca, ben yıllık izne ayrıldım ve broşürler İstanbul’dan gelip teslim alındıktan birkaç gün sonra görevime döndüm!

İşte böyle, FETÖ ile ilgili tüm icraatı, sözleri, davranışları, tercihleri ve talimatları herkes tarafından bilindiği, “Ne istediler de vermedik?” dediği halde, Erdoğan bugün bu ülkede FETÖCÜ değil!.. 15 Temmuz provokasyonunun, ülkemize ve halkımıza sayılamayacak kadar zararları olmuştur ve hâlâ da olmaktadır… Bu provokasyonun tek kazananı ise şahsen Erdoğan’dır; ama, o FETÖCÜ değil! Öyle mi?!.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve balikesirartihaber.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.